29 Kasım 2012 Perşembe

Bir YDUS geçti…



Bir süredir kafamı meşgul eden, planladıklarımı ertelememe sebep olan sınav sonunda geçti. Beklediğim gibi değildi, iyi geçmedi, sınavın, soruların tarzı beni hayal kırıklığına uğrattı. 32. haftada bir geceliğine Ankara’ya gidip dönmek de zorladı tabi beni. Yaklaşık 30 saatte gidip döndük, bir de sınav geçirdik. Eski arkadaşlarımı görmek güzeldi, herkes kendine bir yol seçmiş, pediatrist olmak bile “son” olmamış. Yan dalcı olmaya çalışan ama yeri ya da bölümü değiştirmek isteyenler, devlet hastanesinde devam edenler, özel hastaneye başlayanlar hatta TUS dershanesinde hocalık planları yapanlar… Farklı bir hafta sonuydu. Benim sonuçla ilgili pek beklentim yok, ilk defa süre sıkıntısı yaşadım, genelde sınav sonucum için fikrim olurdu, bu kez emin değilim, bakalım. Elbet ben de kızımdan sonra bir kariyer planı yapacağım. Kocamın “kendi kliniğimizi açma” hayaline biraz daha yakınım sanırım ama…

Sınav da bittikten sonra, 32. Haftayı da tamamlamış olmamızla birlikte artık kızım için hazırlıklara ağırlık vermem gerekecek. Ufak tefek alışveriş yapmıştım ama artık ciddi bir hazırlık dönemine girmeliyim. Alacaklarımla ilgili bir ön hazırlığım var tabi ama şimdi artık netleştirip, hazır olmak gerekiyor. Bebek odası, arabası, oto koltuğu, eksik kalan giysiler, eşyalar, emzirme malzemeleri, doğum fotoğrafçısı, bebek şekerleri, hediyeleri… yavaş yavaş hepsini planlayıp yoluna koymalıyım. Yorucu ama eğlenceli bir süreç başlıyor…
 

16 Kasım 2012 Cuma

Okuyorum...

Hamilelik haftam ilerlediği için gebelik kitapları yerini çocuk gelişim kitaplarına bıraktı. Sağlıkla ilgili kısımlarını geçsem de gelişim ile ilgili kısımlar fikir almak açısından önemli bence. Sonuçta pediatri asistanlığı sırasında sağlıkla ilgili çok tecrübemiz oluyor ama çocuk yetiştirme konusunda her şeyi bilmeye imkan yok. Bu konuda farklı yöntemler var, gözlemlerim sonucu kafamda yerleşmiş birçok fikir var ama toparlayıp bir yöntem belirlemek gerekiyor. Bebeğimle yaşamaya başladığımızda eminim her şey daha netleşecektir. Sonuçta onun talepleri de birçok şeyi yönlendirecek ama sınırları önceden belirlemek önemli.

Çocuk yetiştirmek konusunda birbirinden farklı iki kitap ve iki yöntem var, şu aralar çok popüler. İlki “Doğal Ebeveynlik”; Dr. William Sears isimli bir pediatristin geliştirdiği bir yöntem. Önceliği bebeğin taleplerine veriyor, onun isteklerini ilk sırada tutuyor. Amacını başarılı, uyumlu, becerikli, hayranlık uyandıran, sevecen, ayakları yere basan, kendinden emin, ilgili, açık yürekli, şefkatli, özgüvenli, yakın, düşünceli ve meraklı olarak sıraladıkları niteliklere sahip bireyler yetiştirmek olarak tarifliyor. Bunun için yedi farklı bağlanma yöntemi belirlenmiş; bebekle doğumda bağ kurmak, bebeği emzirmek, bebeği askıyla taşımak, bebeğe yakın uyumak, bebeğin ağlamasını dikkate almak, denge ve sınırlar, bebek eğiticilerine dikkat etmek.

Okumaya başladığımda ilgimi çekti ancak devam ettikçe bana uygun olmadığını fark ettim. Benim gibi kontrollü, planlı birinin böyle çocuk yetiştirebileceğini sanmıyorum. Fikir alınabilecek bölümleri var, bebeği askıyla taşımak bana hoş geldi ya da emzirmek, ağlamasını dikkate almak tabi ki önemli ama her defasında mı? Sonunu getiremedim zaten ama bu derece popüler olduğuna göre belki de benim kaçırdığım bir şeyler vardır. Şimdilik bıraktım belki sonra tekrar denerim.

İkincisi orijinal adıyla “Secrets of the Baby Whisperer”, Türkçeye” Bebek Bakım Sorunlarına Mucize Çözümler” olarak çevrilen, kimi anne babanın biraz zorlayıcı bulduğu ancak birçok ebeveynin de başucu kitabı haline gelen bir kitap. Bunda da belirlemiş yöntemler var ama hayatı rutine sokmayı amaçlayan, bebeğe düzenli yaşamayı öğretmeyi hedefleyen ve elbette bana çok daha çekici gelen yöntemler. Kitabın yazarı Tracy Hogg’un adı geçince üç şey geliyor akla:

1. E.A.S.Y rutini
2.Şşşş-pat yöntemi
3.Yatır-kaldır yöntemi

İlk bölümde Hogg’un E.A.S.Y. adını verdiği Beslenme (Eat), Aktivite (Activity), Uyku (Sleep) ve Sizin Zamanınız (Your Time) olarak tekrarlanan bir yöntemden bahsediliyor, ve kitaptan cümlelerle şöyle deniyor:

“(Gün içinde) sahip olduğunuz bir rutininiz vardır.  …  Kazara rutininiz bozulacak olursa, tüm gününüzün berbat olması işten bile değildir.  … İnsanoğlu -çoğu hayvan gibi- gereksinimlerinin ne zaman ve nasıl karşılanacağını, her birinin ardından ne geleceğini bilmek ister.

Ailenin yaşantısını düzenli kılan, günün yapılanmasını sağlayan bir rutin düşünün. Bu öngörülebilir durum, biz yetişkinler kadar bebekler ve küçük çocuklar için de çok önemlidir.

Bebeklerinin farklı ağlayışlarını ayırt etmeye başlayan anne-babalar kendilerine güven duymaya başlarlar.

Düzenlenmiş bir rutin, planlanmış bir “program” değildir: Bir bebeğin gününü saate bağlayamazsınız. Bebeğinizin işaretlerini izlemek yerine saate bakarsanız çok önemli sinyalleri de kaçırabilirsiniz (altı haftalık bir bebeğin birinci esnemesi, altı aylık bir bebeğin gözünü ovuşturması gibi)

E.A.S.Y. sistemindeki en önemli nokta, sürekli olarak zaman birimlerine odaklanmak yerine, çocuğunuzun aç veya yorgun olduğunda ya da aşırı uyarıldığında vereceği işaretleri okumaya çalışmaktır. Dolayısıyla, eğer bir gün biraz erken acıkırsa veya yatırma “zaman”ından önce yorulmuş gibi görünüyorsa, saatin sizi tehdit etmesine izin vermemeniz gerekir.”

Yazar Hogg, bebeklerin hayatındaki rutinin önemini şöyle açıklıyor: “Ailenin yaşantısını düzenli kılan, günün yapılanmasını sağlayan bir rutin düşünün; bu öngörülebilir durum, biz yetişkinler kadar bebekler ve küçük çocuklar için de çok önemlidir. … Düzenlenmiş rutin, planlanmış bir program değildir. … Bir bebeğin gününü saate bağlayamazsınız. … E.A.S.Y. sistemindeki en önemli nokta, sürekli olarak zaman birimlerine odaklanmak yerine, çocuğunuzun aç veya yorgun olduğunda ya da aşırı uyarıldığında vereceği işaretleri okumaya çalışmaktır.

Hogg’un kitapta sık sık kullandığı “Hatalı Ebeveynlik” tabiri, bazı okurlarda antipati yaratabiliyor. Hogg, “hatalı ebeveynliği” şöyle tanımlıyor: “Büyükannemin dediği gibi, ancak devam edebileceksen başla. Maalesef, başı sıkıştıklarında bazı anne-babalar bebeklerinin ağlamasını durdurmak veya iki-üç yaşındaki çocuklarını acilen sakinleştirmek için, sadece o anı kurtaracak ‘herhangi bir şey’ bulma yoluna gidiyorlar. Çoğunlukla da o ‘herhangi bir şey’ ileride mutlaka kurtulmak zorunda kalacakları kötü bir alışkanlık halini alıyor. İşte hatalı ebeveynlik.”
 
Okuyunca çok cazip geliyor, bir rutin oluşturabilmek ve bebeği bu rutinle büyütebilmek kocamla bizim en büyük hayalimiz. Tamamen olmasa da başarılı olduğunu söyleyen aileler olduğunu bilmek beni heveslendiriyor ama en doğrusunu kızım gelince göreceğiz. Yatır/Kaldır yöntemi ise bir uyku düzeni kurmayı ve bebeğin kendi başına uyumasını sağlamayı hedefliyor, ütopik görünüyor ama başarı sağlanabilirse muhteşem olmalı. Tabi ki bu yöntemler bir mucize yaratmıyor, sabırlı olmak, tekrarlamak ve en önemlisi bebeği tanımak şart. Bazı bebeklerin karakteri bu yöntemlerin hiç birini denemeye imkan vermeyecek kadar zor oluyor. Kitapta Yatır/Kaldır yöntemi de şöyle anlatılıyor: “Yatır/Kaldır yöntemini üç aylıktan bir yaşına kadar olan, uyku uyuma becerilerini henüz edinememiş bebeklerde kullanıyorum. Bu yöntem uykuya hazırlık ritüeli ile benzerlik taşımaz. Daha çok bir son çare yöntemi gibidir. Yatır/Kaldır yöntemi bir sihirbazlık numarası değildir. Çok fazla çalışma gerektirir. Bebeğiniz ağladığında odasına girersiniz. Önce onu en yumuşak ses tonunuzla, hafifçe sırtına vurarak sakinleştirmeye çalışırsınız. … Eğer ağlamaya devam ederse onu kaldırırsınız. Ağlamayı kestiği anda tekrar yatağına koyarsınız, ama bunu yaparken bir saniye bile gecikmemeniz gerekir. Unutmayın, onu rahatlatmaya çalışıyorsunuz, uyutmaya değil, bunu kendi için kendi yapacak.”
 
Bu olayı bebek uyuyuncaya kadar tekrar ediyorsunuz. Ortalama olarak bir yatır/kaldır uygulamasının 20 dakika sürdüğünü söylüyor Tracy Hogg. Çok uzun ve ayrıntılı bir kitap, tamamını okumayı ve denemeyi istiyorum ama bakalım kızım bu yöntemler için ne düşünecek?Psikoloji açısından Prof. Dr. Atalay Yörükoğlu’nun “Çocuk Ruh Sağlığı” kitabını aralıklı olarak kurcalıyorum, çok tıbbi değil, rahat okunabiliyor ve çocuk psikolojisi ile ilgili iyi öneriler içeriyor. Psikolog Dilek Kırcıoğlu’nun “Çocukla Birlikte Büyümek” isimli kitabı da çocukların olumsuz davranışlarını kontrol altına almaya yardımcı olmayı amaçlıyor, göz atılabilir.
 

 
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları konusunda ise Dr. Erhan Ateş’in “Modern Bebek Bakımı” ve “Modern Çocuk Bakımı” isimli iki kitabı var. Benim için çok anlamlı değil ama güncel ve faydalı bilgiler içeriyorlar, okumak gerek.
 

 
Son kitabımı ise çok daha fazla seviyorum. Tanışma fırsatı bulduğum, saygı ve hayranlık duyduğum çocuk psikiyatrisi uzmanı Prof. Dr. Yankı Yazgan ve pediatrist eşi Dr. Şule Yazgan’ın birlikte yazdığı “Çocuğunuz Sizden Ne Bekliyor?” isimli kitap. Soru-cevap şeklinde, okuması kolay, konu başlıkları çok faydalı. Yıllardır karşılaştıkları soruları ve tecrübelerini kapsıyor. Mesleki açıdan da fayda görebileceğim bir kitap, bazı soruların cevaplarını pediatri eğitimi sırasında öğrenemiyoruz, düşünerek bulmak gerekiyor. Bu kitap düşünmeme de yardımcı oluyor ama cevaplar çok iyi ve tatmin edici. “Mutlaka okunmalı” diyebileceğim bir kitap kesinlikle.
 
 
Okumak, bilmek iyidir, kendimizi iyi hissetmemizi sağlar. Ve tabi ki “Bilgi sahibi olunmadan fikir sahibi olunmaz.”

10 Kasım 2012 Cumartesi

Ruhumuzun gıdası

Müzikle ilişkim dinleyici olmanın ötesine geçemedi ne yazık ki. Lise yıllarında bile müzik dersinden geçmek benim için zordu. Öyle çok da gelişmiş bir müzik kültürüm yok, kulağım yok. Ama kitap okurken klasik müzik dinlemeyi hep sevmişimdir, üniversite sınavına hazırlanırken dinlediğim klasik müzik CD’lerim annemlerde duruyor hala. Kocam bu konuda benden çok daha iyi tabi.

Bebeklerin anne karnındaki gelişimi üzerine müziğin, özellikle klasik müziğin, etkisi daha önce de dikkatimi çekiyordu. Bir de Ege Deniz gibi bir örnek var önümde, annesi hamileliği boyunca sürekli klasik müzik dinledi ve doğduktan sonra çok erken dönemde müziğe tepki vermeye başladı, hatta konuşmaya başlamadan Pavarotti’yi taklit etmeye başladı. Bu dönmede sınava hazırlandığım ve bol bol boş vaktim olduğu için zamanımın büyük çoğunluğu okuyarak geçiyor. Bebekler için özel olarak hazırlanmış birçok klasik müzik albümü var, prensesin amcası bize bir tane aldı, birkaç haftadır onu dinliyoruz kızımla. 22. haftadan sonra artık bebeğim de duymaya başladı, şu anda benim ve babasının seslerini ayırt edebiliyor olmalı. Yüksek sesle konuştuğumuzda hareketlerinde artış oluyor, müziği açtığımda ise sakinleşiyor, çok eğlenceli şimdilik. Daha farklı etkilerini belki de doğduktan sonra gözlemleyebiliriz, biz elimizden geleni yapalım da…


Bebeğin gelişiminde klasik müzik

Bilimsel araştırmalar, klasik müziğin bebek anne karnında iken dinletilmesinin, bebek beyninin gelişmesini olumlu etkilediğini, sayısal ve bilimsel verilerle ortaya koymaktadır. Müziğin çocuğun bilişsel gelişimine ve akademik performansına etkileri konusunda araştırmalar psikolog, müzikolog ve tıp adamlarınca hala sürmektedir.

Bugüne kadar bilim adamlarının klasik müziğin bebekler üzerindeki olumlu etkileri konusunda tespitleri;

Zihinsel gelişime etkisi; Yapılan araştırmalar, çocuk beyninin gelişiminde özellikle ilk yıllar, müziğin çok önemli bir etken olduğunu ortaya koymuştur.

Duygusal gelişimine etkisi; Anne karnından itibaren müzik dinleyen bebekler hırçın hareketler yerine daha uyumlu davranış sergilerler.

Fiziksel gelişime etkisi; Müzik dinleyen bebekler bazı şarkılarda hareketlenirler. Dolayısıyla bu hareketlilik bebeğin küçük kas, büyük kas gelişimini sağlar.

Müziğin matematik zekası gelişimine etkisi vardır.

Müziğin kulak ve dil gelişimine etkisi vardır.

Zihinsel gelişimin % 85’i 8 yaşına kadar, Beyin gelişiminin % 80’i 3 yaşına kadar tamamlanır. Zeka gelişimini ve beyin gelişimini ilk aylar beslenmeden sonra olumlu etkileyen ilk faktör müziktir.

Bilim adamları, Klasik Müzik dinleyen bebeklerin daha çabuk büyüdüğünü ve yaşamlarının ilk stresten daha hızlı arındığını belirtmektedir. Klasik Müzik çalındığında bebeklerin kalp atışı düzene girerken, nefes alıp vermeleri kolaylaşır.

Tekrarlayan melodiler sayesinde müzik hafızası oluşur. Müzik yaratıcılığı geliştirir. Bebeğin müzik yeteneği ve yaratıcılığı harekete geçer.

6 Kasım 2012 Salı

Üçüncü trimester


Son üçte birlik dönemin bir önceki gibi keyifli olmayacağını bir çok yerde okumuştum, aslında son birkaç haftadaki sıkıntıları düşünüce ikinci trimesterında çok “keyifli” geçtiğini söyleyemem ama olayın doğrusu bundan sonra fiziksel olarak rahatsızlıklarımın artacak olması. Son zamanlarda göbeğimdeki hızlı büyüme hareketlerimi kısıtlamaya başladı bile, yataktan kalkarken zorlanıyorum, eğilmek, oturup kalkmak da daha sıkıntılı artık. Eminim, bu daha başlangıç, gittikçe daha zorlaşacak. Hala yürüyüş yapabiliyorum, hızlı hareket edebiliyorum, şimdilik bunlar bile iyi hissetmem için yeterli.
 
 
Son üç ayda artması beklenen fiziksel sıkıntılar saymakla bitmez; bacak krampları, hemoroid, çatlaklar, kaşıntı, varisler, pigmentasyon artışı, nefes darlığı, reflü, mide ağrısı, hazımsızlık, bel ağrısı, ayaklarda şişme… İçimden bir ses “daha bunlar iyi günlerin” diyor bana. Çevremdeki hamilelerden bu şikayetlerin bir çoğunu duydum, şimdilik iyiyim ama sakral ağrım en başından beri oluyor, yediğime dikkat etmezsem reflü de başladı, cildim eskiye göre çok kurudu, idare ediyorum yani. Göbeğim çok yükselmediği için diyaframıma henüz uzak, aslında boyumu göz önüne alınca herhalde çok da yükselmeyecek, nefes darlığı gibi sıkıntım olmadı, daha ayaklarımda şişmedi ama bileklerimde hafif ödem başladı. Önemli olan yaşayabileceğim sıkıntıları bilmek ve önlem almak. Tuzlu, yağlı yemiyorum, zaten sevmem, haftada üç gün yürüyorum, nemlendiricilerimi kullanıyorum, bol su içiyorum, su çok önemli, arada da kocadan ayak masajı istiyorum, şimdilik idare ediyor.
 
 
Son üç ay olması zaten heyecanı arttırdığı için sıkıntıları çok fazla düşünemiyorum. Artık onu daha iyi hissediyorum ve daha çok merak ediyorum. Yapmamız gereken hazırlıkları planlıyorum, çok şey var doğmadan bitirmemiz gereken… Tabi bir de bu günlerin bir daha yaşayamayacağım için, en azından bu bebek için, keyif almaya bakıyorum…
 

Hamilelikte Üçüncü Trimester

Hamileliğin üçüncü yani son trimesteri fiziksel ve duygusal yönden oldukça yorucu ve zorlayıcı olabilir. Bebeğin artan kilosu, boyutları ve belirginleşen hareketleri rahatsızlık verici hal alabilir.

Sırt ağrıları: Bebeğin vücut ağırlığı arttıkça hamilelik hormonları eklemler arasındaki bağın gevşemesine neden olur. Gevşeyen bağlar sırt ve kalça ağrılarına sebep olur. Otururken ayakları ve sırtı desteklemek, alçak topuklu ayakkabılar giymek ve masaj yararlı olabilir.

Nefes darlığı: Genişleyen uterusun diyaframa yaptığı baskı sebebiyle bu aralar nefes darlığı yaşanması olası. Uyku destek yastıkları yardımcı olabilir.

Mide yanması: Hamileliğin son üç ayında büyüyen uterus mideyi olması gerektiği yerden kaydırır. Mide yanması şikayetinin asıl sebebi budur. Mide asidini olması gerektiği yerde tutmak için daha küçük porsiyonları daha sık yemeli ve bol sıvı tüketilmeli. Kızartmalardan, gazlı içeceklerden, asitli meyve sularından ve baharatlı yiyeceklerden uzak durulmalı, antiasitler kullanılabilir.

Varisler ve hemoroid: Artan kan miktarı, yüzde, boyunda ve üst kollarda örümcek ağına benzer kılcal damar kızarıklıklarına, bacaklarda varislere ve hemoroide (basur) sebep olabilir. Eğer varisler çok rahatsız ederse varis çoraplarını tercih edilebilir. Hemoroid için kabızlıktan kaçınmalı, lifli gıdaları tercih edilip bol sıvı tüketmelidir.

Büyümeye devam eden göğüsler: Hamilelik başındaki göğüs ölçüsüne göre yaklaşık 1 kg ağırlık artışı olabilir, doğum anı yaklaştıkça, göğüslerden kolostrum adı verilen ve süte göre daha yoğun olan bir sıvı sızabilir.

Sıklaşan idrar ihtiyacı: Bebek büyüdükçe idrar kesesine daha fazla baskı yapar, daha sık idrara çıkma ihtiyacı duyulur. Doğum yaklaştıkça bazen (gülerken, öksürürken veya hapşırırken vb.) bir miktar sızıntı da yaşanması mümkündür. Ayrıca, idrar yolu enfeksiyonlarına da dikkat edilmeli, idrar yaparken yanma, karın ağrısı, ateş ve sırt ağrısı gibi belirtiler gösterebilir. Ciddi bir idrar enfeksiyonu böbrekleri etkileyerek erken doğuma sebep olabilir.

Yalancı doğum sancıları: Braxton Hicks kasılmaları olarak da bilinen bu sancılar, vücudun doğum anı için pratik yaptığının işaretidir. Genelde zayıf ve düzensizdirler. Gerçek doğum sancılarının genel özelliği şiddetli, düzenli ve daha sık olmalarıdır.

Kilo artışı: Doğum anına kadar toplamda 11 ila 16 kilo arasında artış yaşanır. Bu kilolar, bebek, plasenta, amniyotik sıvı, uterus, göğüsler, vücuttaki yağ, kan ve vücut sıvısı arasında paylaşılır.

Vajinal akıntı: Genel olarak son trimesterde vajinal akıntı oldukça yaygındır. Eğer birkaç saatte bir ped değiştirmek gerekiyorsa ya da akıntının amniyotik sıvı olduğundan şüpheleniliyorsa doktora başvurulmalıdır.

Ödem: Genişleyen uterus toplardamarlara baskı yaptıkça ayak ve bacaklarda şişkinlikler oluşabilir. Aynı zamanda elleri, kollar ve bileklerde oluşan şişlikler sinirlere baskı yaparak karıncalanma ve uyuşmaya sebep olabilir. Şişlikleri gidermek için soğuk kompres uygulanabilir. Yatarken ayaklarınızı daha yukarda tutmak fayda sağlar. 

3 Kasım 2012 Cumartesi

Spor zamanı

Biz oldukça pasif bir aileyiz, spor konusunda, aktif spor hayatımız hiç olmadı. Daha önce ben seyrek de olsa tenis oynardım, Ayhan da düzenli futbol oynarmış ama o kadar yoğun bir tempomuz vardı ki asistanlık döneminde çok da fırsatımız olmadı. Silifke’ye gidince evimiz kumsalda olunca yürüyüş yapabildik, bol bol da yüzdük ama dönünce Ayhan’ın iş şartları benim düşük tehdidi yaşamam hayatımızdan yine hareketi çıkarmıştı.
 
Yaz bitti, dışarda spor yapma şansımız azalıyor. Kilo almaktan korkmak değil ama normal doğum ihtimalini göz önünde bulundurduğum ve fit olmanın doğumu kolaylaştırıcı etkisini bildiğim için bir süredir aklımdaydı. Neyse ki oturduğumuz sitenin spor kulübü sonunda açıldı, biz de fırsatı değerlendirip soluğu orda aldık. Beklediğimizden daha büyük, daha kapsamlı ve daha şıktı. Birkaç gün denedikten sonra üye olduk, motivasyonumuzu arttırmak için de kendimize yeni spor giysileri ve ayakkabı aldık. Üç haftadır iyiyiz, günaşırı gitmeye çalışıyoruz, yeni başladık, bir de bebek var, çok zorlama şansım olmuyor ama yürüyüş yapmak, basit aletleri kullanmak ve yüzmek bile iyi hissettiriyor, daha az uyuyorum ve daha çok okuyorum. Belki yoga ya da pilatesi deneyebilirim. Son aya kadar bu şekilde devam etmeyi planlıyorum, sonra birkaç ay ara veririm. Kocam da kızını daha yakışıklı karşılamak için hazırlanıyor sanırım, onun bu heyecanı beni çok mutlu ediyor. Hayatımızın bir düzene girmesi beni yan dal yapma hevesinden uzaklaştırıyor, sonuçta yine mecburi hizmet zorunluluğu olması çok engelleyici, belki de kızım biraz büyüdükten sonra ben de özel hastane de başlarım, bu düzenimiz böylelikle devam eder, bakalım zaman gösterecek.
 

 
Hamilelikte ve Egzersiz
Egzersiz veya fiziksel olarak aktif bir yaşam tarzının, kişinin genel sağlığı açısından iyi olduğu bilinir. Fakat hamilelik özel bir durum olduğundan, bu tip egzersizlerin hangilerinin güvenli olup olmadığına dair düşünceler vardır. Genel olarak hamile bir kadının fiziksel açıdan aktif olmaya teşvik edilmesi gerekir. Bunun, çok ağır egzersizler olması gerekmez, düzenli olarak yürüyüş, yüzme veya en azından asansör yerine merdiven çıkmanın bile faydası vardır.
 
Sporla ilgilenenlerin hamilelikte tamamen yaptığı sporu bırakması gerekmez. Yalnız boks, güreş gibi hamileliği tehlikeye sokabilecek sporlar bu gruba dahil değildir.
 
Düzenli olarak egzersiz yapmak kadına fizyolojik açıdan birçok fayda sağlar. Ayrıca kadın çok daha sakin olur, daha enerjik olur ve kendini daha iyi hisseder. Ödem, baş ağrısı, yorgunluk ve sırt ağrısı gibi hamilelikte sık görülen durumlarda azalma olur. Ayrıca egzersiz yapan kadınlarda nefes darlığı ve kabızlık gibi sorunların gözle görülür şekilde azaldığı bilinir.
 
Rahmin ve içindekilerin büyümesi, kan miktarının artması, su tutumu ve yağ tutumu gibi kilo alımını etkileyen birçok faktör vardır. Doğum sonrasında bu kiloları vermek için belki çok az, belki de hiç uğraş vermeye gerek kalmaz. Sadece yağ depolanması buna dahil değildir. Hamilelikte egzersiz yapmak, yağ depolanmasını azaltır. Ayrıca doğum sonrası kilo vermeyi de kolaylaştırır.

Hamilelikte egzersiz yapmanın riskli yanları olduğundan sadece uygun olan egzersizler yapılmalıdır. Progesteron hormonu eklemleri bir arada tutan ve sabit durmalarını sağlayan bağların yumuşamasına neden olur. Yanlış bir egzersiz türü de eklemlere zarar verebilir. Program kişiye özel belirlenmeli, kadının sağlık durumu ve nelerden hoşlandığı göz önüne alınarak ayarlanmalıdır. Bu durumda bir uzmanın yardımcı olması önerilir.

Eğer bir kadın hamilelik öncesinde düzenli egzersiz yapmaktaysa, ideal olan, devam etmesidir. Ama bunu yapmadan önce, yapması ve yapmaması gereken hareketler konusunda bilgilendirilmelidir.

Program aşağıdaki gibi olmalıdır:
Birkaç dakika ısınma egzersizleri, 15-30dk. Arası egzersiz yapılmalı, sonra biraz yavaşlanmalı, yine durmadan önce birkaç dakika egzersiz yapılmalı. Kadın ani hareketlerden de, ani durmalardan da kaçınmalıdır.
Uygun miktarda sıvı alınmalıdır.
Uygun spor kıyafetleri giyilmelidir. Rahat olmalıdır.
Eğer nabız ölçen bir alet varsa, oran 140'ın altında tutulmalıdır.
Egzersiz yapılan yer iyi aydınlatılmış ve havadar bir yer olmalıdır. Aşın sıcak olmamalıdır.
Aşırı yoğunluktan kaçınılmalıdır.
 
Yüzme, bisiklete binme, yürüyüş, koşma, golf gibi sporlar hamilelikte güvenle yapılabilecek sporlardır. Kayak, su kayağı, basketbol, hokey, dalma, bazı jimnastik aktiviteleri hamilelikte güvensiz olarak nitelendirilen sporlardır. Hamilelik ilerledikçe risk de artar. Hoplamalı, zıplamalı hareketlerden kaçınmak gerekir. Bir de özellikle hamileliğin ikinci yarısında sırtüstü yatarak hareket yapmaktan kaçınmak gerekir, çünkü bu şekilde rahim ana damarlara baskı yaparak kan akışını engeller.
 
Doğuma kadar düzenli egzersiz yapmış bir kadın doğuma daha çok enerjiyle girer ve doğumla başa çıkması daha kolay olur. Doğum kadından kadına göre değişir. Egzersiz bunu etkileyen faktörlerden sadece biridir. Hamileliğin ileri bir döneminde kadın hafif esneme hareketleri yapabilir. Düzenli egzersiz yapmak fiziksel olarak da, psikolojik olarak da kadını güçlendirir. Egzersizin biçimlendirilmesine gerek yoktur. Düzenli yürüyüş veya yüzme en iyisidir.
 

1 Kasım 2012 Perşembe

Kasılma

İlk defa birkaç hafta önce bir gece uyandım ve karnımı küçülüp sertleştiğini fark ettim, ilk düşündüğüm bebeğimin sıkışıp toparlandığıydı, mesanemi boşalttıktan sonra geçti. Birkaç defa daha tekrarlayınca biraz okudum, ne yazık ki her şeyi hatırlayamıyorum, bilmiyorum. Bu durumun uterus kasılması olduğunu, genelde üçüncü trimesterde başladığını, amacının doğuma hazırlanmak olduğunu öğrendim. Düzenli değilse, kısa sürede geçerse sorun teşkil etmiyor ama düzenli olmaya başlarsa, ağrı ya da kanama gibi başka sıkıntılarla birlikte olursa erken doğum göstergeci olabiliyor. Bir süredir devam ediyor, gün içinde tekrarlıyor, kısa sürede geçiyor, başka bir sıkıntım olmadı.
Kontrole gittiğimde Suat Bey’e de danıştım, o da Braxton Hicks kasılmaları olduğunu, uterusun doğuma hazırlandığını, serviksin kapalı olduğunu, bir sıkıntı bulunmadığını söyledi. Şu aralar ben bebeğimin hareketleriyle birlikte bu kasılmaları da takip eder durumdayım, sürekli alert olmak çok zor ama elimden başka türlüsü de gelmiyor.
 

Braxton Hicks kasılmaları

Yalancı kasılmalar olarak da adlandırılan Braxton Hicks kontraksiyonları genelde gebeliğin son trimesterında başlamakla birlikte zaman zaman ikinci trimesterda da gözlenebilir. Utrerusu oluşturan kaslar 30-60 saniye kadar kasılarak daha sonra gevşer. Bu kasılmaların süresi zaman zaman iki dakikaya kadar uzayabilir. Braxton Hicks kontraksiyonları anneyi ve uterusu gerçek doğuma hazırladığından alıştırma kasılmaları olarak da adlandırılmaktadır. Braxton Hicks kasılmalarının bazı özellikleri vardır:

Şiddeti sabit olmayıp değişkendir.
İki kasılma arasındaki süre çok kısa değildir.
Olup olmayacağı ya da ne zaman geleceği önceden tahmin edilemez.
Ritmik yani düzenli değildir.
Ağrı vermekten çok rahatsızlık yaratıcıdır.
Sıklığı ve şiddeti giderek artmaz.

Braxton Hicks kasılmalarına neden olan olayların mekanizması açık değildir. En sık kabul edilen görüş bu kasılmaların uterusun kendi sertliğini sağlamasına yardımcı olduğu ve plasentaya kan akımını kolaylaştırdığıdır. Braxton Hicks kasılmaları servikste açılma ya da incelmeye neden olmazlar. Bununla birlikte doğum zamanı yaklaştıkça kasılmaların şiddetinde ve sıklığında bir artış görülebilir. Bu kasılmalar yalancı doğum sancıları olarak adlandırılır ve serviksin doğuma hazırlanması ile açılması ve incelmesine yardımcı olabilirler.

Bebek ya da anne çok hareketli ve aktifse, mesane çok dolu ise, cinsel ilişki sonrasında ve susuz kalındığında Braxton Hicks kontraksiyonları tetiklenebilir. Braxton Hicks kasılmaları genelde zararsız ve ağrısız kasılmalardır ancak yine de rahatsız ediyorsa pozisyon değiştirmek, ılık bir duş yapmak, 4-5 bardak su içmek çok işe yarayacaktır. Bu basit önlemler ile kasılmalar geçmiyor, sıklığı, şiddeti ve yarattığı rahatsızlık giderek artıyorsa mutlaka zaman kaybetmeden doktora haber verilmelidir.