29 Eylül 2012 Cumartesi

Fetal EKO


Gebeliğimde “bilmenin zorluklarını” sonuna kadar yaşadım. Obsesyonumdan yaptığım bir çok şeyde aslında endikasyon yoktu ama benim rahatlamam için yapmam gerekiyordu. Fetal eko da bunlardan biri… Kızımın kalbindeki o minik odağın kalbiyle ilgili bir sorun yaratmayacağı söylenmesine rağmen tabi ki emin olmak istedim. Kocam kardiyolog, yakın arkadaşım pediatrik kardiyolog olunca eko da şart oldu gibi…
 
Marmara Üniversitesi’nden Prof. Dr. Figen Akalın, Nilüfer’in aracılığıyla bebeğimin kalbine bakarak ve parlak odağın “muskuler bant” olduğunu söyleyerek beni rahatlattı.  Arda’nın da ilk aylarında üfürüm duyduğumu düşünerek Yusuf Abi’ye eko yaptırmıştım, kızımın ki daha erken oldu ama en azından rahatladım ve bunun da üzerine bir çizgi çektim. Figen hoca doğduktan sonra tekrar kontrol edecek, bu da bitti…
 
 
Fetal Ekokardiyografi

Fetal eko (fetal ekokardiyografi) gebelikte fetusun kalp anomalileri açısından değerlendirilmesini sağlayan ultrason yöntemidir. Konjenital kalp anomalileri 1000 canlı doğumda 5-8 kadar görülür. Doğumdan hemen sonraki neonatal dönemde ölümlere sebep olan en sık konjenital anomali grubudur. Fetal eko 16. haftadan sonra yapılır, en iyi görüntü 21-22 hafta civarında elde edilir.

Hangi durumlarda fetal eko yapılır?
- Annede veya babada konjenital kalp anomalisi olması
- Daha önce kalp anomalisi olan çocuk doğurmak
- Annede gebelikten önce diabet olması (insülin bağımlı, tip1)
- Annede fenilketonüri olması
- Annede SLE gibi kollajen doku hastalıkları
- Annede epilepsi (sara) hastalığı
- Annenin gebelikte ilaç kullanması, teratojenlere maruz kalması (alkol, antikonvülsan, retinoik asid, rubella, koksaki, parvovirus)
- İleri anne yaşı (35'den büyük)
- Gebelikte yapılan normal ultrasonda şüpheli görüntü izlenmesi
- Fetusta ultrasonda kalp dışı anomalilerin tespiti
- Fetusta amniyosentezle kromozomal anomali tespiti
- Hidrops fetalis
- Aritmi (fetus kalbinde ritm bozukluğu)

Gebelik sırasında fetusta kalp anomalisi taramasının faydaları:
- Bir anomali varsa bunun erken tespiti ile doğum sonrası bakım şartlarına hazırlıklı olunmasını sağlar
- Doğumdan önce tanı konan anomalilerin doğumdan sonraki tedavileri daha başarılı olmaktadır
- Fetusta kromozomal anomalilerin saptanmasını sağlayabilir
- Anne ve babanın erkenden bilgilendirilmesi ile gebeliğin sonlandırılması kararı verilebilir veya doğum sonrası bakım şartlarına hazırlıklı olmaları sağlanabilir.

27 Eylül 2012 Perşembe

Yıldönümü

Genelde kutlama yapmayı severiz, doğumgünleri, yıldönmüleri, sınav sonuçları bizim için her zaman kutlama için bahane olur. Altıncı evlilik yıldönümümüz, aslında 17 Eylül’deydi ama bir taraftan amniyosentez telaşı, diğer taraftan benim hasta olmam ertelememize sebep oldu. Farenjitten sonra ağır bir enterit geçirdim, 2 gün tuvalette yaşadım diyebilirim, bir etken tespit edilemedi, kızım da iyi görünüyor, umarım ona bir zarar vermeden atlatmışızdır.


Evlilik yıldönümlerimizi genelde ufak çapta bir tatille kutlarız, bir süre uzaklaşırız ama bu yıl bir yemekle yetinmek durumunda kaldık, tatili en kısa zamanda gerçekleştirmeyi planlıyoruz. Başbaşa zaman geçirmek, hala konuşabildiğimizi ve gülebildiğimizi görmek  güzeldi, son günlerde benim yüzümden tek konumuz hastalık ve tek hissettiğimiz duygu endişeydi.


17 Eylül’de kızımızı bana verdiği en güzel armağan onu hissetmeye başlamam oldu. Etrafımdaki insanlar bana artık “tekme” sormaya başlamışlardı, hatta ben de bu beklenti karşısında endişelenip Suat Bey’e durumu sormuştum. “22. haftaya kadar hissedememen normal, sonra hissetmelisin” demiştim, 17 Eylül’de 22. Haftamız bitti ve ben o gece ilk kıpırtıları hissettim, önceki kabarcıklara göre biraz daha belirgindi, şimdi artık sürekli kızımın hareketlerini takip ediyorum, eski evdeki ultrasonu da getirdik, hasta olduğum dönemde, hareketlerde azalma hissedince hemen probu elime alıp kontrol ediyorum. Biraz fazla obsesifim ama yapacak bir şey yok. Yedinci yılımızda kızımız aramıza katılacak umarım ve bir sonraki yıldönümümüz farklı olacak, şimdilik aklımızda sadece o var…

21 Eylül 2012 Cuma

Amniyosentez


Benim gibi “garantici” bir doktorum olduğu için düşük risk bile soru işaretlerine sebep oldu, biz amniyosentez yollarına düştük. Hedef yine Recep Hoca’nın muayenehanesi, haftam ilerlediği için hoca için çok kısa bir süre olan üç günde yine Osmanbey’deyim. Bu defa yanımda annem vardı, Ayhan’ının gelmesi mümkün olmadı. Kısa bir bekleyişten sonra yine aynı odadayım. Rcep Hoca yüzüme soru işaretiyle baktı, “kafamı kurcaladı, emin olmak istedim” diyebildim. İtiraz etmedi tabi ki, bebeğimizin genetik bir hastalığı olmadığının gösterilebilmesinin tek kesin yöntemi bu çünkü. Zaten biz de dün akşam “sorun olmadığından emin olmak istiyoruz” moduna girdik, sadece işlemin riskleri kaldı kafamızda. O konuda da Recep Hoca’ya güvenimiz sonsuz.
 
Recep Hoca güvenimizi elbette boşa çıkarmadı, kısa bir US incelemesi sonrası, “küçük küçük kanama odakları olmuş, plasentadan geçeceğim” dedi ve giriş noktasını belirledi. Forumlarda çok ağrılı olmadığını okumuştum ama bence ağrılı bir işlem, korku ve gerginlik de hissettiklerimi arttırmış olmalı ama cilt, ciltaltı, karın kaslarım ve uterus kasımın geçtiğini gayet net hissettim. En kötüsü uterustu, menstruasyon ağrısı gibi ama acı daha fazla, kısa denilebilecek ama bana çok uzun gelen bir sürede üç enjektör sıvı çekti ve iğneyi çıkardı, lomber ponksiyon iğnesi ya da onun gibi bir şeydi, ince yani ama uzun. Viseral duyumun fazla gelişmiş olduğunu düşünüyordum, hala da öyle düşünüyorum, ağrıyı sanki kolay lokalize edebiliyorum, Ayhan’a göre öyle en azından… İşlemden sonra biraz dinlendim, Recep Hoca “sıvı sızıntısı, kanama, ateş olursa beni arıyorsun ama hiç biri olmayacak, sonuç da temiz çıkacak” diyerek beni gönderdi. Giderek azalan uterus ağrısı birkaç saat devam etti, başka bir sıkıntım olmadı, evde yattım tüm akşam. FISH yöntemiyle ön sonuçlar bir gün sonra, tüm sonuçlar iki hafta sonra…
 
 
Bu sabah da iyi uyandım, amniyosentez ile ilgili bir sıkıntım yoktu ama bacaklarımın ön yüzünde ufak döküntüler farkettim, enterit başladı, zaten birkaç gündür farenjitim vardı, sanırım viral bir enfeksiyon aldım. Beni çok rahatsız etmedi ama kızım için endişelenmeme yetti, zaten kendi sağlığım ile ilgili endişem ona zarar verebilecek bir şey olma ihtimali yönünde bu aralar sadece. Muhtemelen adenovirus, bu da ona kalıcı bir hasar vermez, sadece sıvı alımına dikkat etmeliyim. Bu arada Toksoplazma için verdiğim tahlilin sonucu temiz, ondan sonra et keserken elimi kestim ve bir endişe nöbeti daha geçirdim ama pişmiş ve donmuş paket etti, mantıklı düşününce bir sıkıntı olacağını sanmıyorum, önümüzdeki ay yeniden baktıracağım. Birlikte Parvovirus B19 için de örnek verdim, çocuklarda 5. hastalık nedeni, basit, döküntülü bir hastalık, fetusta anomali yapmıyor ama hidropsa neden olabiliyor. Sonbahar viral hastalık mevsimi olduğu ve geçirip geçirmediğimi bilmediğimden kontrol etmek istedim, geçirmişim, bağışıklığım var, korkacak bir şey yok, onun da üstünü çizdim. Sadece Toxo kontrolleriyle devam.
Bu akşam 17’den sonra beklerken 16’da aradılar ve FISH sonucumun normal olduğunu söylediler. Bu kızımın kesinlikle Down sendromlu olmadığını gösteriyor, harika… Daha ayrıntılı sonuç, başka hastalıklar için taramayı gösterecek, şimdi iki hafta onu bekleyeceğiz, bu arada ben de iyileşirim herhalde. Umarım kızım da iyidir, tek istediğim onu sağlıkla kucağıma alabilmek…
Amniyosentez

Amniyo sıvısı bebeğin anne rahminde içinde bulunduğu sıvıdır. Bu sıvının çoğunluğu bebeğin idrarıdır. Sıvı içerisinde bebeğin cildinden ayrılan ölü ve canlı hücreler vardır. Canlı hücreler yaklaşık %20 kadardır. Bu nedenle bebeğin genetik hasalıklarının araştırılmasında amniyo sıvısından yararlanılır.

Amniyosentez; amniyon sıvısından bir  örnek alma işlemidir. Alınan sıvı ve içindeki hücreler bebeğin hastalıklarının  teşhisinde kullanılır. Bu işlem genellikle gebeliğin 16-18. haftaları arasında  yapılır. Ancak gereği halinde, bu haftalardan önce ve sonra da amniyon sıvısı  alınabilir (12. gebelik haftasından doğuma kadar olan dönemde). Örnek alınma  zamanı, gebeliği takip eden doktorun kararına ve yapılacak tetkike göre  belirlenir.

Amniyosentez işlemi bir Kadın  Hastalıkları ve Doğum Uzmanı tarafından yapılır. Önce, ultrasonografi ile  bebek, gebelik kesesi, plasenta (eş) ve amniyotik sıvı hacmi değerlendirilir.  Gebelik kesesinin uygun bir bölümünden özel ve çok ince bir iğne ile,  steril koşullarda bebeğe dokunmadan sıvı  örneği alınır. Alınan sıvı miktarı 16-18. Gebelik haftalarında yaklaşık 20 ml´dir.

Amniyon sıvısı ultrasonografi  rehberliğinde alınır. Alınan sıvı miktarı toplam amniyon sıvı hacminin 1/20´  sini geçmez. Amniosentez işlemi anestezi verilmeden yapılan oldukça basit bir işlemdir. Plasentanın ön duvarda olduğu durumlarda plasentadan geçmek kaçınılmaz olabilir. Bunun bebek kaybını artırdığına dair herhangi bir kanıt yoktur. İğnenin geçtiği yerden gebelik kesesi içine bir miktar kanama olması normaldir. Bu kanama kendiliğinden durur. İşlem sonrasında hafif kramplar olabilir. Bunlar genellikle kısa sürelidir. Nadiren amnion sıvısı kaçağına bağlı hafif akıntı da olabilir. İşlem sonrasında 24 saat boyunca aktiviteden kaçınılmalıdır.

Alınan sıvı genetik laboratuarına gönderilir. Genetik incelemenin iki kısmı vardır. İlk önce en sık görülen kromozom anomalilerini (21,18,13,X,Y) taramak amacı ile FISH testi yapılır. FISH testi %95 oranında güvenilir olup sonuçları 48-72 saat içinde çıkar. Tüm kromozom kuruluşunu gösteren karyotip tayini sonuçları ise 2-3 hafta içinde çıkar ve %100 güvenilirdir.

Sonuç kromozom anomalili bir bebeği gösteriyorsa genellikle düşük yoluna gidilir. Nadiren Down sendromlu bir bebeği taşımak ve doğurmak isteyen anne adayları da çıkmaktadır. Ancak genelde gebeliğin sonlandırılması istenmektedir. İkiz gebelikte amniyosentes pek tercih edilmemektedir.

Her  cerrahi işlemde olduğu gibi az da olsa amniyosentez işleminin de riski vardır.  Bu riskler ile ilgili bilgiler kısaca özetlenmiştir.

Gebelik kaybı: Bu risk 4-6/ 1000 sıklıkta  gözlenmektedir. Ancak yapılan son çalışmalarda kaybedilen gebeliklerin yaklaşık  yarısında bebeğin zaten var olan hastalıklarının önemli bir etken olduğu  gösterilmiştir. Bu durumlarda amniyosentez işlemi gebelik kaybını  tetikleyebilmektedir. Erken amniosentez adı verilen ve gebeliğin 12-14. haftaları arasında yapılan işlem ise daha yüksek bebek kayıp oranları ile seyrettiği için pek tercih edilmemektedir.

Kanama, kramp, vajinal  sıvı sızıntısı: Bu  bulgular %1 oranında görülmekte olup, çoğunlukla gebelik kaybına yol  açmamaktadır. Gebe, bu durumlarda doktoruna danışmalıdır.

Enfeksiyon: Nadir olarak gözlenir.

Bebeğin  fiziksel zarar görmesi: Amniyosentez işleminin ultrasonografi rehberliğinde yapılması nedeniyle, bu  risk son derece azdır.

Kan grubu uyuşmazlığı: Bu risk, kadının Rh (-) ve erkeğin Rh  (+) olduğu hallerde vardır. İşlem sonrası alınan tedbirlerle bu riskin ortadan  kaldırılması mümkündür.

Testin tekrar edilmesi: Bu son derece düşük bir olasılıktır.  Bazı durumlarda amniyon sıvısı koyu renkli ve bulanık olabilir. Böyle hallerde  genetik testten sonuç alınamaması riski artar.

Amniyosentez bazı riskler getirmekle  birlikte önemli genetik hastalıkların gebelik sırasında saptanmasını  sağlamaktadır.

16 Eylül 2012 Pazar

Hiperekojen odak???


İkinci düzey US yaptırdık. Genel olarak ciddi bir sıkıntı yok ama… Bir “ama” var, kalpte olmaması gereken bir parlaklık. Anlamı kalp hastalığı yönünde değil, daha çok kromozom bozuklukları özellikle Trizomi riskinde artış göstergeci olması yönünde. Bu riski göstermesi için ek anomali olması gerekiyor ama yine de kafa karıştırıcı.
Dün sabah güzel güzel kalkıp Recep Hoca’nın muayenesine gittik, uzun bir bekleyişten sonra sıra bize geldi, okul biteli 8 yıl olmasına rağmen hocanın bizi hatırlaması güzeldi. Her baktığı parametre için “normal” dedi, sonuna “bir şey var, söylemem gerektiği için söylüyorum, tek başına önemli değil ama kalpteki bu odak başka bulgularla birlikte olursa önemli olabilir” dedi. Diğer bulguları aradı ama bir sorun bulamadı. Amniyosentez için yeterli endikasyon olmadığını, istersek yapabileceğini söyledi. O an çok aklımızdan geçmedi, önemsiz olduğunu düşünerek hatta rahatlayarak eve döndük. Akşam normalde %3-4 görünürken Down Sendromunda bu oranın yükseldiğini görünce canım sıkıldı ama asıl kendi doktorumuz Suat Bey’le görüşünce her şey değişti.
 
Suat Bey, Recep Hoca gibi değildi, “şüphede kalmak istemem, ben amniyosentez öneririm, zaten eşime de hiçbir risk faktörü olmamasına rağmen yaptırdım” diye söyleyince bana da başka seçenek kalmadı. Hocayı aradım, hafta ilerlediği için üç gün sonraya randevu aldım, amniyosentez bekliyorum. İşlemin riskleri, sonucu, ihtimaller, karar vermek zorunda olmak kafamı sürekli kurcalıyor. Bir de Ayhan işlem sırasında yanımda olmayacak, korkuyorum. Tek iyi taraf eskisi gibi bir ay beklemeyeceğiz, ertesi gün bir ön sonuç, 2 hafta sonra da kesin sonuç alacağız. Bir gün bile uzunken bir ayı düşünemiyorum bile. Yeniden kızımı kaybetme ihtimalinin ortaya çıkması çok üzücü, umarım bir ihtimal olarak kalır, tüm bu dönem de iyi sonuçlanır.


Fetal kalpte hiperekojen odak
 
Tanım: Fetal kalpte, kalbin papiller kasının ekojenitesindeki artma sonucu oluşan durumdur. Ultrasonografide kalbin içinde parlak beyaz odak şeklinde görüntü ile tanı konur. Kalbin sol ventrikülünde (karıncık) çok daha sık görülür. Genellikle çapı 3 mm’den daha küçüktür.

Tanı: Tanı ultrasonografi ile kolaylıkla konuabilir. Kalbin içinde parlak beyaz renkli odak görünümü mevcuttur. Hiperekojen odak, kemik parlaklığındadır. Sol ventrikülde görülme sıklığı sağ ventriküle göre 4 kat daha fazladır. İki taraflı hiperekojen odak görülme sıklığı ise yaklaşık %5 kadardır.

Klinik Önemi: Hiperekojen odak kalp içindeki normal papiller yapıda mineralizasyonun artması sonucu oluşur. İkici trimesterdeki fetuslarda görülme sıklığı yaklaşık %3-4’tür. Bütün gebeliklerde bu sıklıkla görülürken Trizomi-21 (Down sendromu) olgularında %18, Trizomi-13 olgularında ise %39 sıklıkla görülür. Özellikle ilave başka anomaliler varsa Trizomi-21 ve Trizomi-13  görülme sıklığı artar. Bu nedenle kalpte hiperekojen odak tanısı konduğunda ek anomali olup olmadığı dikkatlice aranmalıdır. Eğer kromozomal anomali düşündüren başka bir ultrasonografi bulgusu tesbit edilir ise gebe yüksek riskli kabul edilir ve amniosentez veya kordosentez ile kromozom analizi gerekir. Ek anomali tesbit edilmez ise gebe kromozom anomalisi açısından düşük riskli kabul edilir. Düşük riskli gebelerde Trizomi-21 riskinin yaklaşık 1.8 kat arttığı söylenebilir.

Prognoz: Fetusta hiperekojen odak dışında ek anamali görülmezse prognoz iyidir. Kromozom anomalisi olmadığı taktirde, saptanan hiperekojen odak oluşumunun fetusta sorun oluşturmadığı söylenebilir. Bu bebeklerin, hayatlarının kalan dönemlerinde bu oluşumdan dolayı genel sağlıklarında herhengi bir sorunla karşılaşması beklenmez.

Prof. Dr. Alkan Yıldırım

12 Eylül 2012 Çarşamba

Süslü bebekler

Kız çocuklarına hep biraz mesafeli durmuştum. Ben çok süslü biri olmadığım için o tüller, tokalar içindeki halleri, incik-boncuk merakları beni hep ürkütmüştür. Hayır, bakımsız biri değilim, şık giyinmeyi de severim ama öyle abartılı takı ve asorti giyim merakım yoktur. Kardeşim öyledir biraz, giydikleri hep renk olarak uyumludur birbirleriyle ve süslüdür. Ben hep sade ve şık olmaya çalışırım. Pembe sevmem bir kere, baştan aşağı pembe giyinmiş kız çocuklarına dayanamam, Barbie reyonları bile bu yüzden iter beni, sevimli gelmez o pembe dünya, aslında pek renk sevmem, siyah, gri, beyaz, bej, belki biraz mor ve elbette kırmızı, o kadar… Turuncular, yeşiller, sarılar, maviler bana uzaktır hep. Çocuğum için renklere sıcak bakacağım, mecbur ama pembe tütülere çok zor... Tabi, tüm kızlar öyle olacak diye bir kural yok, tarzı olan, spor giyinen, rahatına düşkün minik cimcimeler de var. Toka, boncuk sevmeyen, oje, ruj yerine başka merakları olan, ben öyleymişim mesela, kocam bile benden daha fazla ihtişam sever, belki kızım bu konuda bana benzer, yani umarım...
 
Her zaman, böyle eşofmanla gezen, ağaçlara tırmanan bir kız hayali kurarken bu hafta kendimi bebek tokaları bakarken buldum ben. İnternetteki o güzelim bebek fotoğraflarındaki çiçekler, tokalar ne kadar şirin gözüktü gözüme. Hamilelik hormonları mı nedir, bilmiyorum ki, bu hafta kızımı süsleyecek şeylerle uğraştım. Belki gergin bir hafta olduğu için kafamı dağıtacak basit şeyler aradığımdan. Kötü bir şey olmadı, sadece hafta sonu o çok beklediğim ikinci düzey US için randevumuz var ve toksoplazma için kan verdim, sonucunu bekliyorum, sonuçları beklemek her zaman gerginlik oluşturur ben de.
 
 
Fotoğraf çekmeyi severim, bunun için eğitim bile aldım, üniversitede fotoğraf kulübündeydim. Bebek fotoğrafları zaten harika şeyler. Doğuma elbette fotoğraf için biri girecek ama ilk haftalardaki bebek fotoğrafları için kendi planlarım da yok değil. O harika fotoğraflardan benim kızımın da olmalı. Ben tasarladığım fotoğrafı çekmeden önce günlerce mekan ve dekor düşünürüm zaten, bu aralar sürekli bebek fotoğraflarını inceleyip malzeme topluyorum. El emeği çok güzel aksesuarlar yapan siteler keşfettim. Bakalım kızım gelince planladığım görüntülere ulaşabilecek miyim? Şu hafta bir bitse…

 

6 Eylül 2012 Perşembe

Home sweet home

Hamileliğimin tümünü evde geçirebileceğimi hiç düşünmemiştim. Plan yaparken ara sıra kaçıncı haftaya kadar çalışabileceğim, enfeksiyondan korunmak için nasıl önlemler alabileceğim bile aklıma gelmişti ama evde olmak değil. Kardeşim bebek sahibi olmayı planlayıp işten ayrıldığında ona imrenmiştim, sanırım çok imrenmişim, ama bu benim için imkansız gibiydi. Şu anda 21. haftadayım ve 5. haftadan beridir evdeyim. Ondan öncesini bilmiyorum zaten. Bu aslında hamile olduğumu öğrenince alınmış bir karar değil, Silifke’de değil İstanbul’da olmasını istiyordum ve mecburi hizmetim vardı, mecburi hizmetimi bitirip döndükten sadece 3 gün sonra hamile olduğumu öğrendim, çok ama çok şanslıydım. Riskli geçen, kanamalarımın olduğu o ilk haftaları çalışarak geçirmek zorunda olmak korkunç olurdu. Tabi o çok endişeli, enfeksiyon korkusunu abarttığım dönemde de hasta çocuklarla olmayı hiç istemezdim. Yeni bir iş ve düzen için uygun bir dönem değildi.
 
Evde olmak bana iyi geldi, bol bol uyudum, dinlendim, kitap-dergi okudum, film izledim, internette zaman geçirdim, arkadaşlarımla görüşebildim, yeni taşındığım için evimle ilgilenebildim, bebek ürünleriyle ilgili araştırma yapma fırsatım oldu, uzak kaldığım modern yaşam ve alışveriş merkezi özlemimi giderdim, bol bol alışveriş yaptım, çok olmasa da sınav için çalıştım. Yemek yaptım ve kocam bu durumdan mutlu oldu. Sıkıldığım da oldu elbette, kendimi “işe yaramaz” hissettiğim de, çocuklarımı özlediğim de… Ama bu dönem “kendi” çocuğum için ve “geçici”, bunu hiç unutmadım… Birkaç ay sonra evde onunla birlikte olacağım, o zaman aktivitelerim oldukça değişecek, sonra da yeniden işe döneceğim elbette. Aslında döneceğim bir işim yok, aslında var da, hala Silifke Devlet Hastanesi çalışanıyım, oraya dönme şansım kalmadı. O zaman eminim bir gün evde kalabilmek bana ödül gibi gelecek. Her şeye rağmen şanslı olduğumu düşünüyorum, iyi değerlendirebilirsem biraz durmak aslında oldukça keyifli…
 
 


5 Eylül 2012 Çarşamba

Bir dost...


Güzel dostlarım var… Onlara yenilerini eklemek zor olsa da gerçekleştiğinde mutluluk veriyor. Nurhayat da onlardan biri… Küçük yerde yaşamak insan ilişkilerine daha fazla önem vermeyi sağlıyor. İstanbul’da kısa süreli yüzeysel ilişkiler kurmaya alışkın olsak da, Silifke’deki iki yılımızda çok güzel arkadaşlıklar kazandık. Nurhayat ise daha Silifke’ye atamam olmadan tanıştığım, çocuk servisi sorumlu hemşiresi olmasından dolayı ilk iletişime geçtiğim sonrasında da kopamadığım canım arkadaşım. Sadece çocuk hemşiresi değil, aynı zamanda yetenekli bir seramik sanatçısı, ressam olan eşiyle birlikte Silifke’de bir atölyeleri var, onların sayesinde çok güzel insanlarla tanıştık. Minik oğlu Ege Deniz’in doğumu, çok ama çok sevimli bir çocuk olması, güzel kızı Bilgesu’nun o sıcak iletişimi araya mesafeler girse de onlardan uzaklaşmamıza engel oldu. Bu hafta bu güzel aile İstanbul’a geldi, yeni bir hayat kurmayı ve bunu İstanbul’da yapmayı deniyorlar, bu sayede biz de arkadaşımla görüşmüş olduk. Hayat, çocuklar, Silifke hastane dedikoduları derken güzel bir gün geçirdim. Nurhayat bana Bilgesu’nun bebeklik ayakkabılarını getirmiş, “giydiremesen de bizden bir şeyler olmasını istedim yanında” diyerek verdi, çok duygulandım, minik kuzumun Bilgesu’dan bir şeyler taşıması çok güzel olacak, onun gibi bir kız çocuğu olması bizi çok mutlu eder aslında. Çok ince bir davranış…
 
Bunun dışında 21. hafta iyi gidiyor, bir sıkıntım yok. Artık neredeyse tüm arkadaşlarımız bir kızımız olacağını biliyor, çok güzel, içten tepkiler aldım, çok mutlu oldum. Bu durum bende artık tüm İstanbul’a duyurma hissi uyandırdı. Arabanın camına asabileceğim “arabada bebek var” yazısı aldım ve hemen arka cama astım, gördükçe mutlu oluyorum.
 
 
Minik kızımla ilgili ise, 2. düzey ultrasonu bekliyorum, arada kötü şeyler aklıma geliyor endişeleniyorum ama çok da yüzeye çıkmalarına izin vermemeye çalışıyorum. Umarım bu da iyi sonuçlanır, bir sorun olmadan atlatırız. Bu haftalarda toksoplazma için yeniden kan vermeyi planlıyorum, çok dikkat ediyorum ama hala negatif olduğunu da görmek istiyorum. Şimdilik bu kadar, günler sayarak ama hızla geçiyor…