26 Nisan 2013 Cuma

Tavsiye ediyorum...

Hamileyken Dora için alacağım eşyaları ince ince araştırdım, çalışmadığım için zamanım vardı, mağazaları gezdim, forumları okudum, arkadaşlarıma danıştım… Benim bildiklerimle birleştirince başarılı alışveriş yaptığımı düşünüyordum. Gerçekten de öyle oldu, aldıklarımın çoğunu kullandık, bir kısmı tam anlamıyla hayat kurtarıcı oldu. Bazılarını Dora sevmedi, birazına da çok ihtiyacımız olmadı. Üç ayı geride bıraktıktan sonra artık benim de tecrübelerim oluştu. Özellikle bazı parçalarda marka tercihi konusunda zorlanmıştım, not almakta fayda var…

Üç aydır en çok kullandığım şey ne yazık ki süt pompası oldu. Dora iyi ememediği için onu emzirdikten sonra da pompa kullanmam gerekti. Bazen bu nedenle sütün azaldığı düşünsem de sanırım yapmasam çoktan kesilirdi. Ece emzirirken pompalar hakkında fikir edinmeye başlamıştım, Philips Avent hep cazip geldi, arkadaşlarım farklı markalar önerse de ben Avent’in elektrikli pompasını kullandım. Biraz daha pahalı diğer pompalara göre ama kullandıkça çok iyi bir tercih yaptığıma emin oldum. Bir kere çok ufak, motoru üzerine yerleştiriliyor, gereksiz hortumları yok. Kolay sökülüp takılıyor ve temizleniyor. Bir de diğerlerinde olmayan silikon yastıklarını rahat bir kullanım sağlıyor, kesinlikle tavsiye ederim.

Bebek arabası için de çok araştırma yaptım, bu seçimimin de başarılı olduğunu düşünüyorum. Henüz çok fazla kullanmadık ama oto koltuğunun kolayca arabaya monte edilmesi, kolay açılıp kapanması, sağlamlığı, sarsılma, devrilme riskinin olmaması, çantasının kullanışlılığı, sepetinin büyüklüğü sayesinde tüm ailenin gönlünü fethetti Concorde Neo ve oto koltuğu Concorde Air… Annemler Dora’ya hediye olarak almıştı, aslında ben pek kullanamadım, henüz yalnız çıkmadığımız için Dora’yla, yanımda annem babam, Ayhan kim varsa o alıyor arabayı, hepimiz çok memnununuz…

Yatak başı beşiği almadım. Arda’dan tecrübeyle Kraft’ın önce beşik sonra mama sandalyesi olan ürününü kullanmayı planladım. Dora ilk bir ay sabaha karşı yatağında uyuyakaldığı için çok kullanamadık ama gece uykularımız başladıktan sonra bağımlılık yaptı tam anlamıyla… Kucakta, ayakta sallamak gibi şeyler hiç yaşamadık, hafif sallanan beşik ve müziğiyle Dora’nın uyumasını sağlıyor, tabi uykusu geldiyse, gelmediyse zaten hiçbir şekilde uyumuyor. Çok kullanışlı ama artık Dora büyüyor, kolları bacakları çarpmaya başladı, dönmeyi de becerdiğinde üzerinde yatamayacak, kara kara yenden karyolasında sallanmadan uyumaya nasıl döneceğini düşünüyorum şimdi.

Oyun parkı da hayatımızı kolaylaştıran şeylerden biri oldu, Dora iki aylıkken koymaya başladık. Önceleri sallanan oyuncaklar pek dikkatini çekmedi, eli kolu çarpıp tesadüfen ses çıkardıkça hoşuna gitmeye başladı. Tiny Love marka güneşli günler modeli, müzikli bir güneş, çıngıraklı bir kaplumbağa ve bir kurbağa sallanıyor. Kurbağa kızımın favorisi, kendi çapında ona serenat yapıyor ve çok şirin oluyor. Şimdilik salonda koltuğun üzerinde duruyor, oturmaya başlayana kadar üzerinde zaman geçirecek gibi görünüyor.

En sık kullandığımız şeylerden biri sanırım uyku tulumu, hatta en sık kullandığımız şey. Mothercare marka üzerinde Minnie Mouse resmi olan kırmızı bir tulum, Dora’nın eskitebildiği tek eşyası. Ev sıcak olduğu için annem önce gereksiz olduğunu söyleyip sonra kendi aldı ve çok ama çok kullandık. Hem güvenli, battaniye gibi üzerine çekme riski yok, hem de üzerini açıp üşüme riski yok. Her eve, her bebeğe lazım…

Giysi alışverişi için çok fazla marka denemedim, zaten çokça penye tulum aldım. Küçücük bebeğin içinde rahat edeceği tulumlar giymesi gerektiğini düşünüyordum, süslü ama rahatsız giysilerden her zaman uzak durdum. Düşündüğüm gibi de oldu, Dora tulumlarla büyüdü. Tek favorim Mothercare tulumlar, bodyler bu konuda. Erken doğan, yenidoğan, 0-3 ay olmak üzere üç yaş grubundan set kullandık, şimdi 3-6 aya geçtik. Hepsini beyaz kullanmıştık, hem çok şirin hem de kolayca bir arada yıkanabiliyor, küçük parçalar olduğu için bir de renklerine göre ayırmak zor olurdu. Artık renklilere geçtik, onlarda beyaz üzerine renkli desenli. Tulumların eldivenli olması ne kadar önemliymiş, öğrendim. Dokunma duyusunun gelişmesi açısından eldiven giydirmemeyi düşünüyordum ama üç aya kadar bebekler dokunmuyor, resmen kendini tırmalıyor. Dora’nın yüzündeki çizikler o kadar kötü oldu ki, eldivenleri kucağımızdaki kısa süreler dışında hep kapalı tuttuk. Kumaşlar kaliteli, rengi solmuyor, lekeler kolay çıkıyor, 40 derecede yıkanması önerilse de 95 derecede dahi hiçbir sorun olmadı. Çok şık değil ama çok kullanışlı. Bebek giysisi konusunda çok başarılı olduğunu düşünüyorum.

Özellikle kız anneleri bebeklerin altını temizlemenin ne kadar zor olduğunu bilir, cilt katlantılarının arasına giren kakaları, krem kalıntılarını suyla temizlemek imkansız gibi bir şey. Bir çok kişiden bu sıkıntıyı duydum. Bunun için bulduğum bir ürün var, Mustela physiobebe temizleyici sıvı… Çok güzel bir kokusu var ve inanılmaz bir şekilde temizliyor. Yüzünü ve boynunu da siliyorum, yumuşacık, mis gibi oluyor, kesinlikle tavsiye ederim.

Başka bir sıkıntılı durum da dışarı çıkarken yanıma alam gereken mama kutusuydu. Zaten çantaya konulan o kadar çok şey var ki bir de mama kutusunu taşımak, dışarda ölçmek zor oluyordu. Bunun için de bir ürün var, Philips Avent’in mama kutusu. İçinde üç bölme var, her bölmeye bir öğünlük mama konulabiliyor, toplam üç öğün için gereken mama ölçek kullanmadan kolayca hazırlanabiliyor. Benim işimi çok kolaylaştırdı.

İlk haftalarda tüm bebeklerde olduğu gibi Dora’nın da her bezinde kaka oluyordu. Sık değiştirmeye çalışsam da birkaç defa pişik oldu. Birçok pişik kremi var ama çinko içerenler çok etkili. Birçoğu ilaç ama tarım bakanlığı onaylı olan ve çocuk marketlerinde satılanlar da var Desitin gibi, ben Oksizinc kullandım, kesinlikle hayat kurtarıcı.

Bir hafta kadar bir dönem MR çektirdiğim için süt veremedim, sadece mamayla beslendi. Çok huzursuzlukları oldu, özellikle akşamüzeri gaz sancıları. Sanki üç aydan sonra kolik başladı. Zinco işe yaramadı, Sab simplex aldım ama hemen vermedim, önce mamayı Conformil ile değiştirdim. Milupanın gazlı bebekler için özel maması, formu kötü, rengi de, tam erimiyor gibi hissettiriyor ama işe yaradı. Aynı zamanda anne sütüne dönmesinin de payı var ama bir haftada kurtulduk huzursuzluklardan. Büyük bebekte daha zor, gülümsemeye çalışırken birden canı acıyor ve yardım ister gibi bakıp ağlamaya başlıyordu, insanın içi parçalanıyor. Conformil bu nedenle bana çok iyi geldi. Sürekli kullanabilirdim ama hem reflüyü arttırdı, gece öksürmeye başladı hem de ambalajı kullanışlı değil. Faydalı bir tecrübe olarak kaldı.

Her zaman yenidoğan annelerine bebeklerin burnunu serum fizyolojik ve burun aspiratörü ile açmalarını öneririm. Otribebe favorimdi aspiratör için ama pilli Santebebe marka aspiratörü keşfedip almıştım, çok kullanışlı, her sabah kızımın burnunu açıyorum, rahat nefes almaya başlayınca mutlu oluyor.

Dora’ya hamileyken klasik müzik dinletmiştim, hala da devam ediyorum ama özellikle ilk bir ay bir CD çok faydalı oldu, kalp ritmi üzerine klasik müzik notaları eklenmiş, derginin armağanıydı, saklamışım, çok iyi etmişim. Üzerinde Music for Mother&Baby yazıyor. İlk ay anne karnındaymış hissini hatırladığından bu CD ile kolayca uyudu, sonra unuttu tabi kalp atımlarımı ama ilk ay için hayat kurtarıcı, e-bebekte satılıyordu sanırım.

İki şey var, çok özel ya da farklı değil ama elimin altında ne kadar çok varsa o kadar iyi. Annem neyse ki ikisinden de bol miktarda almış. İlki battaniyeler, üzerine örttüm, altına serdim, polar, penye, delikli… kullandım da kullandım. İkicisi de ağız bezleri, ben penye olanları sevdim, biraz daha kalın ve çok kullanışlı, bol miktarda olmalı.

Ne yazık ki sütle ilgili sıkıntılarım ilk aydan sonra sürekli devam etti. Eskiden annelere söylediğim şeylerin gazabına uğradım, çok istememe rağmen Dora’yı yalnızca üç hafta sadece anne sütü ile besleyebildim. Sütü arttırmak için birçok şey denedim, Humana Still Tee anne sütü arttırıcı çay, Promalt malt içeceği, GNC Brewer' s Yeast malt tablet düzenli olarak kullandıklarım. Aksattığım zaman sütün azaldığını biliyorum, bu nedenle bir süre daha kullanmak durumundayım.

Dora’nın sonradan ortaya çıkan kolik döneminde ağrılarını azaltmak için sıcak su torbasını çok kullandık. Bebe D’or marka, bebekler için üretilmiş, polar kılıfı yanık riskini azaltıyor. Oldukça işimize yaradı, karnına koyunca Dora’yı rahatlatıyordu, bebekli evde mutlaka olması gerekiyor.

Üç aydan sonra Dora emmeyi keşfetti ve bu defa kaçırdığı üç ayı telafi etmek için emiyor gibi, ara vermek bilmiyor. Bu durum tabi bana ağrı ve acı olarak dönüyor. Lansinoh marka lanolin içeren krem kadın doğumcularında favorisi zaten, ben de çok memnunum.

Temizleme pamuğu, alt açma örtüsü, deterjan gibi ihtiyaçlarım için Baby&Me markasını kullandım. Hepsi oldukça iyi, pamuklar çok kullanışlı, alt açma örtüsü ince ve çok geniş, deterjan beklememiş lekeleri iyi çıkarıyor, beklerse biraz zor, e-bebek’in kendi ürünleri, ben sevdim.

Dora’nın kirli bezlerini ne yapacağımızı ilk başlarda düşünmemiştik, doğuma az bir süre kala bebek bezi çöp kovasını keşfettim, Önce gereksiz geldi, sonra düşününce almaya karar verdim. Verdiğim iyi kararlardan biriymiş. Beklemiş bez gerçekten kötü kokuyor, hiçbir poşet de işe yaramıyor. Apartmanda her katta çöp kutumuz var ama bu defa da bina kokuyor. Korbell marka bu kovayı e-bebekten aldım, oldukça kullanışlı, Dora’nın odasında duruyor, 2-3 güde dolunca atıyorum ama hiç koku çıkarmıyor. Şu anda onsuz kalmayı düşünemiyorum bile.

Bebeklerin sürekli sırtüstü yatmaları başlarının arkasını düzleştirdiğinden kötü bir görüntüye sebep oluyor, ben buna her zaman takılıyordum. Annem yan yatırarak engelleyebileceğimizi söylese de pek güvenemedim. Araştırırken Theraline düz kafa yastığını buldum. Aslında bir yaşın altında bebeklere yastık kullanılmaz ama bu çok ince formlu ve delikli olduğu için sıkıntı yaratmıyor. İki tane aldım, Dora’ya, sürekli kullanıyorum. İki hafta ara verdim ve sonrasında gerçekten işe yaradığına emin oldum. Bir yaşına kadar kullanmayı planlıyorum. Aldığım için çok mutlu olduğum şeylerden biri de bu yastık.

Ateş ölçer seçerken de çok araştırmıştım. Braun genelde en tercih edilen marka olmasına rağmen ben Weewell ateş ölçer aldım. Filtresiz kullanımı, oda, su, mama ısısını ölçebilmesi benim için tercih sebebiydi. Gerçekten de Dora’nın ateşini ölçmekten çok mamanın ya da sütün sıcaklığını kontrol etmek için kullanıyoruz, banyo suyunun sıcaklığını ölçüyoruz, gün içine elimizden düşmüyor. Dışarı çıkarken de yanıma alıyorum. Bir ateş ölçere bu kadar bağlanabileceğimi tahmin etmezdim.

Emzirme yastığını Dora ilk aylarda emmediği için çok kullanamadım ama son bir aydır sürekli belimde. Basit bir C yastık, emzirme konforunu arttırıyor, Ayhan da severken ya da uyuturken kullanıyor, daha sonra oturmasına destek için de kullanabileceğiz, alternatifsiz değil ama kullanışlı. Aynı şekilde Dora’nın odasına aldığımız anne koltuğunu da emzirmek için kullanamadım ama biberonla beslerken, Dora’yı sakinleştirmek için ya da sadece odada olabilmek için ihtiyacım oldu. Bebeğin odasında bir koltuk olması şart, sallana koltuk da iyi bir tercih.

Aldığım için çok mutlu olduğum birçok şeyin yanında gereksiz yere alınmış, kullanamadığım ya da sevmediğim şeyler de oldu. Giysi tercihleri için tecrübe şartmış, anne tecrübesi bile yetmiyor. Chicco’yu severdim, şık şeyler üretiyor, kaliteli de ama bedenler konusunda çok tutarsız. Dora’nın bedeniyle uyuşmamasını kabul edebilirdim, uygun olanı alırdım ama kendi içinde de uyuşmuyor. Şu anda 3 ay için body ve 9 ay için tulumu birlikte giyiyor, 4 ayı dolmak üzere ama üzerine bunlar oluyor. Doğumdan önce aldıklarımı aylarına göre yerleştirmiştim ama Mothercare giysilerle karşılaştırarak yeniden düzenledim. Bundan sonra da Chicco’ya alışverişe giderken yanıma üzerine olan bir şeyler almayı planlıyorum. Markanın dışında alıp ama giydiremediğim şeylerin arasında iki parçalı takımlarda var, bana kullanışlı gelmedi, tek parça tulumlar hem açılmaması hem de rahatsız etmemesi açısından daha cazipti. Tulumların da çıtçıtları ortadan olanlar kullanışlı, yandan çıtçıtlı tulumları giydirirken bacaklarını zorlamak gerektiğinden onları da sevmedim. Penye eldivenleri hem elinde durmadığı için hem de eldivenli tulumlar daha kullanışlı olduğundan kullanamadım. Anneanne, babaanne ve diğer teyzelerin ördüğü yün, yelek, hırka patik vs. ev sıcak olduğu için gerekmedi, birkaç defa denediğimde de Dora’nın cildini tahriş ettiler, kullanamadık. El emeğine yazık oldu.

Banyo filesini çok kullanışlı olacağını düşünerek almıştım, ilk haftalarda bir süre işe yardı ama biraz büyüyüp ağırlaşınca içine gömülmeye başladı, kısa sürede süngere geçmek zorunda aldık. Suyun içinde kalacağını düşündüğüm için süngeri başta tercih etmemiştim ama süngerin boyunu aşacak kadar çok su birikmiyor zaten. Kalıp bebe sabununu da kullanamadık, köpürmüyor ve çok kayıyor, onun yerine Sebamed’in banyo köpüğünü kullandık.

Bir hevesle göğüs kalkanı almıştım, sanki çok sütüm gelecekmiş gibi ama ne yazık ki deneme şansım bile olmadı, doğumdan önce almaya gerek yokmuş. Daha sonra ihtiyaç duyarak aldığım silikon meme uçlarını da kullanamadım, Dora sevmedi, daha doğrusu ememedi, onun içinden süt çıkarabilecek kadar güçlü çekemedi, zarif kızım.

Babasling de heves ettiğim ama kullanamadığım bir ürün. Dora’yı asacaktım göğsüme, rahat rahat dolaşacaktım. İlk haftalarda küçük olduğu için ben cesaret edemedim. Biraz büyüyünce de içinde sıkıntılar bastı kızıma, hiç sevmedi, ne zaman koysam ağlamaya başladı. Şimdi kanguru düşünüyorum ama o da omurgasına dengesiz baskı yapacağı için elim gitmiyor. Hem onu da sever mi bilmiyorum, zaten ağırlaşıyor, benim omurgama da yazık.

Yan yatma yastığı bir mucize olarak düşünüp aldığım, Dora’yı içine yatırıp güvenle bırakacağımı umduğum ama daha yenidoğanken Dora’nın üstünden atlayıp döndüğü, uzun zamandır tekrar denemeye cesaret edemediğim bir şey olarak dolaptaki yerini aldı.

Birçok eşya daha var çok araştırarak aldığım, sık sık kullandığım ama alternatifi olabilecek, mutlaka vazgeçilmez olmayan. Zamanla, Dora büyüdükçe mutlaka yeni şeyler eklenir, belki fikirlerim değişir ama şimdilik durum böyle…

http://drskaraca.blogspot.com/2012/12/bu-konu-herkese-gore-baska-dogrular.html

20 Nisan 2013 Cumartesi

Spor yeniden...

Ne kadar istesem de hiçbir zaman aktif spor yapan biri olamadım. İstanbul’a döndüğümüzde taşındığımız sitede oldukça iyi bir spor salonu olunca üye olmuştuk. Bir program almadan yürüyüş, yüzme, oyalandık, zaman geçirdik. Gebeliğim ilerleyince ben üyeliğimi dondurdum, hava soğudu, Dora da doğunca Ayhan da iyice boşladı.

Kızım üç ayını doldurdu, hamilelikte aldığım kiloların çoğunu versem de bir deformasyon kaldı elbette. Emzirdiğim için diyet yapma şansım da yok, canımı sıkıyor bu durum. Eski pantolonlarıma ya giremiyorum, girebiliyorsam da hoş görünmüyor. Bir şeyler yapmanın zamanı geldi kısaca.

Bu hafta spor salonuna gitmeye başladım ama önceki gibi basit değil, bu defa sıkı tutacağım. Önce spor eğitmenimle tanıştım. Gökhan Bey ölçümlerimi yaptı, sonuç tabi ki felaket. Yağ fazla, kas az, sıvı az, protein az, mineral az, tartı normal… Dora’dan sonra yağdan başka her şey azalmış. Bana bir program yapacak, sıkı takip edeceğini söyledi. Ne yazık ki bizim gibi tembel insanların takip edilmesi gerekiyor. Gevşemeye o kadar hazırım ki, başlamam için bile annemin ittirmesi gerekti. Gardolap sıkıntım olmasa belki onu da yapmazdım ama şimdi mecburum. İlk dört gün yürüyüş yapıp hazırlanacağım, sonra programımı verecekmiş. Kaslarımı geliştirmek için öncelikle kardiyo yapacağımı söyledi, yağ yakmak için kaslarıma ihtiyacım olduğunu da ekledi. Sonra pilates yapacağız, biraz da ağırlık çalışması. Aslında spor salonu kültürüm çok fazla olmadığı için bahsettiklerinin hepsini anlamadım, zamanla öğreneceğimi düşünüyorum. Çalışmaya başlamadan önce biraz toparlanmam gerekiyor, yoksa çok daha zor olabilir…

Emzirmek doğumdan sonra kilo vermeyi kolaylaştıran bir faktör, oldukça yüksek oranda kalori yakılmasını sağlıyor ancak sütü arttıracak diye bol tatlı ile beslenilmediği takdirde… Sütün yeterli ve kaliteli olması için annenin iyi beslenmesi önemli, kalorisi fazla olan değil besin değeri yüksek gıdalar tüketilmeli, bol su içilmeli ama düşük kalorili zayıflama dietleri de asla uygun değil.

Doğumdan sonra egzersizlere başlamak hem anneyi mutlu ediyor hem de eski formuna kavuşmasını sağlıyor. Normal doğumdan bir hafta, sezaryenden bir ay sonra egzersize başlanabileceği söyleniyor kadın doğumcular tarafından ancak bu dönemlerde henüz düzen oturmadığı için uykusuzluk ve yorgunlukla birlikte hiç kolay değil. Benim hedefim üç aydı zaten, öyle de başladım. Egzersizin anne sütünü azaltacağı yönündeki söylentilere katılmıyorum, bilimsel bir dayanağını bulamadım, hatta annenin iyi hissetmesini sağlayarak olumlu yönde etkisi bile olabilir. Ancak yürüyüş, yüzme gibi vücut direncini arttıracak hafif tempolu egzersizler öneriliyor, koşu, bisiklet gibi ağır egzersizlerin süt tadını ve kalitesini etkileyebileceği okumuştum, bu da bebeğin anne sütünden vazgeçmesine sebep olabiliyor.
İlk aylar geçtikten sonra bebekle hayat çok daha keyifli bir hale geliyor. Eski düzene dönmek mümkün olmasa da yeni bir düzen kurmak bile insanı mutlu edebiliyor. Kendim için bir şeyler yapmayı özlemişim. Annemin de desteğiyle yavaş yavaş form tutmak beni mutlu edecek, bu defa sıkılıp bırakma ihtimalim daha düşük gibi, bakalım umarım öyle olur…

16 Nisan 2013 Salı

Çalışan anne

Anneliğin getirdiği en önemli zorluklardan biri, işe dönmek… Zaten “çalışan kadın” olmak zorken, yeni bir sıfat daha; “çalışan anne”… Biz çocukken arkadaşlarımız arasında annesi çalışan çok azdı, çoğumuz annelerimizle birlikte büyüdük ama günümüzde çalışmayan anne yok gibi. Çocuklar için bakıcı, büyükanne, kreş seçenekleri değerlendirilmek durumunda kalınıyor.

Çalışmak evlenmeden önce özgürlüktü, kendin kazan, kendin harca… Evde senden maddi manevi bir beklenti yok, keyfini sür. Ben bir yıl yalnız yaşadım ama her sıkıntıda annemle babam yanımdaydı. Tek kişilik evin de çok bir zorluğu yoktu. Evlendikten sonra ister istemez yeni bir düzen, daha fazla sorumluluk… İşleri ne kadar paylaşsan da ev içindeki düzeni sağlamak kadına kalıyor, işin organizasyon kısmı. Hiç tanımadığımız bir şehre gidip bir düzen kurabildik ama bebekle birlikte çalışmaya başlayınca bu konuda hiç umutlu değilim.

Dora daha çok küçük, çok sık besleniyor, ihtiyaçları oluyor. Gün içinde o kadar az uyuyor ki yalnızsam eğer sadece onunla ilgilenebiliyorum. Uyanıksa yalnız kalmak istemiyor, sürekli ilgilenmek gerekiyor. Geceleri de besleniyor, sonra süt sağmak gerekiyor. Şu anda 4-5 saat uyuyabiliyorum, evde olduğum için idare edebiliyorum ama çalışmaya başlayınca ne yapacağımı bilemiyorum. Belki biraz daha büyürse daha kolay olabilir diye düşünüyorum ama ihtiyaçlarının daha da artacağını, daha fazla ilgi ve oyun isteyeceğini hatırlayınca vazgeçiyorum.

Dora doğmadan önce sonbaharda çalışmaya dönerim diye düşünüyordum. Sonuçta yeni bir iş olacağı için seçme şansım var. Hem biraz daha büyür, ek gıdalara geçer, annem bakacağı için işi daha kolay olur, hem de benim çocuklardan ona enfeksiyon taşıma ihtimalim azalır diye planlıyordum. Dora doğduktan sonra tek düşündüğüm onunla daha fazla zaman geçirmek oldu. Onun bana ihtiyacı olacağı kadar benim de onunla zaman geçirmeye ihtiyacım var.

Biliyorum çalışmaya başlayınca hayat çok daha zor olacak. Annem çok yardım ediyor ama tüm gün yorulmuş olacağım, evde mutlaka yapmam gereken şeyler çıkacak, Ayhan’ın beklentileri olacak, spora başlamak istiyorum, mutlaka bir şeyler okumam gerekecek. Tüm bunlarla birlikte Dora büyüyecek, daha fazla ilgiye ihtiyacı olacak. Birbirimizi özleyeceğiz. Altından nasıl kalkabilirim bilmiyorum, birçok insan bunu yapıyor elbette ama çoğunun içinde bir vicdan azabı bir yetememe durumu… Mükemmel olmaya çalışmaktan vazgeçmek gerekiyor sanırım bunun için. Şimdiye kadar yaptığım şeylerin hep daha iyi olması için uğraştım ama artık öncelikleri belirleyip ona göre davranmak gerekiyor. Elbette Dora, Ayhan ve sevdiklerim ilk sırada olmalı, sonra iş ve diğer şeyler…

Henüz benim çalışacağım hastane için bir girişimim olmadı, zaten daha istifa da etmedim ama tesadüfen iki iş teklifi aldım bile. Biri oldukça çekici, istediğim zaman başlamamı da kabul ettiler. Bir sorun olmazsa yaz sonu için konuştuk, ben değişiklik planlamıyorum ama şartlar ne gösterir bilmiyorum. Şimdiden kafamda planlar yapmaya başladım ama ne yazık ki bu defa öyle kolay olmuyor. Vicdan azabı çok ama çok şiddetli olacak gibi görünüyor…

11 Nisan 2013 Perşembe

Sakınılan göz...

Bir atasözünü deneyimledik. Her şeyden sakındığımız, mikrop kapmasın diye çok uğraştığımız göz konjonktivit oldu. Oldukça sinir bozucu bir durum. Bir süredir tüm ailede soğuk algınlığı semptomları vardı. Dora’yı korumak için ona temas eden maske taktı, ben bile maskeyle emzirdim. Bir de uzun sürdü. Tam bulaştırmadan iyileştik derken bir sabah benim sağ gözüm kızardı, batma da olunca lensle ilgili bir sıkıntı olduğunu düşünüp değiştirdim. Akşama doğru kızarıklık arttı, bir de üstüne Dora’nın gözü de çapaklanmaya başlayınca acı gerçekle yüzleştim. Dora ilk enfeksiyonunu yaşıyordu, hem de o güzel gözlerinde...

İkimize de antibiyotikli damla başladım, Dora’ya Genta yetti, hafif kızardı, ilerlemeden geçti. Ben de birkaç gün gözlükle yaşayınca benimki de düzeldi. Enfeksiyon almasın diye içme sularıyla yıkadığım kızımda konjonktiviti çok erken deneyimlemiş oldum. Soğuk algınlığı belirtileri de Dora’da hafiften oldu, burnu tıkandı, hafif öksürdü. Neyse ki onları da burnuna serum fizyolojik damlatıp aspire ederek hallettim. Artık yaz gelsin istiyorum biran önce, Dora daha çok küçük ve hasta olmasına dayanamıyorum. O öksürdükten sonra korkup kendini toparlamaya çalışması çok şirin ama bir o kadar da iç parçalayıcı. Sürekli bu durumun içindeydim ama şimdi çok daha zor geliyor, hiçbir bebek hasta olmasın istiyorum…

Konjonktivit

Konjonktivita gözün beyaz kısmı olan sklerayı ince zar gibi bir tabaka ile kaplar. Bu tabaka, göz yüzeyini nemlendirmeye yarayan maddeler salgılar. Konjonktivit konjonktivita tabakasının iltihaplanması sonucu oluşur. Bu iltihaplanma sonucunda konjonktivita tabakasının içinde bulunan ince damarlar belirginleşir ve göz kızarır. Gözde meydana gelen kızarıklıkların en belirgin sebebi konjonktivit olarak bilinmektedir. Üç çeşit konjonktivit bulunmaktadır:

Alerjik konjonktivit havadaki alerjiye neden olan maddelere göz tarafından verilen tepkidir. Tekrarlayıcı bir durum olan ve her iki gözü de etkileyen alerjik konjonktivitin potansiyel allerjenleri polen, hayvan tüyü, toz ve küftür. Hastalığın en önemli belirtisi kaşıntıdır. Diğer klinik bulgular konjonktival enjeksiyon ve ödem, yanma, sekresyon ve kemozistir. Hastalık genellikle geçicidir. Konjonktivit; polenlerden kaynaklanıyor ise mevsimlik, hayvan tüyü, küf ve ya tozdan kaynaklanıyor ise sürekli olabilir. Allerjik durumun ciddiyeti allerjenlere maruz kalma süresi ve derecesiyle orantılıdır. Böylelikle ilk tedavi, allerjeni tespit edip, yok etmeye yöneliktir. Sonra hastalığın durumuna göre günde birkaç kez soğuk kompres ve damla uygulanır.

Bakteriyel Konjonktivit gözü koruyan zarın bakteriler nedeniyle iltihaplanmasıdır. Hastalık sadece tek bir gözü etkileyebileceği gibi iki gözü birden de etkileyebilmektedir. Bakteriyel Konjonktivit genellikle soğuk algınlığı ile alakalı olan bulaşıcı bir rahatsızlıktır. Enfeksiyon, her yaştaki çocuklarda, hatta yeni doğanlarda bile görülebilir; ayrıca yetişkinlerde de rastlanabileceği gibi genellikle çocuklar arasında yaygındır. Bakteriyel konjonktivit çoğunlukla kalın, sarımsı yeşil renkte bir akıntıya sebep olur ve bir solunum yolu enfeksiyonu ya da boğaz ağrısıyla bağlantılı olabilir. Diğer bulgular belirgin bir şekilde göz kapağının şişmesi, duyarlılık, belirgin konjonktival hiperemi, ağrıdır. Durum ilerleyip korneayı etkileyebilir. Bakteriyel Konjonktivit rahatsızlığı bulunan çocuklar hastalığı bulaştırma riskine karşılık öncelikle kalabalık ortamlarda bulunmamasına ve diğer çocuklar ile yakın temastan uzak durmasına dikkat edilmelidir. Tedavi, sıcak, nemli kompresli lokal hijyen, sık el yıkaması ve geniş spektrumlu antibiyotik damlaları içerir.

Viral Konjonktivit genellikle adenovirüslerden kaynaklanan bir enfeksiyon olup tek gözde başlar; ancak her iki gözü de etkiler. Hastalık, özellikle üst solunum yolu enfeksiyonlarının arttığı dönemlerde artış gösterir. Adenovirüse bağlı olan konjonktivit bulaşıcıdır ve dolayısıyla kalabalık ortamlar risk altındadır. Klinik bulguların ciddiyeti değişkendir ancak çoğu zaman hafiftir. Hastalığın belirtileri; yanma, kaşınma, konjonktival enjensiyon, kapak ödemi, seröz yaşarma şeklinde ortaya çıkar. Soğuk kompresler ve hijyen hastalığın tedavisi için gereklidir. Göz damlaları ve pomatlar da hastalığın tedavisinde kullanılmaktadır. Hastalığın belirtileri birkaç hafta boyunca sürebilir.
 

8 Nisan 2013 Pazartesi

Kızım büyüyor...

Bebekler çok hızlı değişiyor. Her hafta bir öncekinden farklı. Huyu değişiyor, düzeni değişiyor, talepleri değişiyor. Biz tam bir şeye adapte olduk, düzen kurduk derken o vazgeçiyor. Her şey en baştan başlıyor. Problemi her defasında yeniden çözmek gerekiyor.

Bu aralar çok sevimli Dora, gülmeyi ve agulamayı öğrendi. Sabah uyandığında etrafa bakınıp mızmızlanıyor ama beni ilk gördüğü anda yüzünde kocaman bir gülümseme beliriyor ki içim eriyor. Bir de doyduğu zaman o harika gülücükler yerleşiyor yüzüne, keyfi de yerindeyse agulamaya başlıyor. İlk günlerde sadece “aaguu” diye bir ses çıkarıyordu. Şimdiler arka arkaya “aaguu, aaauuu, buuu, aağğ” gibi sesler çıkararak kendince cümle kuruyor. Karşısına geçip yavaş konuşarak bir şeyler anlatırsam ağzıma odaklanıyor, dudaklarını büzüp açarak taklit etmeye çalışıyor. Çok ama çok şirin oluyor.

 
İnsanları tanımaya başladı bu aralar. Tabi ki favori benim, başka birinin kucağındayken beni görürse gözleri bana kilitleniyor, harika bir duygu. Babayı da tanıyor artık, akşam geldiğinde onu ilk gördüğü anda çok mutlu oluyor. Bir de anneanne, hafta içi sabahları geliyor, onunla konuşunca artık anneanneyi de tanıyor. Dedeyi hatırlaması biraz daha uzun sürüyor. Babaanne ve dedeyi daha seyrek gördüğü için onları görünce tanımaya çalışır gibi bakıyor. Her hali ayrı bir şeker, bir başka tatlı…

Uykularımız yine bir garipleşti, daha doğrusu çok az uyuyor. Gündüz bir iki defa 40-45 dakika kadar kestirip bana bir nefes aldırıyor, onun dışında genellikle emmek istiyor, mama oranımız azaldı. Geceleri ise uyumak bilmiyor. Akşam 9 gibi uyutma denemelerine başlıyorum, kucakta kısa uyuklamalar dışında başarılı olamıyorum, beşiğe koyunca uyanıyor, gece 1 gibi ancak düşüyor, bu defa da uyanmak bilmiyor, sabah 7’yi buluyor beslenmesi. Gece beslenmesinden çok erken vazgeçmek üzere kızım.

Havalar ısınınca dışarı çıkmaya da başladık, hafta sonu ilk defa açık hava keyfi yaptı, sitede biraz yürüyüş yaptık sonra da kafede oturduk bir saat kadar, güneş Dora’nın da çok hoşuna gitti, sakinleşti, biraz kestirdi. Bize de iyi geldi. Gelecek yıl park keyiflerimiz kim bilir ne güzel olacaktır, şimdiden sabırsızlanıyorum…

Hafta sonu minik Alya’yla da tanıştı kızım, Mete amcanın kızı, henüz 20 günlük bir melek… Bir süre sonra kızımın arkadaşı olacaktır ama şimdilik sadece bakıştılar. Belki de sonra ki karşılaşmaları daha farklı olur, ne de olsa hızla değişiyorlar. Baharla birlikte şimdilik keyfimiz yerinde, umarım bozulmaz…
 

Bebek gelişimi

1.ay

Yeni bir hayatın ilk günlerinde anne baba da, bebek de bu yen hayata adapte olmaya çalışır. İlk hafta korkular, endişeler, bocalamalar, uykusuz geceler ile geçer. Sonraki üç hafta boyunca, bebeğin görünüşü değişmeye devam eder. Doğduğunda, gözleri muhtemelen birbirine yakındır ve şaşı bakmaktadır. Bebek kısa bir sürede göz kaslarını kontrol etmeye başlayarak, bakışlarını istediği gibi odaklamayı öğrenir. Ve bu arada bebeğin kişilik özellikleri de ilk sinyallerini verir: sessiz veya gürültülü; ya da hareketli veya sakin.

 Ayın ortalarına doğru bebek artık muhtemelen beslenme zamanlarını bir düzene koymuş olacaktır. Şanslı azınlığın bebekleri ay sonuna doğru geceleri aralıksız 6 saat uyur. Ancak bu dönemdeki bebeklerin çoğu, gece gündüz, her iki, üç saatte bir emzirilmek ister. Bu dönemdeki bebekleri uygun zamanlarda beslenmek yerine aç olduklarında beslenmeleri gerekmektedir.

 Bebekler bu ilk dönemlerde fazla hissedilmeyen bazı hafif uyarılara odaklanırlar ve yüksek sesler, karmaşık görüntüler ve buna benzer dış olaylara karşı algılarını kapatırlar. Bu yüzden bu dönemde bebek uyurken evi sessiz tutmaya çalışmak yersiz bir çabadır. Bunu yapmak onun sessiz bir ortam aramasına ve hayatının sonraki bölümlerinde sesli ortamlarda uyumakta zorlanmasına neden olur.

Her ne kadar bebek hareket eden bir nesneyi seyredecek kadar kafasını çevirebilse de, bunu yapmayı henüz akıl edemez, eğer nesne göz hizasının dışına çıkmışsa, o artık bebek için “yok olmuş” demektir. Bunun yerine bir desen veya hareketsiz bir nesneye uzun süre bakmayı tercih eder. Siyah-beyaz renklerden oluşan nesneleri uzun süre izler çünkü kontrast renkler ilgisini çekmektedir. Bebekler doğduklarından itibaren birkaç hafta benzer renkleri ayırt edemezler. Yakını en iyi görürler, bu yüzden oyuncaklar 50 cm’den uzakta olmamalıdır.

Bebekler özellikle de anne ve babasının yüzlerini incelemekten çok hoşlanır. Her ne kadar tüm yüzü anlamaya çalışacaksa da saç ve yüz kontrast renklerde olduğundan genelde saçlara odaklanır. Artık ufak ufak oyunlara başlanabilir. Ona hafifçe şarkı söyleyip konuşmak cevap veremese de çok hoşuna gider. Ağız hareketlerini seyretmek, yine ağızla yüzün diğer uzuvları arasında renk farkı olduğundan, onu keyiflendirecektir.

Bazen, bebeğin ağzının köşelerinin sanki gülümsermiş gibi yukarı kalkar. Genelde bu hareketler bebek uyurken veya uykuluyken olur ve göz kırpmalarıyla devam eder. Kaslar henüz kontrol altında değildir ve bu yarım gülüşler, çok sevimli olsa da henüz sadece birer reflekstir.

2.ay

İkinci aya girildiğinde bebek çevresine artık iyice alışmış olacaktır. Buna karşılık anne baba da ailenin bu yeni üyesini daha iyi tanımış ve ruh halini öğrenmiş olacaktır. Sekiz haftanın sonunda, bebeğin doğumundan beri bir hayli değişim geçirdiği fark edilebilir. Artık beslenme ve uyku zamanları, arada bir bozulsa da daha düzenli olmaya başlamıştır. Uyanık olduğu zamanlar daha belirgin ve daha uzundur. Bu arada beslenme düzeni ve şekli de, gaz çıkarmalar ve beslenme sırasındaki uzun ya da kısa molalarla oluşmaya başlar. Daha önce sadece rahatsızlığını belli eden bebek bu ay memnuniyetini de gösterecektir. Annesine bu ay içinde kocaman mutlu bir gülücük hediye edecektir.

Bu ay içinde sinir sistemi geliştikçe, bebekler hareketlerini de daha iyi kontrol etmeye başlayacaktır. İlk günlerdeki kontrolsüz bebek refleksleri yerini kontrollü hareketlere bırakacaktır. Tüm el ve ayak vurmaları anlamsız görünse de aslında bebeğin kaslarını çalıştırma egzersizleridir.

İki aylık bebek, henüz başını tam olarak dik tutamasa da, boyun kaslarını yavaş yavaş kontrol etmeye başlar. İkinci ayın sonuna doğru muhtemelen karnının üstüne yatarken kafasını kaldırabiliyor olacaktır bunu yapmak aslında hiç de kolay değildir, çünkü kafası hala vücudunun en büyük parçası durumundadır ve ona göre oldukça ağırdır. Hareketli bir bebek karnının üstünde dururken emekleme hareketleri yapabilir; hatta bazı bebekler yatağın içinde yer bile değiştirebilir.

Artık daha hareketli olduğundan bebeğin düşmemesi için dikkatli olmanız gerekmektedir. Örneğin altını değiştirirken, bir anda ani bir refleksle hareket edip kendini yere atabilir. Veya içinde olduğu ana kucağı uzanabileceği bir yere yakın duruyorsa, gözüne kestirdiği nesneyi tutup kendini çekebilir ve ana kucağıyla birlikte yere yuvarlanabilir.

Bu ay uyku konusunda da gelişmeler fark edilebilir. Uzun uykusuz gecelerden sonra, bebeğin tüm gece uyumaya başlaması mucize gibi gelecektir. Sağlıklı ve zamanında doğmuş bebekler genelde 5. haftadan itibaren 7 saat kadar uyuyabilir. Bazı bebekler gece ile gündüzü karıştırabilir ve gece uykularını hava aydınlıkken yaparlar. Bunu değiştirmenin yolu 3 en fazla 4 saatlik uykudan sonra bebeği uyandırmaktır. Bebek zamanla uyku düzenini, evdekilerin düzenine göre yeniden belirleyecektir.

İkinci ayda, bebeğin işitsel ve görsel duyuları birbiri ile uyumlu hale gelir. Örneğin değişik bir sese doğru bakabilir ve gözleriyle sesin kaynağını arayabilir. Ancak sesin geldiği yöne başını çevirmesi 3. ayı bulabilir. Ayrıca duyduğu seslerin taklitlerini çıkartabilir. Gözleri artık kolayca bir objeyi iki yana veya yukarıdan aşağı ve daha sonra dairesel olarak takip edebilir. Gözlerini odaklandığı yerden ayırabilir ve 50cm uzağa kadar görebilir. Parlak renkler, hareket eden nesneler veya üç boyutlu objelere bakmaktan hoşlanır ve bunu belli eder.

Emmek, onu hala çok mutlu eder ve artık elini ağzına daha rahat götürebilir. Emme içgüdüsü hala çok kuvvetlidir ve uzun bir süre daha bunu engellemeye gerek yoktur. Bazı anneler “doğal” olduğu düşüncesiyle bebeklerinin parmaklarını emmelerine, kimileri de ileride ellerinden daha rahat alınabileceği için emzik kullanmasına izin verir. Emme içgüdüsüne ek olarak, bebek oyuncaklar dahil, eline geçen her şeyi ağzına götürmeye başlayacaktır. Bu denemeler, kendi bedeninin bittiği ve dış dünyanın başladığı sınırları kavramasına yardımcı olur. Şimdilik farklı şekil, kıvam ve dokuları da aynı yöntemle keşfedecektir. Bu dönemde ayrıca oyuncaklara vurmaya başlar ve çıkardıkları sesten pek keyif alır.

Duyusal uyarılar bebek için önemli olmakla beraber, insanla kurduğu iletişimin yerini tutamaz. En güzel oyuncaklarla donanmış bir karyola bile bebeği, uyanık olduğu zamanlarda oyalamaya yetmez. Evinde neler olup bittiğini öğrenmesi gerekmektedir ve tüm yetişkinler gibi o da yanında bir insan ister. Uyanık olduğu saatlerde bebeği ana kucağına yerleştirip ev içinde annenin yanında tutmak yerinde olacaktır.

Bu dönemdeki bebekler insan sesine bayılırlar. Beslenirken, normalde seslere karşı ilgisizdir, ancak konuşan ya da şarkı söyleyen insan sesini duyduğunda emmeyi bırakıp sesi dinlemeyi tercih edebilir.

Babalar, annelerden farklı olarak bebeğe genelde oyun dürtüleri kazandırmada ustadırlar. Ancak babaların bebekle iletişim kurma yöntemi farklı olsa da, bu hem bebek hem de baba için çok değerli bir çabadır. Bebeğin, her iki ebeveyni ile bir bağ kurabilmesi için bu etkileşimler çok önemlidir. Bazen anne, babadan bebeğin bakımı ile daha çok ilgilenmesini ister ancak baba çoğu zaman bu kadar küçük bir bebek karşısında kendini yetersiz hissedebilir.

Henüz iki aylık olan bebek, bakıcısıyla veya bir başkasıyla beraberken rahatsız olabilir. Bu, mutlaka ortada bir sorun olduğu anlamına gelmez. Bebeğin rahatsızlığının asıl nedeni, anne ve babasından aldığı tepkiyi diğer yetişkinlerden de almak istemesidir. Bebek evdeki diğer insanları tanıdıkça rahatlayacaktır.

3.ay

Artık bebekler belirgin ihtiyaçlarını ve önceliklerini belli etmeye başlar. Çevresi ve kalıtımsal özellikleri kişiliğini oluşturur. Daha da önemlisi, artık sadece fiziksel ihtiyaçlarının etkisiyle hareket etmez, etrafında olup bitenden de keyif almaya başlar. Örneğin bir sese doğru daha emin olarak döner ve hareket etmekte olan bir insanı gözleriyle takip edebilir. Yüzleri incelemek çok hoşuna gider; saç ve yüz arasındaki renk kontrastı ilgisini çeker. Duyusal uyarılar artık çok daha önemlidir, çünkü etrafındaki dünyayı duyuları sayesinde öğrenecek ve tanıyacaktır. Artık uyanık olduğu anlarda kucağa alınıp sallanmaktan eskisi kadar hoşlanmaz. Onunla konuşulmasını, oynanmasını ve ona yeni şeyler gösterilmesini ister. Uzun süre yalnız kalmak asla hoşuna gitmeyecek ve bunu da hemen belli edecektir.

 Bebek ona verilen hemen her şeyi elleriyle tutacak ve her seferinde daha önce bilmediği yeni bir objeyi tercih edecektir. Artık nesnelerin sadece görünüşü ile değil, dokusu ve tadı ile de ilgilenmektedir. Kadife kumaşlar, tüylü oyuncaklar, yastıklar gibi değişik dokuları tanımak hoşuna gidecektir. Bu dönemde bebek sıcak ve soğuğun değişik dereceleri olduğunu da keşfedecek, bazen bir objeyle oynarken o objenin şekil değiştireceğini öğrenecektir. Bıraktığında bazı nesneler yeni bir şekil alır; bazıları ise eski şekline döner. Bebek bunları oyunları sırasında tekrar tekrar deneyerek öğrenir.

Renk, bebeğin görme yetisini geliştiren önemli bir unsurdur. Siyah-beyaz oyuncaklara karşı ilgisini artık kaybetmekte ve ana renklere karşı ilgisi artmaktadır. Pastel renkler ona henüz çamur gibi kirli görünmektedir. Ona parlak kırmızı, mavi ve yeşil gibi ana renklerden oluşan oyuncaklar; değişik şekil ve desenlerde kumaşlar gösterip tepkilerini izlemek eğlenceli olacaktır.

Üçüncü aya girdiğinde kafasını daha iyi tutabilecek ve biraz yardımla yarı oturur bir duruma geçebilecektir. Karnının üzerine yattığında kafasını biraz kaldırabilir. Ayağa kaldırdığınızda bacakları kıvrılır, ancak kafasını kısa bir süre için de olsa dik tutabilir; ayrıca ayaklarını zıplayacakmış gibi dışarı doğru itebilir. Bebek kollarını yanlardan havaya kaldırabilir ve her iki elini de havada vücudunun ortasında birleştirir.

3. ayın sonunda, bebek, ara ara uyansa bile geceleri 10 saat kadar uyuyabilmelidir. Uyandığında ağlayabilir veya sadece emziğiyle oyalanabilir. Bu yarı-uyanık dönemi uyku saati boyunca yaşayacaktır. Yetişkinler de uykularında aynı dönemi yaşarlar ancak onlar tamamen uyanmamaya programlıdır, yatakta bir iki kez dönüp yeniden uykuya dalabilirler. Bebekler de, uyanır uyanmaz yanına koşulmadığı sürece, aynı düzeni kendi kendine bulacaktır. Uyandığı anda yanına gitmek onu yanında annesi olmadan tekrar uyuyamayacağına inandırır. Bu yaştaki bebeklerin uyuyana kadar ağlaması çok sık görülen bir durumdur. Ağlamanın, onu bir şekilde rahatlattığı gözlenmiştir. Ancak, yatağına yattığı anda ağlamaya başlıyorsa gün boyunca yeteri kadar uyanık kalmadığı sonucunu çıkarılabilir. Bu nedenle, eğer uykusu yoksa ya da uyumuyorsa bebek yatağında bırakılmamalı, uyku ile yatağı bir tutmalıdır. Diğer yandan, özellikle uykudan önce uyarılmışsa, uyumakta güçlük çekebilir. Böyle zamanlarda bebeği sakinleştirmek için biraz emzirmek veya mama vermek, bezini değiştirmek ve biraz sallamak denenebilir.

Üç aylık bebek konuşma amaçlı sesler de çıkarmaya başlar. Müzik veya konuşma sesleri, bebek sinirli iken onu sadece rahatlatmakla kalmayacak, birtakım sesler çıkararak bu seslere tepki vermesini de sağlayacaktır. Eğer böyle sesler çıkarıyorsa, keyfi yerinde demektir. Ayrıca bu dönemde tükürükle balon yapmayı da dener. Bebek, ona sorulan sorulara ahenkli sesler çıkararak cevap verir ve karşısındakinden de aynı şeyi bekler. Ay sonunda aranızda, 15-20 dakikalık bir “ohh’lar ve ahh’lar” diyaloğu geçebilir. Ara sıra bebekle beraber derin bir nefes alıp aynı sesi çıkarmak hoşuna gidebilir.

Bebek uyanıkken zamanının çoğunu ellerine bakarak ve onlarla oynayarak geçirir. Şimdiye kadar ellerini yumruk şeklinde tutuyordu. Üçüncü ayda ellerini daha serbest hareket ettirecek ve sonunda tamamen açık bırakacaktır. Böylece yeni oyuncaklar ortaya çıkacaktır: tam on minik parmak. Üçüncü ay onlara bakmak ve parmakların hareketlerini gözlemlemekle geçer. Ellerini her gördüğünde şaşıracak ve yeniden bulduğuna sevinecektir.

Üç aylık bebeği yıkarken veya üstünü değiştirirken ona vücudunu anlatmak, uzuvlarını tanıtmak konuşmaya başlamadan çok önce, sorulduğunda ayaklarını veya kulaklarını gösterebilmesini sağlar. Kısa ninniler veya yumuşak tonda anlatılan masallar ve şarkılı oyunlardan çok hoşlanır ve bunu çıkardığı seslerle belli eder. Elinizi çırpmak, kafanızı sallamak ya da dil çıkarmak onu çok etkileyecektir. Bu ayın en önemli aşaması, bebeğin karın üstü yatarken kollarıyla iterek göğsünü havaya kaldırabilmesidir.

3 Nisan 2013 Çarşamba

Kızamık salgını

Ben hiç kızamıklı hasta görmedim. Annelerin “geçen kızamık geçirdi” demelerine de pek prim vermedi. Ben biliyordum ki kızamık ortadan kalkmıştı, en azından yaşadığımız çevrede. Gördüğüm SSPE hastaları da genelde uzaktan geliyorlardı. Hamileyken birçok hastalık için antikor baktırdım ama kızamık aklıma bile gelmedi, prenatal etkisi de olmadığı için…

Ne yazık ki bu kış can sıkıcı bir kızamık salgını ortaya çıktı. Çalışmıyorum ama yine de Dora’ya taşımamak ve onun korunduğunu bilmek için antikor baktırdım, benim yeterli antikorum var, bu Dora’yı da 6 aya, belki 9 aya kadar koruyacaktır. En azından teorik olarak böyle, çalışmalarda bu kadar sürmeyebildiği gösterilmiş. Bakanlık 12. ayda kızamık-kızamıkçık- kabakulak olarak yapılan MMR aşısını 9. aya çekti. Aslında 6. ayda da sadece kızamık yapılabiliyor ama erken yapılınca hem daha sonraki dozların etkinliği düşük oluyor, hem de yan etkileri nedeniyle Dünya Sağlık Örgütü 1992’de bir yaş altına yapılmamasını önermiş. Kafam çok karışık, karar veremiyorum.

Benim endişelerimden sonra tüm aileye antikor baktırdık, Ece’nin antikoru yok, Arda’nın sınırda çıktı, onlara aşı yapılacak. Dora içinde 6 aylık olduğunda ve varsa 9 aylık olduğunda antikor baktırıp sonuçlarına göre aşı yaptırmayı planlıyorum.

Kızamık açısından beni korkutan en çok SSPE. Nadir görülen, daha çok erken yaşta kızamık geçiren çocuklarda 5-10 yıl sonra ortaya çıkan tedavisi olmayan bir hastalık. Gördüğüm SSPE hastaları beni hep mutsuz etti. Umarım bakanlık salgın yönetimini iyi yapar da bu durum ortadan kalkar.

Kızamık

Kızamık, Measles virüsünün neden olduğu döküntülü bir hastalıktır. Önce üst solunum yolu enfeksiyonu gibi başlar, ardından yüz ve enseden başlayan, gövdeye de yayılan kırmızı renkte döküntü ortaya çıkar.

Henüz aşı olmamış ve anneden geçen korumanın azaldığı bebekler, okul öncesi dönemdeki çocuklar, bağışıklık sistemi zayıf kişiler, 2 doz kızamık aşısı yapılmamış kişiler hastalığa yakalanma için yüksek riskli gruplardır.

Mikropla temastan sonra kuluçka dönemi 10-12 gündür. Önce; ateş, halsizlik, iştahsızlık, gözlerde sulanma ve kızarma, öksürük ve burun akıntısı başlar. 2-3 gün içinde, yanak içlerinde beyaz benekler, bundan 2 gün sonra da yukarıdan aşağıya doğru ilerleyen kırmızı döküntü ortaya çıkar.

Kızamık geçiren hastalarda, özellikle iyi bakım almayan çocuklarda bronşit, pnömoni, diyare, otit, konjonktivit gibi komplikasyonlar görülebilir. Yıllar sonra ortaya çıkabilen nadir bir komplikasyon da, merkezi sinir sistemini dejenere eden ölümcül bir tablo olan SSPE ( Subakut Sklerozan Pan Ensefalit) denilen bir hastalıktır.

Kızamık çok bulaşıcıdır. Hasta kişiyle aynı ortamda bulunma, aynı kaptan yeme gibi yollarla virüs alınır. Hastalığın en bulaşıcı olduğu dönem, ateş başlamadan öncesiyle döküntü çıktıktan 4 gün sonrasına kadarki dönemdir. Hasta çocuk, bu dönemde izole edilmeli, döküntü başladıktan sonra en az 5 gün okula gitmemelidir.

Viral bir hastalık olduğu için, etkene yönelik tedavi yoktur. Ancak; yatak istirahati, bol sıvı alımı, öksürük için soğuk buhar yardımcı olacaktır. Doktorun önerdiği ateş düşürücü ve vitamin takviyesi kullanılabilir. Hastalık yaklaşık 1 hafta sürer, ömür boyu bağışıklık sağlar.

Kızamık aşıyla önlenebilen bir hastalıktır. Ancak ilk yaş içinde yapılan tek doz aşının yeterli olmadığı, en az 2 doz aşı gerektiği unutulmamalıdır. 12. ayda ilk doz, 4-6 yaşta rapel yapılır. Salgın dönemlerinde ilk doz 6. ya da 9. aya çekilebilir.

2 Nisan 2013 Salı

Sanat Küçük Kalplere Dokunuyor

Sanat, tıp ve iş dünyası, kalp hastası çocuklar için el ele veriyor. Ünlü ressam Renée Niklan’ın 17 eseri, 10-14 Nisan tarihlerinde Ekavart Gallery’de sergileniyor. Ekavart Gallery nerede diyenlere, işte adres: The Ritz-Carlton Hotel, Süzer Plaza, No: 15, Gümüşsuyu-İstanbul. Sergi, çarşamba-cuma günleri 11.00-18.30, cumartesi günü ise 12.00-18.30 saatleri arasında gezilebilir.

Bu serginin diğerlerinden farkı ne derseniz, salt bir resim sergisi olmanın ötesinde bir kurumsal sosyal sorumluluk projesi niteliği taşıdığını söyleyebiliriz. Sergideki eserlerin satışından elde edilecek gelirin tamamı, gelişmekte olan ülkelerde doğuştan ya da sonradan kalp hastası olan çocukların tedavi edilmesi için kullanılacak. Tedavileri, bu işe gönül vermiş bir avuç tıp insanının kurduğu Herkes İçin Kalp Derneği (www.cptg.ch) gerçekleştirecek. Dernek, modern tıbbın sunduğu olanaklardan yararlanamayan bu çocukların İsviçre’de ya da kendi ülkelerinde ücretsiz tedavi olmalarını sağlıyor.

Ne yazık ki, gelişmekte olan ülkelerde her yıl yaklaşık 2 milyon çocuk kalp bozukluklarıyla doğuyor ve bu çocukların yarısı maddi kaynak veya sağlık sektöründeki insan kaynağı yetersizliği nedeniyle ilk iki yıl içinde yaşamını yitiriyor. Bu ülkelerde açık kalp ameliyatı olmayı bekleyen çocukların sayısı ise 8 milyonu buluyor.

Herkes İçin Kalp Derneği’nin kurucusu Ord. Prof. Dr. Afksendiyos Kalangos. Kalangos, iki kez Nobel Tıp Ödülü’ne aday gösterilmiş bir kalp cerrahı. Bu alanda 14 ayrı teknik geliştirmiş. Son 100 yılın en iyi cerrahlarından biri olarak tanınıyor. Ayrıca, dünyanın en prestijli tıp ödüllerinden Fransız Tıp Akademisi Ödülü’ne sahip.

Sergi, Alvimedica’nın sponsorluğunda gerçekleştirilecek. Alvimedica Yönetim Kurulu Üyesi Leyla Alaton, hayır amaçlı bu tür etkinliklere özel önem veriyor ve Herkes İçin Kalp Derneği’ni yürekten destekliyor.

Niklan’ın mutluluk, umut ve sevgi mesajları içeren eserlerinden oluşan “Sanat Küçük Kalplere Dokunuyor” temalı sergisini mutlaka görün. Gidemem diyorsanız, sergiyi Türkiye’nin ilk online sanat televizyonu www.ekavart.tv’de de izleyebilirsiniz. Resimler, yüreğinizi ısıtacak…

Hem dernek hem de sergi hakkında şuradan bilgi alabilirsiniz: http://alvimedica.com/hearts-for-all/tr/

Bir bumads sosyal sorumluluk içeriğidir.