25 Şubat 2013 Pazartesi

Uykusuz her gece...


Ben uyumayı çok severim, Ayhan da benden aşağı kalmaz bu konuda… Uykumu alamazsam sinirli oluyorum, etrafa sarıyorum, bu konuda da benden aşağı kalmaz… Ama bizim bir tanecik kızımız, minik prenses bize hiç benzemiyor, tam bir gece kuşu. Güneş batınca gözlerini faltaşı gibi açıyor, sabah yeniden doğana kadar bıcır bıcır… Bir gece, iki gece dayanılır, hatta eğlenceli bile ama bir aydır böyleyiz, 50 günlük hayatında. Kırkı çıksın umudu vardı herkeste ama bir değişiklik olmadı, Dora hala gecelerin insanı. Öyle ağlayıp, bağırması yok ama sürekli ilgi istiyor, o mızırdansın biz ona sürekli bir şeyler anlatalım keyfi yerinde, ama yatağına bırakırsak hiç hoşlanmıyor. Bir noktadan sonra da bünyemiz dayanmıyor, uykusuzluktan saracak yer arıyoruz. Arada annem gece kalıyor da karanlıkta uyumak nasıl bir şeydi hatırlıyorum…
 
Dora’ya istemediği bir şeyi yaptırmak daha şimdiden imkansız, buna uyumak da dahil. Tüm gece uyutmaya çalışıyorum, gözünü kırpmıyor, saat 6 olduğunda ise pıt diye uyuya kalıyor, kolları havada. Çok şirin, çok sevimli ama bir o kadar da yorucu. Biz daha doğmadan Dora’yı uyutmak için sallamamayı kafamıza koymuştuk, zaten doğmadan plan yapmak çok kolaydı. Şimdiye kadar ihtiyacımız olmadı, bir beşiği var elektrikli, o sallanıyor, sakinleşip uyumasına yetiyor. Ara sıra da odasındaki sallanan sandalyede beraber mayışıyoruz o kadar, sonra yatağında devam ediyor, tabi sabaha karşı. Arkadaşlarımdan ayakta sallayanları, battaniye içinde sallayanları, aynı yatakta yatanları duydukça korkmuyor değilim aslında, bir de gece uykumuz olmayınca önümüzdeki gecelere pek de umutla bakamıyorum. Belki biraz daha büyüdüğünde kızım geceyle gündüzü ayırabilirse gündüz biraz beraber zaman geçiririz, ben de gece uykularıma kavuşurum, evimize de sükûnet ve huzur gelir…
 

16 Şubat 2013 Cumartesi

Kolik

İlk günlerinde daha uykucu, daha düzenli bir bebek olmasına rağmen benim kızım büyüdükçe huysuzlaştı. Şu sıralar tek kelimeyle; uyumuyor. Arda hastalandığı için annem de gelemiyor, dört gündür gündüzleri ben oyalıyorum, akşam Ayhan gelince biraz uyuyor, sonra 23-02 arası ben uyuyorum, sonra yine nöbet bana geçiyor. Ama Dora hiç uyumuyor… 5-10 dakikalık şekerlemeler dışında şöyle uzun bir uykusu yok, sabah 6 gibi biraz duruluyor, 8’de Ayhan giderken ben gözümü açamıyorum ama yeni bir gün başlıyor. Uyuyamadığım için yemek de yiyemediğimden süt de oldukça azaldı. Bir sıkıntısı olduğunu düşünmüyorum, kucağıma alınca sakinleşiyor, zaten öyle çılgınca ağlaması yok, uymuyor ama mızırdanıyor ve etrafı inceliyor.

Konuştuğum herkes bana gaz soruyor, hayır Dora’nın gazı yok, zaten besler beslemez şiddetle çıkarıyor, kalan olursa onu da aynı şiddetle popodan… Yaşadığımız kolik değil, kolik için hazırlıklıydım ama bu duruma ne yapacağımı bilemedim. Ayça’yla konuşurken minik Kuzey’in çok ciddi kolik sıkıntısı çektiğini, her gün 1-5 arası çılgınca ağladığını, ikinci hafta başladığını, Zinco kullandığını, sonrasında iki saatte 20 dakika emen Kuzey’in uyanmadığını, zorla uyandırırsa da 5 dakika emip yeniden uyuduğunu duyunca “daha önce niye düşünmedim?” dedim. Tıpkı bir kitap gibi kolik tariflemişti Ayça, nedeninin ne olduğunun tam olarak bilinmediği, nörolojik gelişimle ilgili olduğu düşünülen, erkek bebeklerde daha sık görülen ve 3 aydan sonra kendiliğinden geçen bu durumun tedavisi yoktu. Ona da klasik önerileri yaptım, akşam banyo, masaj, araba gezisi, saç kurutma makinası ya da süpürge sesi ve gaz damlaları… Zinco da onlardan biri, bitkisel bir damla, kolik için ben de sık reçete ediyorum, içinde bebeği sakinleştiren Melisa otu da var ve genelde uyumalarını sağlıyor. Kafamda bir ışık yanmasına sebep oldu ancak ikinci gece saat 3 gibi, biraz düşündüm ve bir sonraki beslenmede Dora’ya verdim, 5 doz oldu, henüz ciddi bir değişiklik yok amam umudumu koruyorum, sadece biraz uyumak istiyorum…

Kolik

Çoğunlukla bebeğin ikinci ya da üçüncü haftasında ortaya çıkıp üç ayda son bulan, kendini şiddetli ağlamalarla belli eden bir huzursuzluk dönemidir. Günde 3 saatten fazla düzenli ağlama nöbetleri (tıbbi bir sorun olmadığı halde) oluyorsa nedeni büyük ihtimalle koliktir. Genelde uzun bir günün sonunda başlar, kolik ağrısı çeken bebekler uyaranlara karşı çok hassastır bazı bebekler ciddi şekilde gaz sancısı çeker. Bazı emen bebekler annenin yediklerinden etkilenerek gaz sancısı çekerler. Çevrenin korku ve telaşı da bebekteki rahatsızlık durumunu artırır. Gaz sancısı genelde, 3 haftalıktan itibaren başlar ve 4-6 haftada pik yapar. Genellikle çok uzun sürmez, 6 haftadan sonra durum daha iyiye gider ve 12 haftadan sonra kaybolur. Eğer halen devam ediyorsa başka sorunlar ele alınmalıdır.

Bebek sakin ve normalken, aniden ağlamaya başlar, bacaklarını karnına doğru çeker, yüzü kızarır. Karnı şişip, gerginleşir, ellerini sıkar hatta kısa sürelerle nefesini bile tutar. Çoğunlukla öğleden sonra başlayan bu huzursuzluk nöbetleri bebek yorgun düşüp uyuyuncaya kadar ya da bağırsak hareketleri düzelip gaz çıkarıncaya kadar sürebilir. Genelde sancılar günün aynı saatlerinde başlar en çok rahatsızlık akşam saatlerinde olur. Atak aniden başlar. Ciddi karın ağrısına neden olsa da bebeklerin beslenmesi ve kilosu etkilenmez.

Kolik tanısı koyabilmek için şunlar olmalıdır:
Tekrarlayan ağlama atakları
Ağlamaların haftada 3 günden daha sık olması
Günde 3 saat veya daha uzun sürmesi
 Hayatın yaklaşık 3. haftasında başlayıp 3-4.aylarda sona ermesi
 Bebeğin büyüme ve gelişmesinin normal olması
Fizik muayenede bir sorunla karşılaşılmaması

 Teşhis genellikle ailenin ağlama şeklini ve durumu tanımlanmasıyla konur. Tedavide deneysel gözlemin yeri büyüktür, kolik ağrıyı tetikleyen etmenlerin ortadan kaldırılmasıyla yapılır. Sarmak, karnına sıcak havlu koymak, sallamak, ninni söylemek, dik tutmak denenebilir. Doktora danışılarak ilaç tedavisi uygulanabilir.

Gaz damlaları:
Zinco Gaz Giderici Damla 30ml: Rezene yağı 1 mg, Badem yağı 11 mg, Anason yağı 6 mg, Kimyon yağı 0,62 mg, Dereotu yağı 0,28 mg, Ayçiçeği yağı 20,54 mg, Melissa yağı 0,06 mg, Elementel çinko 0,0033 mg / 1 damla
Günde 3 defa 4 er damla (1 damla:0,04 ml) kullanılır.

Nurse Harvey’s Gaz Giderici Bitkisel Şurup 145 ml: Dereotu yağı, Karaman kimyon yağı ve %1 oranında sodyum bi carbonat, içermektedir.
Gaz sancısı, kolik ve diğer ağrılı durumların giderilmesinde emzirme sırasında veya sonrasında 1-6 ay arasındaki bebeklerde 24 saatte 30 mL'yi geçmeyecek şekilde istenilen sıklıkta 5 mL uygulanır. (1 kapak 5ml'ye eşittir.)
6-12 ay arasındaki bebeklerde 24 saatte 60 mL'yi geçmeyecek şekilde istenilen sıklıkta 10 mL uygulanır. (2 kapak 10ml'ye eşittir.)

OM-X Bitkisel Şurup 100 ml: Dereotu Yağı, Zencefil Ekstresi, Sodyum Bikarbonat, Elementel Çinko, Su, Fruktoz.
15 gün ile 1 aylık arası bebeklerde günde 4 defa 2.5 ml,
1-6 aylık arası bebeklerde günde 4 defa 5 ml,
6 aylıktan daha büyük bebeklerde günde 5 defa 10 ml verilebilir.

Babuline bitkisel şurup: Her bir 5 ml içeriği: Sajikhar (Sodyum bikarbonat) 45 mg, Suwa Tel (Dereotu yağı) 0.00075 ml, Variyali Tel (Anason yağı) 0.000375 ml, Jira Tel (Karaman Kimyon yağı) 0.000375 ml, Pudina Sat (Nane ruhu) 0.5 mg, ve Şekerli su
1 Tatlı Kaşığı = 5 ml
1 Çay Kaşığı = 2.5 ml
Tercihen yemeklerden sonra, yenidoğanda günde 1/2 çay kaşığı 2.5 ml ile 5 ml
1 aydan 6 aya günde 2-3 defa 1 tatlı kaşığı
6 aydan 1 yaşına günde 3-4 defa 2 tatlı kaşığı
1 yaşından 3 yaşına günde 3-4 defa 2-3 tatlı kaşığı
3 yaşından büyüklere günde 3-4 defa 3-4 tatlı kaşığı

Metsil 66,6 Mg 30 Ml Damla: Simethicone 66,6 mg/ml
Yenidoğan ve süt çocuklarında (2 yaş altı) günde 4 kez 8 damla (20 mg)
2 yaş üstündeki çocuklarda: Günde 4 kez 15 damla (40 mg) yemeklerden sonra ve yatarken su ile veya bebeğin herhangi bir içeceğine karıştırılarak verilebilir.
 
 
Sab Simplex® Süspansiyon: 1 ml (yaklak 25 damla) süspansiyon, 69,19 mg Simetikon  (Dimetikon Simetikon) (Dimetikon 350-Silisyumdioksit  92,5:7,5 oranında ) içerir. 
İçerikteki diğer maddeler: Sodyum sitrat, sitrik asit monohidrat, sodyum siklamat, sodyum benzoat, sakarin sodyum, karbomer, metilhidroksipropilselüloz 50 cps, ahududu aroması, vanilya aroması, saf su 
Süt çocuklar ve biberonla beslenen bebeklerde kullanımı: Günde dört defaya kadar her biberona 7 damla (0,3 ml) Sab Simplex® damlatabilirsiniz. Sab Simplex® diğer sıvılarla örn: sütle kolayca karışır. Süt emen bebeklere emzirmeden önce küçük bir kaşıkla verebilirsiniz. 
2 yaş üzeri çocuklarda kullanımı: 15 damla (0,6 ml) Sab Simplex® yemek öncesi veya yemek sonrası alınabilir. Gerekirse uykudan önce de 15 damla Sab Simplex® alınabilir. 
Okul çocuğu: 20-30 damla ( 0,8-1,2 ml )
Erişkin: 30-45 damla ( 1,2-1,8 ml ) Bu dozlar 4-6 saatte bir alınmalıdır.
Sab Simplex® yemek öncesi ve sonrası, gerekirse uyku öncesi alınabilir.

Colinox oral damla: Simetikon (demineralize suda %30'luk emülsiyon), Lactobacillus sporogenes sporları (minimum 1.5 milyar/g), fruktoz, sodyum benzoat ve aroma.
Erişkinler ve çocuklarda günde 2-4 kez bir sıvı içerisinde çözülmüş olarak 20 damla, bebeklerdeyse günde 2-4 kez bir sıvı içerisinde çözülmüş olarak 10 damla kullanılır.

Melila damla 20 ml: Melissa officinalis (Melisa yağı), Anthemis nobilis (Papatya yağı), Humulus lupulus (Şerbetçi otu yağı), Lavandula angustifolia ( Lavanta yağı), Helianthus annuus (Ayçiçeği yağı).
Melissa officinalis (Melisa yağı)= Oğulotu
0-4 ay: 2 damla ile başlanır, gerekirse gün içinde 2 damla daha verilebilir
4-8 ay: 3 damla ile başlanır, gerekirse gün içinde 3 damla daha verilebilir
8-12 ay: 4 damla ile başlanır, gerekirse gün içinde 4 damla daha verilebilir
1-4 yaş: Yatarken 5 damla, gerekirse 1 saat sonra tekrar 5 damla
4-12 yaş: Yatarken 6 damla, gerekirse 1 saat sonra tekrar 6 damla
Yetişkinler: Yatarken 7 damla, gerekirse 1 saat sonra tekrar 7 damla

8 Şubat 2013 Cuma

Aşılandık

Kızımın bir ayı bitti, artık yenidoğan değil, bu güne bu gün o bir süt çocuğu… Sütle arası pek iyi değil ama sıfatı böyle. Henüz pek güçlü ememiyor, bu yüzden pompaya devam ama süt de oldukça azaldı, idare edemiyoruz artık, bolca mama alıyor, mamayla arası iyi neyse ki. İlk günler çok üzüldüm bu duruma ama artık geçti, üzülmemin daha fazla zarar verdiğini fark ettim. Gözümün önünde büyüyor minik prensesim, çok güzel bir şey bu. Gülmeyi öğreniyor bu aralar, olur olmadık minik gülümsemeleri o kadar şirin ki. Gece hayatımız aynen devam ediyor, gündüz uyku, gece aktivite, daha değiştiremedik ama benim enerjim yetmiyor artık.

Birinci ayımız bittiği için dün aşımızı olduk, Hepatit B ikinci doz… Kalça ultrasonumuz yapıldı, kendi minik ama kalça eklemleri gelişimini tamamlamış kızımın, bir de yaptıramadığımız işitme testi yapıldı, kulaklarımız da iyi, keyifle döndük evimize. Aşılarını sağlık ocağında yaptırmayı planlıyordum ama doğduğu hastanede yapılıyormuş, isabet oldu. Rotavirus ve HPV dışında tüm aşılar bakanlıkça yapılıyor artık. Benden başka bir çocuk doktoru daha var kızımın, doğumda tanıştık Hayri beyle ama bana çok yardımcı oluyor, tetkiklerimizi hallediyor, aşımızı da yaptı...
Doğum fotoğraflarımız da geldi bu hafta, çok ama çok güzel olmuş, onları görünce kızımın ne kadar büyüdüğünü daha net fark ettim, ödemleri de gidince daha bir güzel şimdi. Arayıp teşekkür etmek geldi içimden fotoğrafçıma, kesinlikle çok başarılı, her şeyi ona bırakmak çok iyi fikirmiş. Benim şu geçtiğimiz ay ne fotoğraf görecek ne de seçecek halim yoktu, kesinlikle. Arada keyifli şeyler de oluyor ama günlerim genelde yorucu geçiyor, kendimi bitkin, çirkin, bakımsız hissediyorum, kızımla geçen her an çok güzel ama onun dışında hayat oldukça zor. Bakalım yoluna girecek diye umuyorum, hep söylenen “ilk ay zordur” cümlesindeki ilk ay bitti, hayat çok farklı, daha neler yaşatacak kim bilir?

6 Şubat 2013 Çarşamba

Pişik

Dora daha doğmadan damlalarını, ilaçlarını, vitaminlerini, losyonlarını hazırlamıştım ama pişik kremi almak içimden gelmemişti. Ne yazık ki hazırlıksız yakalandım, daha yenidoğan döneminde ilk pişiğimizi yaşadık. Çok fazla süt emdiği için sanırım her bezinde az da olsa kaka oluyor Dora’nın, sık değiştirmeye çalışıyorum, su ve pamukla temizliyorum ama yetmedi, minik poposu kızardı kızımın. Altını kirletince ağlamaya başlaması, değiştirirken canının yanıp çekmeye çalışması içimi parçaladı, çok minik daha. Sebamed’in pişik önleyici kremi vardı onu sürdüm ama işe yaramadı, evde Madecassol vardı, onu da denedim, pek bir sonuç alamadım, babacık bize çinkolu bir krem getirdi, Oksizinc. Neyse ki bir gecede kızarıklığını geçirdi kızımın güzel poposunun, ağlamalarımız da geçti, rahatladık.
Yenidoğanlar çok sık idrar ve kaka yaptığından bezi ıslak kaldığında bu asit ortam son derece hassas olan cildi üzerine, tahriş edici etkiye sahiptir. Cildin yüzeyindeki ince, koruyucu yağ tabakası, bu nem ve dışkı tarafından geçilir ve cilt tahriş olur. Önlemenin en basit yolu cildin temiz ve kuru kalmasını sağlamaktır. Bunun için bezler sık sık değiştirilmeli, temizlik için su kullanılmalı, sonrasında iyice kurulanmalı, hava alması için bir süre açık bırakılmalıdır. Koruyucu kremler kullanılabilir ancak eskilerde kullanılan talk pudrası artık önerilmemektedir. Havada asılı kalan pudra zerreciklerinin solunması ile bebeğin akciğerlerine ulaşıp pnömoniye neden olduğunu gösteren çalışmalar yapılmıştır. Pişik oluştuğunda temizlik ve kuru tutmaya özen gösterilmeli, özellikle çinko içeren kremler kullanılarak cildin iyileşmesi sağlanmalıdır. Kremlere rağmen 3-4 günde iyileşmeyen pişiklerde mantar ya da enfeksiyon ihtimali göz önünde bulundurularak çocuk uzmanının görüşü alınmalıdır.

Pişik kremleri
Sudocrem: Yumuşatıcı özellikler sağlamaya yardımcı olan; hipoalerjenik lanolin
Dokudan sıvı kaybını azaltan; çinko oksit.
İyileştirici özellikleriyle ünlü Peru Balzamının bileşenleri arasında bulunan; Benzil benzoat ve Benzil sinnamat
Lokalize ağrı ve tahrişi hafifletici etkiye sahip bir yerel anestetik olan; Benzil alkol. Ayrıca Benzil alkol dezenfektan/antibakteriyel olarak da etki eder ve bakteri kirleticilerine karşı korumadan sorumludur.
Sudocrem her bez değişiminde uygulanabilir. Unutmayın ki yalnızca ince bir tabaka halinde uygulanmış Sudocrem bile son derece etkili olacaktır. Genel kural, az miktarda kullanmak ve ince bir tabaka halinde uygulamaktır. Sudocrem’i görünmez hale gelerek şeffaf bir tabaka bırakana kadar, küçük dairesel hareketlerle masaj yapın. Eğer bu etkilenen bölgeyi kaplamaya yetmiyorsa, biraz daha uygulayın.
 
Desitin Original %40 Çinko Pişik Kremi 113 gr: % 40 Çinko Oksit (Skin Protectant)
Yardımcı Maddeler: Sarısabır, Barbadensis Yaprak Suyu, Siklomethikone, Dimethikone, Parfüm, Metilparaben, Mikrokristal Balmumu, Mineral Yağ, Propilparaben, Distile Su, Sodyum Borat, Sorbitan Sesquioleate, Vitamin E, Beyaz Vazelin, Beyaz Balmumu
Kirli ve ıslak bezi hemen değiştirin.
Bez bölgesini mümkünse ılık su ve pamuk ile veya dermokozmetik temizleme suları ile temizleyin.
Bez bölgesini kurutun.
Bol olarak bez bölgesine kremi uygulayın, uygulama sayısı ihtiyaç duyulduğu kadar olabilir, genelde günde 2-3 kezdir. Özellikle gece yatmadan evvel uygulanması tavsiye edilir.
Çinko oksit pomad 20 gr: 3g çinko oksit, ve yardımcı madde olarak 17g vazelin içerir.
Çocuk bezi dermatiti ve basit cilt irritasyonları ile cilt kızarıklıklarında günde üç defa, gerekiyorsa daha fazla uygulanır.
Etken Maddeyi İçeren İlaçlar
Çinko oksit (pomad)
Çinkos (pomad)
Dermikolin (pudra)
Drogryl (losyon)
Hemoralgine (pomad)
Kalmosan (losyon)
Materna (film tablet)
Oksitin (krem)
Oksitin (losyon)
Ovadril (losyon)
Oxıd de zınc (pomad)
Popiş (krem)
Tanol (losyon)
 
Travocort krem: İzokonazol nitrat 1 %, Diflukortolon valerat 0.1 %
Etken Maddeyi İçeren İlaçlar
Travazol (deri kremi)
Travocort (krem)
Travogen (krem)
 
Dermo-trosyd krem: Tiokonazol 10 mg/g
 
Hametan pomad: Hamamelis Virginiana distilatı 25 % 50 g, 30 g'lık tüplerde.
 
Madecassol merhem: Asiatikosit (Centella asiatica ekstresi) 40 mg/g 40 g'lık alüminyum tüplerde.
 

1 Şubat 2013 Cuma

Süt savaşları

Emzirme fikri bana her zaman uzak gelmişti, eylem olarak yani, tuhaf, sevimsiz… Hamile kalınca ister istemez fikrim değişti ama sütten kesmeye çalışan arkadaşlarımın ve minik bebeklerinin yaşadıkları travmaları gördükçe, emzirme işini çok da uzatmayacağımı düşündüm. Tabi ki hastalarıma iki yaşına kadar emzirmeyi öneriyorum ama uygulamaya gelince ne kadar kararlı olabileceğimi kestiremiyordum.

Dora’yı ilk defa ameliyathanede tuttular göğsüme, daha doğalı birkaç dakika olmuştu, emmeye çalıştı, süt gelmedi ama minik sincabım bir iki çekip bıraktı. İlk günümüz ve gecemiz Dora’ya meme ucunu tutturmaya çalışmakla geçti, yavaş yavaş tutmaya başlamıştı ama ağlıyordu. Eve gelip pompayla henüz hiç süt olmadığını görünce bebeğime çok üzüldüm ve mama ile karnını doyurdum. Huzurla uyuduğunu hatırlıyorum. Yılmadım, süt oluşsun diye boş boş pompa yapmaya başladım. Üçüncü günün akşamında uzun uğraşlar sonucu 30 cc süt çıkarabilmiştim, gururla verdim Dora’ya, Ayhan’la evde küçük çaplı bir kutlama yaptık hatta.
Dora emdikten sonra pompa ile uyarmaya devam ettim, süt artsın diye, çünkü bebeğim çok güçsüz emiyordu. Çıkan sütü de ona verdim sürekli. Birinci haftanın sonunda Dora’yı doyuracak kadar süt çıkmaya başladı ama bunun çoğunu biberonla alıyordu. “Anne sütü alsın da, nasıl alırsa alsın” diye pompaya devam ettim. Bebeğinin emmediğinden şikayet eden tüm annelere bunu öneriyorum zaten. Çevreden baskılar gelmeye başladı tabi, hepsi de “sen daha iyi bilirsin ama” ile başlıyordu, sonra “biberona alışırsa memeyi istemez”, “emerse daha rahat edersin”, “ona emdiği yetiyordur” gibi cümlelerle devam ediyordu.
İlk üç haftamız kısa süreli emzirme denemeleri, Dora’nın memeyle savaşması, iyi günündeyse 15-20 dakika sakince emmesi, sinirliyse bana yumruk sallayıp memeyi itmesiyle ama sonuçta benim pompa ile buluşmam ve çıkan sütle ikimizin de mutlu olmasıyla bir döngü halinde devam etti.
 
Dora ilk günler çok iştahlı değildi, sağdığım sütleri bitiremiyordu, sonra birden iştahı arttı, sütler az gelmeye başladı, mama takviyesi verdik. Benim canımı sıktı bu durum, strese girdikçe süt daha az gelmeye başladı, mama oranları arttı, ben gerildim, etrafı germeye başladım. Sonra kendi kendimi sakinleştirmeyi denedim. Sonuçta bebeğim alabileceğinin en fazlası anne sütü alıyordu, eksikliği en fazla bir iki günde bir 60 cc mama ile kapatıyordu, karnı doyduğu için huzursuzluk yapmıyordu ve iyi tartı alıyordu. Bu durumda bu kadar az mama almasının onun için bir zararı yoktu. Böyle düşününce rahatladım, “süt yoksa mama veririm” dediğim her gün bebeğim uslu uslu sütünü bekledi, pek de mamaya ihtiyacımız olmadı. Hala da Dora’yı emzirmeyi deniyor ama çok zorlamıyorum, dolapta süt varsa kendimi daha iyi hissediyorum, yoksa mama tezgahta duruyor. Dora süte bayılıyor ama biberondan içmeyi tercih ediyor. Yine de kucağıma aldığımda emmeyi deniyor ben de buna bayılıyorum, hemen emmesi için ona veriyorum, yorulunca bırakıyor biberona geçiyoruz. Bu döngünün en sıkıcı tarafı pompayla olan kısmı, günde 5-6 saatim bu şekilde geçiyor ama kızımın anne sütü alması için katlanıyorum. Kendisi emmeye çalışsa bu kadar çekemeyecek biliyorum ve daha huzursuz olacak. Şu aralar karnı tok, mutlu ve bol bol uyuyor. Benim süt savaşlarım pompayla devam ediyor…