28 Kasım 2014 Cuma

Okul yolu

Aslında bildiğim ve önerdiğim, çocukların üç yaşına kadar anneleriyle zaman geçirmeleri ve ancak üç yaşından sonra ev dışında sosyalleşmelerini sağlayacak okul gibi ortamlara katılmalarının doğru olduğuydu. Ne yazık ki şartlar her zaman doğruları uygulamak için mümkün olmuyor. Dora dokuz aylık olduğunda ben çalışma hayatına döndüm. O dönemden itibaren onunla annem ilgileniyor. Bizim evde baş başa olduklarında annem tüm ilgisini Dora’ya veriyor, zaten daha çok bakımıyla ilgileniyor, uygun zamanlarda da gelişimi için aktiviteler yapıyordu. Bu durum tabi ki onun için zor oldu. Hem Dora büyüdüğünden hem de Arda okula başladığı için eve daha erken geldiğinden bu yıl annem Dora’yı kendi evine götürmeye başladı. Babam ve Arda da olunca kalabalık ortamda zaman geçirmesi bir açıdan iyiyken diğer açıdan sıkıntılar olmaya da başladı. Bir kere babamın hayatını Dora’ya göre düzenlemek zor, televizyon izlemeyi seviyor. Dora henüz ilgi göstermese de bu şekilde devam ederse alışacak. Arda’nın varlığı “kardeş” duygusu hissetmesi açısından çok güzel ama onu izleyip taklit etmeye çalıştığı için daha “büyük” bir çocuk karakterine bürünmeye başladı. Bir de tabi annemin sadece Dora’yla bu üçüncü kışı, öncesinde de üç yıl Arda’yla ilgilendiğinden artık kendine vakit ayırması gereken zamanlar çoktan geldi.

 
Bakıcı her zaman bizim kafamızda alternatifti. Dora yeni doğduğunda gerçekleştirmek için denemelerimiz de oldu ama bir türlü güveneceğimiz, içimize sinecek birini bulamadık. Eksikliğini çok hissettiğim doğru. Özel bir plan yapmamız gereken her akşam annemden rica etmek onu olmasa da bizi hep endişelendirdi. Zaten tüm gün yorulduğu için geceleri onu rahat bırakmamız gerektiğini düşündük. Artık Dora bu kadar büyüdükten sonra da düzenini bakıcı yönünde değiştirmek mantıklı olmayacaktır.

Kafamda tüm bileşenleri bir araya getirdiğimde Dora’nın kreşe başlaması en uygun karar oluyor şimdi. Yazın annemler yazlığa gittiğinde de onlarla gitmek zorunda kalmamalı, geçen yıl sıkıntılı oldu, hepimiz için... Annem tabi ki henüz çok küçük olduğunu düşünüyor, ona kıyamıyor. Objektif olarak değerlendirmek için oyun grubumuza gittiğimizde Dora’yı daha serbest bıraktım son haftalarda. Zaten bu aralar biraz daha aktif, öğretmenin söylediğini hemen üzerine alınıyor ve yapmaya çalışıyor. O beni bırakmayan Dora gitti, artık kendi başına hareket ediyor, çok güzel komut alıyor. Oradaki öğretmenlerin fikri de yalnız gruba geçebileceği yönünde ama ne yazık ki Gymboree’de tam gün devam etme şansı olmadığından okul değiştirmemiz gerekecek...

Dora’nın yalnız sosyal ortama girebileceğine de karar verdikten sonra en önemli konu olan okul seçimine geldi sıra. İlkokul seçimi için çok daha fazla kriter olmasına rağmen kreş grubunda, ne yazık ki, fazla irdeleyemediğimizi fark etmem kafamı soru işaretleriyle doldurdu. Bir kere çok fazla seçenek yok. Eve yakın olması bu yaşta önemli, yaz okulu olmalı, biraz da kurumsal bir yer olmasını istiyorum tabi. Özel okulların ana sınıfı grupları 36 aydan itibaren aldıkları için öyle bir şansım da kalmayınca yazın çevremizdeki kreşlerin listesini yapıp dolaşmıştım. Aklıma yatan bir tanesi ve yeni fark ettiğim diğeriyle görüşme için Dora’yı ve annemi de yanımda götürmeye karar verdim.

 
İlk görüşmedeki kriterlerim arasında mekanın büyüklüğü ve bahçesinin olması, yaş gruplarına göre sınıfların ayrılması, yemeklerin günlük aynı yerde pişmesi, temizlik gibi temel şeyler vardı. Üç yaşına kadar akademik eğitim açısından pek bir beklentim yok aslında. Tek istediğim sağlıklı bir ortamda yaşıtlarıyla iyi vakit geçirmesi... Annem ve Dora’yla gittiğimiz ikinci görüşmede özellikle Dora’nın tepkisi önemliydi benim için. Tabi bir de annemin ayrıtılar için fikirleri.

Dora her iki okulda da ona ilgi gösteren öğretmenle birlikte yaşıtı olan sınıfların dersine katıldı. Sorun çıkarma bir tarafa ayrılmak istemedi. Aktivitelere katıldı, sevdiğini, yeniden gelmek istediğini söyledi. Annemle daha ayrıntılı konuşunca, aslında benim daha sıcak baktığım okulda Dora’nın yaş grubunda az öğrenci olduğunu, ders bitince sınıfa portatif yataklar konup yine aynı yerde uyuduklarını, ders sırasında yatakların üst üste sınıfın bir köşesine istiflendiğini gördük. Ayrıca okulun sahibi olan, Dora’ya çok sıcak davranan ve dürüst olduğunu düşündüğüm hanımefendi yemeklerde taze meyve suyu vermeyi denediklerini ama çocukların alışkın olmadıkları için sevmediklerini, bu nedenle artık hazır meyve suyu verdiklerini söyledi. Ağlamak istedim, aklıma fast food gıdayla ana okulunun gezisinde tanışan küçük kuzenim ve amcamın tepkisi geldi. Tüm iyi hislerime rağmen kaçarak uzaklaştım. Evet ben de çok sağlıklı beslenmiyorum, yine de Dora için iyi şeyler yapmaya çalışıyorum ama hazır meyve suyu hassas noktam, zehir gibi geliyor. Alışıp sevmesini kabul edemem. Ayrıca alt değiştirme konusunda da bir netlik sağlayamayan kurum sahibi “gerekirse ben bile değiştiririm” diyerek beni benden aldı...

 
İkinci okul yönetimi daha profesyoneldi. Zaten İstanbul’un ilk anaokulu olduklarını söyledi. Daha sistematik çalışıyorlar. En azından diğer okulda kafamı karıştıran uyuma odası hazır meyve suyu, alt değiştirme bölümü gibi sorunları yoktu. 24 aydan itibaren çocuk kabul ediyorlar ve yaz okulları var. Bahçesi diğer okula göre daha küçüktü ama artıları ve eksileri birlikte değerlendirince kararımı verdim.

Yeni bir fikir, alternatif bir okul ya da değişiklik olmazsa iki yaş doğum gününden sonra kızım okullu oluyor. Kreş için bu kadar kafam karıştıysa ilkokulu düşünmek bile istemiyorum. Aslında düşünmeye çok erken başladım ama karar verme kısmı çok zormuş gerçekten. Bu basamağı başarıyla atlatırsak bu yaz ilkokul için görüşmelere başlayayım diyorum...

Okul seçimi
Okul öncesi eğitim kurumu seçimi sırasında sorulması gereken sorular;
Benimsedikleri özel bir eğitim sistemi var mı?
Eğitim materyalleri yeterli mi? Eğitim materyalleri ve oyuncaklar tahta, kumaş, keçe gibi sağlıklı malzemelerden mi yapılmış yoksa plastik oyuncaklar mı ağırlıkta?
Çocuğun sosyal alanını destekleyecek spor ve sanat dersleri yeterli mi? Bu dersleri veren kişilerin eğitimleri uygun mu?
Sınıf içindeki öğretmenlerin eğitimi ne düzeyde?
Okulun psikoloğu çocukları ne sıklıkla gözlemliyor?
Okul gezilerinde çocuklara kimler refakat ediyor?
Çocuk sayısı ile öğretmen sayısı orantılı mı?
Yabancı dil dersini veren eğitimcinin uyruğu nedir?
Tuvalet eğitimi veriyorlar mı?
Yemek okulda mı hazırlanıyor, dışarıdan mı geliyor?
Veli profili nasıl?
Güvenliği nasıl sağlıyorlar?
Okul servis hizmetini bir şirket mi yoksa bireyler mi üstleniyor?
 

10 Kasım 2014 Pazartesi

Tuvalet eğitimi

 
İki yaş yaklaştığında tüm çocuklarda olduğu gibi bizim de gündemimize geldi tuvalet eğitimi. Eskiden annelerimiz bize çok daha erken dönemde bu alışkanlığı kazandırırmış. Sanırım hazır bezlerin olmayışı ve yaşadıkları zorluklarında bu hızlı kazanımda payı var. Bu dönemde tuvalet eğitiminin daha ileri yaşlara itildiği bir gerçek. Çevremden ve hastalardan gördüğüm kadarıyla bu beceri 36 ay civarında kazanılabiliyor artık.

 
Dora’nın çabuk öğrenmesi ve idrar tahlili almaya çalışırken uzun süre tutabildiğini görmemiz erken dönmede alışabileceği konusunda bizi heveslendirmişti. Uzun süredir yaptıktan sonra söylemesine rağmen henüz tam anlamıyla başarılı olamadık. Lazımlığa alışması biraz sürdü. Giyinikken oturdu, oynadı ama çıplak oturduğunda tuvaletini yapacağını algılayamadı, korktu. Oturunca tuttu yapmadı, bezini bağlayınca hemen yaptı. Şu aralar tuvaleti yaparken söyleme ve lazımlığa oturmak isteme aşamasında, yakında zamanlamayı da tutturacaktır diye umuyorum.

Zorlamanın yanlış sonuçlara yol açacağını bildiğim için ısrarcı olmadım. Zaten daha çok annem ilgilenebildi. Kreşe başlamadan öğrenmiş olmasını istiyorum ama bakalım zaman ne gösterecek. Bezden kurtulsa da temizliğini yapma konusunda yeterli olacağını sanmıyorum tabi. Bir süre sonra öğrenecek ve bu süreç de geride kalacak, bunu biliyorum en azından...

Tuvalet eğitimi

Tuvalet eğitimine çocuğun ve bakım veren kişinin hazır olduğu bir dönemde başlanması çok önemlidir. Hatalı bir zamanda ve hazırlıksız başlangıç, çocuğun bu aşamayı sorunsuzca atlatabilmesini engelleyebilir. Çocuk için tuvalet eğitimine hazır olmak demek hem fizyolojik olarak kas gelişiminin tamamlanmış olması hem gelişimsel olarak kendini ifade becerilerinin kazanılmış olması hem de psikolojik olarak sağlıklı bir döneminde olması demektir. 

Tuvalet eğitimine zaman başlaması gerektiği, nasıl davranılması gerektiği konusunda genellikle zorluklar yaşanır. Tuvalet eğitimi için en uygun dönem 24-36 aylar arasıdır. Daha erken dönemde başlamak ve aşırı baskı kurarak bir an önce çocuğun temiz kalmasını sağlamaya çalışmak, hem fizyolojik olarak yapamayacağı bir şeyi yapmasını istemek hem de ilerde gelişebilecek bazı ruhsal sorunların başlamasına neden olmak demektir. Benzer şekilde hiç eğitim vermemeye çalışmak, zamanı geldiğinde onun söylemesini beklemek de hem çocuğun tuvalet eğitiminin gecikmesine hem de ruhsal açıdan sorunlara neden olur.

 
Bazı çocuklar çiş kontrolünü, bazılarıysa kaka kontrolünü önce öğrenebilirler. Bu durum çocuktan çocuğa farklılık gösterir. Gün içinde tuvaletini kontrol edebilmek, gece kontrol edebilmekten daha önce tamamlanır. Tuvalet eğitiminin tamamlanma süresi çocuktan çocuğa değişir, beklenti 3. yaşta eğitimin tamamlanması olmalıdır. Gece altını ıslatma daha uzun sürer ve 5 yaşına kadar devam edebilir.

Çocuğun tuvalet eğitimine hazır olduğunu göstergelerini sıralanabilir. Yürüyebiliyorsa, basit emirleri yerine getirebiliyorsa, isteklerini kelimelerle konuşarak anlatabiliyorsa, kendi kendine basit giysileri giyip çıkarabiliyorsa, genellikle gün içinde 2-3 saat kuru kalabiliyorsa, tuvalete çıktığı saatlerin bir rutini oluşmuşsa, altının ıslaklığından rahatsızlığını ifade eder hale gelmişse tuvalet eğitimine başlama zamanları gelmiş demektir.

Henüz çocuğun sayılan belirtileri göstermiyor olması, devamlı kabızlık problemi yaşaması, son dönemde hayatında önemli bir değişiklik olması (yeni bakıcı, yeni kardeş, taşınma, ölüm vb.), tuvalet eğitimini verecek olan kişinin gergin, sinirli olması, yeterli zaman ayıramayacağını düşünmesi ve birden fazla kişinin farklı şekillerde çocuğa tuvalet eğitimi vermeye çalışıyor olması yaşı gelmesine karşın tuvalet eğitimini zorlaştırabilir.

Her çocuk bu alışkanlığı bir şekilde kazanacaktır. Bu yüzden eğitimin nasıl verileceğine, çıkabilecek sorunlara yoğunlaşarak, eğitimi bir endişe nedeni, bir sorun gibi algılamamak gerekir. Unutulmamalıdır ki tuvalet eğitimi doğal  sürecin bir parçasıdır. Bu nedenle çocuğun eğitim sürecindeki davranışlarına aşırı tepkiler vermemek gerekir. Tuvalet eğitiminin evin içindeki en önemli konu, çözülmesi gereken bir süreç şeklinde algılanması, eğitimi hem çocuk hem aile açısından zorlaştıracaktır. Eğer çocuk aşırı tepkiler veriyor ve tuvaletini yapmayı kesinlikle reddediyorsa eğitim sürecine çocuk hazır olana kadar ara vermek, aşırı ısrarcı olup bu süreci inatlaşma ile geçirmemek son derece önemlidir.

 
Tuvalet eğitimi sürecini, tamamıyla ebeveyn kontrolünde ve verilen eğitime göre tamamlanacak bir süreç gibi görmek ebeveyni aşırı yük altında bırakır. Aslında bu süreç daha çok çocuğun kontrolündedir. Dolayısıyla bir ebeveynin görevi; sorumluluğu tamamıyla almak değil, çocuğuna mümkün olduğunca destek olmak, yüreklendirici davranmaktır. Bu süreç tam olarak ebeveyn ve çocuk hazır olduğunuzda tamamlanacaktır.

Tuvalet eğitimine başlamadan önce çocuğun tuvalete veya lazımlığına alışmış olması önemlidir. Her gün belirli aralıklarla tuvaleti olsun olması tuvalete ya da lazımlığa oturarak alıştırmalar yapmak alışkanlık edinmeyi kolaylaştırır.

Çocuğu iyi gözlemlemek ve çişini ya da kakasını yaparken nasıl davrandığının farkında olmak, onu uygun zamanlarda tuvalete yönlendirmek için yardımcı olacaktır. Örneğin yüzünün şekli değişebilir ya da yürürken bir anlığına durabilir. Bu tür durumlarda, onu tuvalete ya da lazımlığa yönlendirmek eğitimi başlatmak için işe yarayacaktır.

Çocuklar tuvaletlerini birkaç dakikadan fazla tutamazlar, o nedenle tuvaletlerinin geldiğini söyledikten ya da fark ettikten sonra en hızlı şekilde tuvalete götürmek önemlidir.

 
Lazımlık çocuğun rahatlıkla ulaşabileceği bir yerde olmalıdır. Çocuk lazımlığına eğitim sürecinden önce kıyafetleriyle oturtturularak alışması sağlanabilir.

Sifon sesinden korkan, tuvaleti yalnızca pis bir yer olarak tanıyan çocukların eğitim süreçleri daha zor olmaktadır. O nedenle zaman zaman çocuğun sifonla oynamasına, tuvalete girmesine aşırı tepkiler vermemek gerekir.

Tuvalet eğitimine dar zamanlarda başlamamak önemlidir. Süresi çocuktan çocuğa değişmekle birlikte bu eğitimin tamamlanması zaman almaktadır.

Kız çocuklarının anneyi, erkek çocuklarının babayı model almaları, onları izleyebilmeleri süreci kolaylaştırmaktadır.

Çocuğun daha rahat hareket edebilmesi ve lazımlığa oturabilmesini kolaylaştırmak için mümkün olduğunca kendisinin çıkarabileceği türden kıyafetleri giydirmeye özen gösterilmelidir.

Tuvalet eğitimi verilmeye başlanıldığı zaman bez artık kullanılmamalıdır. Bez kullanmaya devam etmek eğitimi uzatacaktır. Genellikle anneler üşüyeceğini düşünerek, kış aylarında bez çıkarmaktan endişe duymaktadır. Ama çocuğun doğduğu zamana göre, yazın gelmesini beklemek gecikmeye neden olabilir. Her çocuk tuvalet eğitimi sürecinde ara sıra altına kaçırabilir. Bu durumda çocuğa kızılmamalı, ayıplanmamalı, cezalandırılmamalıdır.

Çocuğa sık sık tuvaleti olup olmadığını sormak yerine, belli aralıklarla tuvalete birlikte giderek kontrol etmek daha uygun olacaktır. Kakası için, her yemek öğününden sonra tuvalete oturtmak eğitimi kolaylaştırır. Ancak oturma süreleri uzun olursa, çocukla inatlaşma artar ve eğitim gecikir.

Tuvalet eğitimde en büyük ödül onaylanmak olabilir. Tuvaletini artık bezine yapmıyor olmasını büyük ödüllerle, aşırı tepkilerle karşılamak zaman zaman altına kaçırdığında kızmak kadar yanlıştır. Alkışlamak, çok önemsemek, ödüller vaat etmek, tuvalet zamanını adeta bir tören haline getirmek eğitime ve sonraki sürece zarar verecektir.

Çocuk lazımlığa ya da tuvalete oturduğunda onun yanında kalıp, oyalanması sağlanabilir. Onu tek başına bırakıp gitmek, oturma süresini kısaltacağı için eğitimi güçleştirir. 

 
Çocuğu övmek için tüm görevi yerine getirebilmesi beklenmemelidir. Örneğin tuvalete yetişememiş bile olsa tuvalete gitmiş ve pantolonunu çıkarmış olması da övülmelidir.

Çocuk tuvaletini yaptığında onu çişinden ya da kakasından tiksindirecek, yaptığı şeyden utanmasına yol açacak sözler söylenmemelidir.

Çocuğun tuvalet eğitimini kısa sürede tamamlayabilmesi ya da tamamlayamaması, hiçbir zaman çocuğun genel başarısı ya da başarısızlığı olarak yansıtılmamalıdır. Tuvalet eğitimi gelişimin doğal bir sürecidir.

1 Kasım 2014 Cumartesi

Kelime hazinesi

İlk yıl bebeklerin çok hızlı gelişim gösterdikleri bilinen bir gerçek, koyduğumuz yerde kalan kuzucuklar, konuşmaya, yürümeye çalışan küçük insanlara dönüşüyorlar. Ama ikinci yıl da gelişim açısından hiç fena sayılmaz. Her gün gördüğümüz için biz fark edemiyoruz ama iyi ki fotoğraflar, videolar var. Dora’nın yaşından sonraki videolarına baktım da minicik bir bebekten yavaş yavaş çocuğa dönüşmüş bu yıl.

Büyüdükçe algısı arttığından birlikte vakit geçirmek de gitgide daha keyifli bir hal alıyor. Artık derdini anlatacak kadar konuştuğu için o çok mutlu, onu derdini anlatırken izlemek bize de ayrı bir keyif veriyor. Çocukların konuşabildiklerinden daha hızlı düşünebildikleri bir gerçek. Anlatmak istediği çok şey olduğunu farkediyorum, bazen kelimeleri yetmiyor, el kol işaretleri de devreye giriyor ve izlemesi çok eğlenceli oluyor. Bazen de bize göre anlamı olmayan ama Dora için gayet anlamlı seslerle uzun uzun cümleler kuruyor. En komiği, oldukça düzgün “Atatürk”, “ambulans”, “peçete”, "mandalina" gibi kelimeleri söyleyebilmesine rağmen adını söylemiyor. Ailede herkesin, dedesinin, anneannesinin bile adını bildiği halde kendinden “bebe” diye bahsediyor. Adını beğenmediğin bile düşünmeye başladım.

 
Bebekler 12 aylık olduklarında artık sese dönmekte, ismini tanımakta, "hayır" ya da "yapma" uyarısını anlamakta, sesleri taklit etmekte, anlamlı olarak ürettiği ilk sözcüklerini söylemektedir. Ancak doğduğu andan itibaren içine doğduğu dili ve o dile ait konuşma seslerini öğrenen bebeğin öğreneceği daha çok şey bulunmaktadır. Bu dönemde bebeğin dil ve iletişim becerileri hızlı bir gelişim göstermektedir. Daha karmaşık olan dil yapılarını kullanmaya başlar. Daha karmaşık olan komutları izleyebilir, ihtiyacı olan ya da istediği şeyleri dile getirebilir.

12-18 ayda, çocuğun söylediği anlamlı sözcüklerde artış görülür, söyleyebildiğinden daha fazla sözcük anlar. Ses tonunda sanki biriyle konuşuyormuş gibi birtakım iniş-çıkış yaparak, yüksek sesle, anlaşılmaz ifadelerle hiç durmadan konuşur. El-kol hareketleri ile birlikte söylenen basit yönerge ve sözleri anlar ("bana bak", "ver" gibi) ve yetişkinlerin söylediklerini taklit eder. Sık kullanılan günlük nesnelerden istenileni verir.

18-24 ay arasında, 50 kadar sözcüğü anlar, kendi bedeninde en az üç vücud bölümünü gösterir, şarkılardan hoşlanır ve şarkı söylemeye çalışır.

 
24-30 aylar arasında, artık "bir" sayı kavramını anlar. Sık kullanılan nesnelerin işlevlerini ve bir işin nasıl yapıldığını işaretlerle gösterir. İçinde/yanında/üstünde gibi kavramları anlar. Konuşması giderek anlaşılır hale gelir, kendisiyle konuşulduğunda dikkatle dinler. İki yada daha çok kelimeyi bir araya getirerek basit cümleler kurar. Çevresindeki insanların ve resimlerin isimlerini söyler. Kendinden söz ederken ismini kullanır. İstenildiğinde vücud bölümlerinden 6 tanesini gösterebilir ve sözcükleri tekrar eder, tanıdık nesneleri isimlendirir ve verir.

30-36 ayda, basit iki/üç yada giderek karmaşıklaşan eylem içeren komutları yerine getirir. "ben, beni, bana" zamirlerini doğru kullanır, “ne, kim, nerede" sorularını sıkça sorar, “niçin, neden" sorularına neden göstererek uygun yanıt verir. Konuşması sırasında ses tonunu değiştirir. Sorulduğunda adını, soyadını, cinsiyetini ve yaşını söyler. Sevdiği öyküleri defalarca dinlemekten keyif alır. 10'a kadar ezbere sayar. Başkalarıyla basit içerikli konuşmalara katılır, konuşma seslerinin çoğunu doğru üretmeye başlar ve konuşma anlaşılırlığı artar.

Dil ve konuşma gelişimine destek olmak için konuşmanın bol olduğu ortam hazırlanmalıdır. Sohbet ederken yada konuşurken yüz yüze olmak önemlidir. Eğer işaretler ile kendini ifade ederse ona anlaşıldığını göstermek gerekir. Bu dönemde söyleyebildiği sözcüklerde telaffuz hataları yapabilir. Hatalı, yanlış söylediği sözcükleri düzeltmek yerine, istediği gibi söylemesine izin verip; yeri geldikçe doğrusunu tekrar etmek uygun olacaktır. Çocukların bebeksi konuşma tarzları sevimli gelse de, asla çocuğun konuştuğu, bebeksi konuşma tarzıyla konuşulmamalı, o sözcüğü nasıl söylerse söylesin her zaman sözcüğün doğrusu kullanılmalıdır.
 
Çocuklar soru sorduklarında öğrenmeye açıktırlar. Sordukları sorular asla cevapsız bırakılmamalı yada gelişi güzel cevaplar verilmemelidir. İhtiyacı olan bilgileri ona vermek gerekir. Çocukla beraber oyun oynarken basit ve kısa cümleler kurarak konuşmak, onun da konuşması için teşvik etmek, konuşma girişimi olumlu karşılayıp desteklemek yerinde olacaktır.

Ancak çocuk, 12. ayda; konuşma seslerini (öpücük, dil şıklatma) taklit etmiyor, isteklerini elde etmek için ağlama dışında ses çıkartmıyor, baba/mama gibi en az bir sözcük söylemiyorsa, 18. ayda; aile üyelerini tanıyıp gösteremiyorsa, güle güle yap/ al-ver gibi basit komutlara uymuyorsa, 24. ayda; kendisine söylenen farklı 50 sözcüğü anlamıyor, anne-baba gibi aile üyelerinin veya evde beslenen hayvanların isimleri dışında en az 4 farklı sözcük söylemiyorsa, 36. ayda; söylediklerinin en az %50 si aile üyeleri dışındaki bireylerce anlaşılamıyor, en az üç sözcükten oluşan cümleler kuramıyorsa, geçmişte olan olaylar hakkında konuşamıyorsa, basit sorulara yanıt veremiyor, iki aşamalı basit komutları yerine getiremiyorsa, dil ve konuşma gelişimini olumsuz etkileyen faktörlerin olabileceği düşünülerek uzman dil ve konuşma terapistine başvurulmalıdır.

Dora'nın kelime hazinesi (22 ay): anne, baba, bebe (kendisi), anane, dede, abi, Ece (tüm teyzelere), Allah, Atatürk, Nana (sevgili zürafamız), mimi (Minie Mause), ayıcık, canım, amca, âmin, mama, bebek, panda, çiçek, küçük, büyük, park, bıcı bıcı, cici, ababa (araba), temam (tamam), te (evet, tamam), mama, erik, portakal, mandalina, peçete, ambulans, pat, polis, pepe, gel, git, kalk, çek, aç, kapat, tut, al, ver, gir, çık, açayım, böcek, at, var, yok, ön, arka, bitti, alo, annemin, benim, annem (iyelik eklerini kullanıyor) pembe, mor, su, hoppa (kucağına al), bitti, düş (düştü), mav (kedi), gak gak (tüm kuşlar), mee (kuzu), moo(inek), çeçe (çikolata), bir, iki, üç, panda, acı, arka arkaya, ebe (oyundaki), pasta, çiş, kaka...