29 Ağustos 2014 Cuma

Tatil bitti...

Bir yaz daha bitiyor. Artık her günümüz diğerinden farklı ama bu yaz gerçekten değişikti. Aslında bir kaç aydır planlıyorduk, Dora’nın annemlerle yazlığa gitmesini. Zaten gündüzleri birlikte oldukları için sorun çıkmaz diye düşünmüştüm. Hem annemlerin tatile ihtiyacı vardı, hem de oradaki doğal yaşam Dora’ya iyi gelecekti. Birçok konuda haklı çıktım ama planlayamadığım şeyler de gelişti. Annem Dora’nın çok sıkıntı yaşamadığını söylemişti. Döndüğünde bunun bir kısmının bizi üzmemek için böyle olduğunu anladım. Bizim kaldığımız evin önüne gidip “anne, baba” diye seslendiğini, cevap alamayınca “mama, gel” dediğini, onu “anneyle baba mama almaya gitti, gelecekler” diye oyaladıklarını önceden öğrensem daha fazla üzüleceğim kesin tabi.


Güzel zaman geçirdi Dora, daha iyi uyudu, daha güzel beslendi, Arda ile oyun oynadı, paylaşmayı az da olsa öğrendi. Bunlar da iyi yönleri oldu. Döndüğünde değişen düzeninin nasıl devam edeceğinden endişeleniyordum. İlk günler endişelerini haklı çıkardı, yemek yemedi, yatağında uyumak istemedi, geceleri ağladı. Bir süre geçen yaz verdiğimiz uyku eğitimine geri mi döneceğiz diye düşündüm ama artık çok büyüdü, aynı şekilde olamazdı. Neyse ki kısa sürdü, 3-4 gün sonra eski rutinine geri döndü. Yemek yerken hala zorluyor, onu ancak annem yapıyor ama akşam yatağında uyumaya başladı yeniden. Ayhan masal okuyor, sütünü içiyor, yatağına yatırıp “iyi geceler” diliyorum, oyuncaklarına sarılıp uyuyor, eskisi gibi...
Bu yıl önce beraber tatile çıktık, sonra hemen ardından annemler Dora’yı alıp yazlığa gittiğinden bavullar hiç boşalmadan götürüldü. Bebekler büyüdükçe eşya açısından ihtiyaçları azalıyor. Geçen yıla göre daha az çantayla çıktık bu yaz, hem de çok daha uzun sürmesine rağmen. Ben yine bir kaç hafta önceden Dora’nın eşya listesini yapmaya başladım, bunun çok faydasını görüyorum.

Park yatak: Tatillerimizin demirbaşı. Otele gittiğimizde oradaki yatakları kullansak da, yolculuk yazlık, ev gibi bir yereyse mutlaka yanımıza alıyoruz.
Sterilizatör: Aslında bir yaşından sonra kullanmak gerekmiyor ama çeşme suyuna güvenmediğim zaman ve Dora hala sütü biberonla içtiği için yanımıza alıyoruz.
Beslenme gereçleri: Biberon, suluk, tabak, çatal, kaşık, yemek kapları... Henüz taşımaktan vazgeçemedim.
Giysiler: Bol miktarda body, şort, t-shirt, mayo, terlik, şapka, bez, mendil... Terlik ve ayakkabılar yürümeye başladıktan sonra daha bir önem kazandı. Hem rahat olmalı, hem yürüyüşünü etkilememeli ve şık görünmeli... Evde ve bahçede Crocs’lar oldukça kullanışlıydı. Plaj için yüzme derslerine giderken giydiği, o çok bilinen Nike sandaletlerini kullandık. Hakkında şikayete neden olan tek durum, tombik ayakları içine sığdıramamak bizim de başımıza geldi. Elbiselerinin altına giydiği şık ayakkabılar için Zara ve Gap baby genelde tercihim ama deneyip almak gerekiyor, tombik ayaklar her model ayakkabı da rahat edemiyor.
Kozmetik: Güneş kremi için yine Mustela ve Bella B ürünlerini kullandım, Buzzy Bee sinek ve böcek kovucu sprey oldukça iş görüyor. Şampuan ve diğer bakımlar için kullandığım Mustela ürünlerine devam ettim.

Geçen yıla göre daha az ve daha farklı bir ihtiyaç listesiyle bu yazı da bitirdik. Dora büyüdükçe ve ben tecrübe kazandıkça alıp da kullanmadığım eşyalar gittikçe azalıyor. Her zaman planlı biri olarak bu konuda da planlı davrandığım için rahat ve mutluyum. Havalar serinliyor, bu kış bizi farklı tecrübeler bekliyor olacak, bakalım...

 


Yepyeni bir hastane...

Tıp fakültesini tercih ederken, hep bilinen iş görüşmesi sıkıntılarını çekmemek de önemli bir faktördü benim için. Bu durumdan çekiniyordum. O dönemde doktor olursam çok fazla iş görüşmesi yapmayacağımı düşünüyordum. Tabi ki beklediğim gibi olmadı. Son bir yılda o kadar çok iş görüşmesi yaptım ki, bu korkum ne zaman ortadan kalktı emin olamıyorum. Yaptığım her görüşmenin sonunda “Ne zaman başlayabilirsiniz?” diye sormalarının bunda payı büyük elbette. Belki şanslıyım, belki başka nedenlerden, özel sektörde çalışacağım hastaneyi her defasında kendim seçme lüksüm oldu. Her zaman da birden fazla seçeneğim...
Evime yakın olduğu için çok mutlu olarak başladığım hastanede, çalışma saatlerinin uzunluğu ve yoğunluk nedeniyle daha fazla devam edemeyeceğime karar verince yeniden kamuya dönmek için başvurdum. Atandığım Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne başlamak için istifa verdim. Hazırlıkları yaparken karşı konulamaz bir fırsat çıktı. Çok önceleri bana, “doğum için hangi hastaneyi önerirsin?” diye soran yakınlarıma verdiğim cevap “sağlık sigortası ve Amerikan Hastanesi” olmasından ve İstanbul’daki en iyi hastaneler sıralamasında çok yukarılarda bulunduğunu bildiğimden, “bir gün belki çalışırım” dediğim hastanede, bir de üzerine ortak çalışılacak Koç Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde görev alma şansıyla birlikte çıkan bu fırsatı reddetmem mümkün olamazdı.

Sonuçta, Amerikan Hastanesi’nde çalışmaya başladım, Eylül ayında üniversite açıldığında oraya geçeceğim. Umarım bu defa emekli olacağım iş yerimi bulmuşumdur. Ne kadar sıkılgan olduğum açık olsa da çok önemli bir sebep çıkmadıkça başka bir hastanede çocuk uzmanı olarak çalışmak için ayrılacağımı düşünmüyorum. Bakalım zaman neler gösterecek.