28 Eylül 2015 Pazartesi

Biten bir tatil daha....

Hayatımıza son yıllarda yerleşen “çocukla tatil” olgusunu iyice alışmaya başladık. Artık daha kolay hazırlanabiliyor, daha az eşyayla idare edebiliyor ve daha çok eğlenebiliyoruz. Ne yazık ki tatil konusunda cesur davranamıyorum. Hem biraz Dora düzenine ve evine çok bağlı bir çocuk olduğundan, hem de dinlenmek istediğimden öyle uzun bir üç kişilik yurt dışı aile tatili yapamadık. Bu yıl çok planlamıştım ama yine tüm aile otel tatilini tercih ettik. Hem annemlerle zaman geçirdik, hem de onlar çocukların bakımına yardımcı olduğundan dinlenebildik.



Bu yıl daha önceki yazlar gibi yiyecek taşımadım tatile, yemek için Dora’yı zorlamamaya, rahat bırakmaya karar verdiğim için biraz sağlıksız ve az beslendi ama kendimi tutmaya çalıştım. Onun dışında eğlenceliydi, bol bol oynadık, yüzdük, kaydık, dans ettik… En güzeli beraber uyuduk. Tatillerde kurallarımız esnetip beraber uyuyoruz, çok keyifli oluyor. Bu dönemde poz vermekten pek hoşlanmadığı için fotoğraflarımız az, ancak canı isterse güzel şeyler çıkabiliyor, eskisi gibi güzel fotoğraflarla dönemiyoruz tatillerden... Tatil dönüşü çok suya girmenin etkisiyle otit geçirdi, kulak ağrısı çekti biraz, o da can sıkıcı kısmı oldu.


Artık büyüdüğü için yanımıza aldığımız eşyalar da azalıyor. Yine en büyük bavul Dora’nın ama daha çok giyecek içeriyordu. Güneşin yan etkilerinden korktuğum için uzun kollu, kapalı, UV protect mayolar kullandım sürekli, artık hareketlerini kısıtlayamadığım için çok işlevsel oldu. Yüzme okulu Aquatots’dan aldığım mayo oldukça kaliteli ve rahattı, i-play’dan aldığım takım kaliteli ama rahatsızdı, İmaginarium’dan aldığım ise beni de şaşırttı ama kalitesizdi.

Deniz, havuz kenarında en önemli aksesuarlardan biri de ayakkabılar. Şıklıktan çok rahatlığı düşünmeyi öğrendim bu yaz. Gün içinde Crocs terlikler ve Birkenstock sandaletler, su kenarında da Slipstop ayakkabılar her türlü giysiyle hayatımızı kurtardı.

Çocuk gözleri de güneşe karşı korunması gerektiğinden ve minik kuşum meraklı olduğundan ona iki Ray-ban gözlük aldım. Bu konuda markanın güvenilir olması çok önemli. Ray-ban kids oldukça başarılı. Başta hevesliydi ama sonra sıkıldı, şapkanın koruyucuyla yetindi.

Ne kadar yüzme dersi alsa ve iyi yüzebilse de dalgalı deniz ve havuz kenarında biraz da yalnız eğlenebilmesi için son dönemlerde çok güvendiğim Myminibaby kolluklardan hem Arda’ya hem Dora’ya aldım. Özgür olunca çok rahat ettiler, biz de biraz dinlenebildik.


Güneş koruyucu için hala mineralli ürünleri tercih ediyorum. Bioderma ve Trukid kullandım. Çok da koruduğum için bir sıkıntı yaşamadık. Sivrisinekler için Bella B Buzzy B aldım yine ama bu yıl çok gerekmedi.


Biraz daha keyifli geçmeye başladı tatillerimiz, birkaç hafta sonu kaçamağı yaparız ama artık Dora’yla yurtdışına çıkmanın zamanı geldi diye düşünüyorum. Bakalım, biraz daha planla yapabileceğimi sanıyorum.

14 Temmuz 2015 Salı

Tamamen psikolojik

Rutin çocuk gelişimi incelemeleri için 18. ayda pedagog kontrolü yapılması öneriliyor. Aslında bu çocuğun durumuna göre farklı zamanlarda da yapılabilir. Ben Dora’nın gelişimini kendim takip ettiğim ve basamakları bildiğim için geçen yaz psikolojik bir değerlendirme almadım. Bu yıl hem iki yaşın getirdiği hırçınlıklar hem de tuvalet eğitimi, anneanne bağımlılığı, aileden uzak kalma süreci gibi sorunların kafamda olması nedeniyle destek almanın uygun olduğunu düşündüm. Tabi gelişiminin bir uzman tarafından değerlendirilmesi de uygun geldi.
 
Çalıştığım hastaneye her geldiğinde canını sıkacak şeyler yaşadığı için Dora’yı ikna etmek kolay olmadı. Neyse ki dünya tatlısı psikoloğumuzla tanışıp oyun oynamaya başlayınca çok mutlu oldu. Sorduğu sorulara cevap verebilmesi ve cevaplarının coşkuyla karşılanması çok hoşuna gitti. Bazı cevapları beni bile şaşırttı. Komutlara uyma konusunda iyi olduğunu zaten çok önceden biliyordum. Sonuç olarak dil gelişimi ve el becerileri açısından yaşından ileri olduğu onaylandı, geveze kuşumun. Tuvalet eğitimi açısından önerilerimizi de aldık, zaten zamanlama dışında sıkıntı yoktu, yakında sonlanacak gibi. Yapılması gerekenler listesinde bir madde daha tamamlanınca mutlu döndük evimize.

 
Pedagog kontrolü ne zaman gereklidir?
Pedagog çocuğun klinik değerlendirmesini yaparak soruna göre gerekli uzmanlara yönlendirecektir. Çocuğun basit problemleri varsa öncelikle doğru bir yönlendirme için pedagoga gitmek gerekir. Çocuktaki bulgulara göre pedagog Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi uzmanıyla birlikte çalışır, doktorun yönlendirmesiyle çocuğa da terapi desteği verir ve aileyi bilinçlendirir. Böylece Çocuk Psikiyatristi ile işbirliği içinde çocuğun tedavisine destek olur. Pedagogların en önemli rolü anne babalar için önemsiz gibi görülen bulguları değerlendirip, şüphe ettiği bozukluğun tanı ve tedavisi için geç kalmadan Çocuk ve Ergen Psikiyatristine yönlendirerek tedavi sürecini başlatmalarıdır. Erken tanı tedavi sürecini kolaylaştırır. Aynı şekilde Çocuk ve Ergen Psikiyatri uzmanı doktor da tedavi ettiği çocuğu terapi desteği alması ve ailesinin çocuğa nasıl davranacağı hakkında danışmanlık alması için pedagoga yönlendirir.

Pedagoga gitmek için çocuğun bir sorun yaşaması gerekmez. Bebeği pedagog rehberliğinde bilinçli bir şekilde büyütmek ilerde oluşabilecek sorunları önlemeye yardımcı olur. Çocuğun sağlıklı ve mutlu büyütmesi için pedagoga gitmek bir çocuk doktoruna gitmek kadar normal ve gereklidir. Doğumdan sonra bebeğin gelişimi ve psikolojisi, oyuncakların seçimi, ailenin bebeğe yaklaşımı hakkında bilgi almak için gidilmelidir. Bebeklik döneminde çocuğun gelişimini takip etmek, gelişimini destekleyecek oyun ve oyuncak seçiminde destek almak için gidilebilir.

 
Çocuğun hayatındaki belli başlı değişikliklerde de destek amacıyla pedagogdan fikir almak faydalı olabilir. Aileye yeni bir bebeğin gelişi, boşanma, anne babanın ayrı evlerde yaşaması, kreşe ve okula başlama gibi durumlarda, aile içi ilişkilerde büyük krizler yaşanıyorsa ve çocuk bu durumdan derin bir şekilde etkileniyorsa, çocuğun bakımından birinci derecede sorumlu olan yetişkinde psikolojik sorunları varsa, aile bireylerinden birisinin yaşadığı önemli bir hastalık, kaza, ölüm ve yas gibi aileyi derinden sarsan ve çocuğu da etkileyebilecek olaylar varsa pedagoga danışmak uygun olabilir.

Çocukta davranış değişiklikleri olması da psikolojik değerlendirme gereksinimi için anlamlı olabilir. Tavırlarında ani değişiklikler, sürekli gergin, sinirli, huzursuz olması, uyku ve beslenme düzeni bozulması, düzgün konuşuyorken aniden kekelemeye başlaması, korkuları ve kaygılarının artması, altını ıslatmaya, gece dişlerini gıcırdatmaya başlaması, saldırgan ve hırçın bir tavır sergilemesi, anneye olan düşkünlüğün artması, çok sessiz bir çocuk olması ve kimseyle bir şey paylaşmak istememesi uyarıcı durumlar olmalıdır.

 
Ayrıca çocukta ciddi bir bozukluğun habercisi olabilecek bulguların saptanması açısından da değerlendirme önemlidir. Bu durumda erken tanı çocuğun tedavisinde önemli bir rol oynar. Çocuk yaşına göre öğrenmekte güçlük çekiyorsa, gelişim alanlarından birinde gecikme varsa, arkadaşlarıyla uyum problemi yaşıyorsa, sürekli altını ıslatıyor ve çocuk doktoru bunun fizyolojik bir nedeni olmadığını ifade ediyorsa, okulda ve evde aşırı aktifse ve dikkatini toplamakta zorlanıyorsa, inatçı ve dediklerini ağlayarak yaptırıyorsa, tutturmalar ve takıntılar hayatını etkileyecek boyut aldıysa, uyku sorunları, konuşma gecikmesi yaşıyorsa, algılamada ve komutları anlamada sorun yaşıyorsa, göz kontağı kurmuyorsa, aile üyeleri dışında kimseyle iletişim kuramıyorsa, kendi odasında tek başına yatamıyor annesi veya babasıyla yatıyorsa, öz bakım ihtiyaçlarını kendisi yapamıyorsa, okul başarısında ani düşme olduysa ya da buna benzer ipuçları varsa bu durum bir psikiyatrik bozukluğunun başlangıcının sinyali olabilir. Pedagog bu semptomları değerlendirir eğer ruhsal bir bozukluktan şüphe ederse Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi uzmanı doktora yönlendirir. Çünkü zaman kaybedildiyse ve artık ruhsal bozukluk derecesinde ise psikiyatrik ilaçlar tedavinin bir parçasını oluştur. Bozukluğun kesin tanısında ve tedavi için yazılacak ilaçlar konusunda Çocuk Psikiyatrisi uzmandır.
 
 

20 Haziran 2015 Cumartesi

Hayaller gerçekleştirmek için var...

Yazmayı hep sevdim ben... Çocukluk, gençlik hayallerimin biri doktor olmaksa diğeri bir kitabımın olmasıydı. Fırsat buldukça yazdım; okudum, okudum, yazdım... Doğru yazmak, düzgün yazmak, bildiğimi yazmak en önemlisiydi. Araştırma yaptım, makale yazdım. Eğitim aldım, öğretmek için yazdım. Dora doğdu, unutmamak için yazdım. Okusun, bilsin, hatırlamasa da mutlu olsun diye blog yazdım. Söyleyemediklerimi hep yazdım, yazdıkça sayfalar biriktirdim. Okundukça gurur duydum. Dora’yı en iyi şekilde yetiştirmek temel amaçlarımdan biri oldu, bildiklerimi uygulamaya çalıştım, bilmediklerimi öğrendim. Aldığım eğitimin önemini yaşayarak gördüm. Bilerek yapmanın insana nasıl bir güven verdiğini yaşadım.

Hastalarımın anneleri sıkça “siz olsanız kendi çocuğunuza ne yapardınız?” diye sormaya başladıklarında neler yapabileceğimi düşündüm. Fikir aldığım arkadaşlarım da bilgilerimi, tecrübelerimi kitap olarak ellerinde tutabilseler çok güzel olacağını söylediler. Bu aşamadan sonra yayınevleriyle görüşmeye başladım. Kitabımı yayınlamaya sıcak bakanlar içinden hem benim tarzıma uyan, hem de ekibine çok güvendiğim Optimist Kitap ile çalışmaya 2015 Ocak ayında başladık ve planladıkları gibi kitabım Haziran ayında yayınlandı.
 

Henüz heyecanını yaşıyorum. Hayatım boyunca insanın bir kitabının olmasının muhteşem olduğunu düşünürdüm, şimdi bunu yaşamak çok güzel. Hem de içinde benim hayatımın, kızımın ve mesleğimin olduğu bir kitap... Umarım beklentilere cevap verir de benim mutluluğum katlanır. Öyle çok destek aldım ki minnet duyduğum bir çok insan oldu ama en çok da editörüm Mutlu Hanım, iyi ki var...

 

İlk karne heyecanı

Çocuk sahibi olmak endişelerle birlikte yeni heyecanlar da demek aynı zamanda. İlkler insana hep mutluluk veriyor. Bir yaşına kadar bol bol “ilk”lere tanık oluyoruz zaten ama her yıl değişerek yeni bir sürpriz getiriyor. Bizim yaşadığımız döneme göre çok erken bir zamanda, 29 aylıkken Dora ilk karnesini aldı. Daha önce aldığı yüzme sertifikalarını düşününce her şeyi biraz erken yaşadığı bir gerçek.


Çocuğu ilk karnesini alan her anne gibi, işlerimi ayarladım, erkenden gittim Dora’yla okula. Çocuklar ne olduğunu tam anlamayasa da anneler heyecanla aldılar ilk karneleri. Bir ara öğretmenleri karnenin ne olduğunu anlatmaya çalıştı, minik kuzulara. Karnelerle birlikte dönem boyunca yaptıkları etkinlikleri de verdiler, onlara bakmak çok eğlenceli. Bir de o çizimleri, boyamaları Dora’nın yaptığını düşünmek... Ne çabuk büyüdü prensesim.

Yaş olarak sınıf ortalamasının oldukça altında olsa da uyumu çok iyiydi Dora’nın. Oyun grubuna giderken öğretmeninin “Dora’nın yapacağını düşünüyorum” diyerek okul öncesi gruba geçmesi için ısrar etmesine minnettarım şimdi. Oyun grubunda sıkılmaya başlamıştı, sınıfta kendinden en az 6 ay büyük çocuklarla daha fazla eğlendi bu dönem. Karnede de ciddi bir gerilik yok, bu nedenle doğru sınıfta olduğuna bir kez daha emin oldum.

Biz karne aldıktan sonra uzun bir tatil başlardı. Ne yazık ki artık böyle değil. Yaz okuluna devam etmeyecek bir kaç çocuk için okul kapandı ama Dora ve sınıfının büyük bölümü pazartesi yaz okulunda buluşacak. İstediğimiz haftalarda kullanabileceğimiz beş haftalık bir yaz okulu programımız var. Tatillerimize göre ayarlayınca neredeyse yazın tamamında okula devam edecek gibi görünüyor. Kış programına göre daha hafif, daha eğlenceli günler geçirecek hem de okuldan ve arkadaşlarından uzak kalmayacak. Okul bitti üzüntüsü yaşarken iki gün sonra yine geleceğini öğrenince mutlu oldu.

Bizim dönemimizden çok farklı hayatlar yaşasalar da heyecanlar, keyifler, mutluluklar hep aynı. Umarım sınıftaki arkadaşlarının hepsi ve tüm diğer çocuklar hayatları boyunca böyle güzel günler yaşar ve yaşatırlar, umarım çok mutlu olurlar...

2 Haziran 2015 Salı

Okul servisinde de oto koltuğu

Dora büyüdükçe, şartlar değiştikçe kafamda yeni sorunlar beliriyor. Meğer hayat ne kolaymış bebekken. Okula başlarken zaten çok endişeliydim, “bensiz ne yapacak, yemeğini nasıl yiyecek, altını kim değiştirecek?...” gibi bir çok soru vardı kafamda ama nasıl gidip geleceğini düşünmüyordum. Annemle babam sabah bırakıyor, öğleye kadar sahilde zaman geçiriyor, öğlen de alıp eve dönüyorlardı.

Önümüzdeki dönem hem Dora büyüdüğü için, hem de gündüz uykularından vazgeçip evdeki öğleden sonralar anlamsızlaştığından öğretmenin ve psikoloğunun tavsiyesiyle tam gün okula gitmesini planlıyorum. Böylelikle okulda geçirdiği zamanın artmasıyla birlikte artık bale, satranç gibi aktivitelere katılabilecek, ingilizce dersleri daha yoğunlaşmış olacak. Ama diğer taraftan annemin ya da babamın onu sabah okula bırakıp akşama kadar bekleme imkanı olmadığından okul servisi kullanma ihtimalini düşünüyorum. Dora’nın biraz daha bireyselleşmesi için de iyi bir fırsat olabilir bu durum. Ama ya güvenlik?

 
 
Dora’nın okula servisle gitmesini planlamaya başladıktan sonra aklımda sürekli nasıl olacağına dair düşünceler var. Sabah kim bindirecek, akşam kim karşılayacak, nöbetim olduğunda nereye bırakılacak... Bir şekilde bu durum organize edilebiliyor da güvenli olup olmayacağı konusunu çözemiyorum. Dora’nın bizim için de olmadığımız bir araçta, tanımadığım insanlarla yolculuk yapma ihtimali beni endişelendiriyor. Evet, eğitimli olabilirler, her çocukla tek tek ilgilenebilirler ama yetmezse?

Henüz servis şöförüyle konuşmadım ama yaptığım gözlemler sonucu araçlarda her çocuğum emniyet kemeri bağlanarak seyahat ettirildiğini öğrendim. Peki bu yeterli mi? Konuştuğum herkes yeterli olduğunu düşünüyorken ben iki yaşında bir çocuğun erişkinler için yapılmış o emniyet kemerleriyle güvende olacağına inanamıyordum. Biraz araştırdıktan sonra haklı olduğumu, çocukların okul servislerinde de oto koltuğunda yolculuk yapmaları gerektiğini öğrendim.

 
Dora doğduğundan beri arabada oto koltuğuna oturması konusunda hiç taviz vermedim. Hareket halindeyken asla kucağıma almadım. Hiç bilmediği için onun da böyle bir talebi olmadı. Bizim kullandığımız arabada bu kadar önem verdiğim bir konunun servis şöförünün kullandığı araçta daha az önemli olması mümkün değil. Neyse ki benden daha önce bu sıkıntıları yaşamış, kendi kendine çözmeye çalışmış anneler olduğunu bilmek umut verdi. Bazı kreşlerin servislerinde taşınan çocukların yaşlarına uygun oto koltukları bulunuyormuş. Olmayan servislere de anneler pazartesi sabahları kendi araçlarındaki oto koltuklarını verip cuma akşamları almak gibi bir çözüm bulmuşlar. Çocuğun serviste, eğer arkadaşlarının anneleri bunu yapmıyorsa, kötü hissetmesi dışında bir sorun olmuyormuş. Sadece oto koltuğuyla yolculuk yapmasını istediğimi belirtmem yeterliymiş, uygulamak zorundalarmış. Zaten buna direnen bir şöförün aracına kızımı bindireceğimi de sanmıyorum.

 
Yeni dönem okul kaydını yaptırdım. Servis kaydını yaptırırken de isteyeceklerimi biraz olsun netleştirdim. Umarım sorunsuz şekilde halledebilirim de bu okula servisle gitme durumu biraz daha içime siner. Her geçen gün tanımadığım sorunlarla karşılaşıyorum. Biliyorum birçok anneyle aynı şeyleri yaşıyorum. Biz çocukken sorunlar daha farklıydı, okul servislerinde kemer bile yoktu ama bu doğruyu bilmemize ve uygulamamıza engel değil. Çok değeril çocuklarımızın güvenliği her şeyden önemli olmalı...

http://markaanne.com/guvenlik/okul-servisinde-de-oto-koltugu/

17 Nisan 2015 Cuma

“ İçerdeki Çocuklara” Anaokulu










Anneleri cezaevinde olduğu için, parmaklıklar arasında yaşamak zorunda kalan 0-6 yaş arası cezaevi çocuklarının oyun ve eğitim imkanlarının iyileştirilmesi için “İçerde çocuk var” adıyla bir sosyal proje başlatıldı.
Projeyle Türkiye genelindeki 7  kadın ceza infaz kurumundaki anaokullarının iyileştirilmesi amaçlanıyor. Projenin ilk adımı Adalet Bakanlığı’nın izni ve işbirliğiyle İstanbul Bakırköy Kadın İnfaz Kurumu’nda atıldı.

Çeşitli meslek gruplarından 24 duyarlı vatandaşın gönüllü olarak  yola çıkıp, Türkiye Çocuklara Yeniden Özgürlük Vakfı ile bir araya gelerek başlattığı İçerde Çocuk Var adlı projenin amacı,  cezaevlerinde, annelerinin hem yatağını hem de  kaderini paylaşan miniklerin hayatına dokunarak geleceklerine katkıda bulunmak. Proje,cezaevi çocuklarına öğrenebilecekleri, eğlenebilecekleri eksiksiz bir anaokulu ortamı oluşturmak, yeşil alanlar yaratarak doğayla tanışmalarını sağlamak, gelişimlerine uygun yemek hazırlanabilecek mutfak inşa etmek ve dış mekan oyun alanı kurarak cezaevi içinde özgür bir yaşam alanı yaratmayı hedefliyor.

İstanbul Bakırköy Cezaevi’nde başlayacak proje kapsamında, mahkum annelerinin kaderini yaşamak zorunda kalan cezaevlerinin masum çocukları için kaynak bulmak amacıyla çeşitli etkinlikler ve kampanyalar yapılacak. Ayrıca, İstanbul Valiliği’nin izniyle alınan 4528’e gönderilecek SMS’ler ve banka hesap numarasına yapılacak bağışlarla kampanyaya gelir sağlanacak. Böylece, mevcut anaokullarının  iyileştirilmesi ve anaokulu bulunmayan kadın cezaevlerinde de yeni ana okullarının yapılmasında kullanılacak. Hedeflenen anaokullarının çocuklara kazandırılmasından sonra ise proje,  cezaevi çocuklarının dışarıdaki yaşıtları ile eşdeğer eğitim şansına sahip olmalarını sağlamak ve cezaevi yaşam koşullarının iyileştirilmesi için devam edecek. 

İlk adım İstanbul’ da
Türkiye’deki 7 tane kadın ceza infaz kurumunda yaklaşık 5 bin kadın mahkum var. Bunlardan 370 Kadın mahkum, 0-6 yaş arası çocuklarını kendi yatağında yatırarak cezaevinde büyütüyor. Örneğin, İstanbul Bakırköy Kadın Cezaevi’nde mahkum anneleriyle cezaevinde yaşayan 0-6 yaş arası 53 çocuk var. Bakırköy Cezaevi’ndeki çocukların bir kreşi var ancak bu kreşin de iyileştirilmesi, eğitici oyuncak ve kitaplarla yeniden elden geçirilmesi gerekiyor. Projenin ilk adımı da Adalet Bakanlığı’nın izni ve işbirliğiyle Bakırköy Cezaevi’nde atılacak.


Oyuncak ve oyun arkadaşları yok
Cezaevinde doğan ya da annelerinin kucağında parmaklıklar arkasına gelen, cezaevlerinin masum çocukları, hayatlarının en önemli evrelerini yaşıtlarının sahip olduğu birçok şeyden yoksun, olumsuz koşullarda geçiriyor. Oyun oynama ve eğitim almaları gereken zamanlarını annelerinin koğuşunda, çeşitli suçlardan mahkum, yetişkin kadın koğuş arkadaşlarıyla geçiren çocukların, bu süreçte yaşadıkları deneyim, hayatlarının sonraki dönemlerini özellikle ergenlik ve gençlik yıllarını ne yazık ki derinden etkiliyor. Koğuşlar kalabalık olmasın diye her koğuşa sadece bir çocuğun konulduğu cezaevi çocuklarının oyuncak ve kendi yaşıtı oyun arkadaşları yok.  

“İçerde Çocuk Var” projesi ilk adım İstanbul’da Bakırköy Kadın İnfaz Kurumu’nda atıldı. Tüm mimari ve inşaat hazırlıkları tamamlanan anaokulunun çok yakın bir zamanda tamamlanması hedefleniyor. Bakırköy Kadın İnfaz Kurumu tamamlandıktan sonra Türkiye’de bulunan diğer Kadın cezaevlerine de anaokulu kazandırılacak. Böylece proje ile cezaevi çocukları,  kreş, oyuncak ve oyun arkadaşlarına kavuşacaklar.

Proje ile ilgili detaylı bilgiye www.icerdecocukvar.com sitesinden ulaşabilirsiniz.


Bağış için ;
COCUK yazıp 4528’ e SMS gönderilebilir.
Banka bağışı için; Vakıfbank Kadıköy Şubesi, Şube kodu 012 Türkiye Çocuklara Yeniden Özgürlük Vakfı (TL)
TR 94 0001 5001 5800 7303 0490 01
 
 
 
 
 
 
TCYOV

Emziren anne beslenmesi

Günümüzde bir çok konuda seminer düzenlemek kolaylaştı. Eğitiminin, bilgisinin, tecrübesinin ne ölçüde olduğu tartışılır bir çok insan seminerler düzenliyor, sertifikalar veriyor, kitaplar yazıyor. Çocuk sağlığı ve gelişimi bu konuda en popüler olan alanlardan. Artık annler bilgiye daha fazla önem vermeye başladığı için bu tarz şeyler daha fazla pirim yapıyor ama keşke bilgiye önem veren anneler bilgiye ulaştıkları kaynağı da önemsese... Bir kaç seminer dinlemek, kursa gitmek, çocuk sahibi olmak insanı ne yazık ki daha bilgili yapsa da uzman yapmıyor.

Çocuk sağlığı uzmanı olsam da her konuda en son bilgilere sahip olduğumu söyleyemem elbette ama en iyi bilgiye nerden ulaşılması gerektiğini biliyorum en azından. Çocuk gelişimiyle, sağlığıyla ilgili herhangi bir konuda doğru bilgi almak için mutlaka literatür taramak gerekiyor. Anne sütü ve emzirme de herkesin üzerine söyleyecek sözü olduğu bir konu. Neyse ki hastanenin pediatri kliniğinde her hafta bir konuda seminer oluyor. Bu hafta emziren anne beslenmesi anlatıldı. Yeni literatür bilgileri klasik söylemlerimizden biraz farklı. Doğruyu bulmak, okumak, bilmek, yenilemek gerekiyor...
 
 
Emziren annenin beslenmesi
Emziren annenin dengeli beslenmesi hem kendi fizyolojik gereksinimlerini karşılanması ve kendi besin yedeğini dengede tutması hem de ideal anne sütü miktarı ve içeriği yoluyla bebeğin sağlıklı büyüme ve gelişmesi için önemlidir.

Annenin diyet kurallarını fazla önemsemesi, yeterince iyi beslenemediğini düşünmesi, bunun için özel zaman harcaması gerektiğine inanması ve hızlı kilo vermek istemesi emzirmeye engel oluşturabiliyor.

Yeterli süt üretimi için doğumdan sonra mümkünse ilk yarım saatte bebeğin emzirilmesi, bebeğin özellikle ilk bir ay içinde her istediğinde emzirilmesi, annenin bebeği için yeterli süt üretebileceğine inanması ve annenin yeterli ve dengeli beslenmesi önemlidir.

Bununla birlikte iyi beslenemeyen hatta kötü beslenen gruplarda bile 550-1200ml/gün kadar değişen süt üretimi gösterilmiştir. Anne eğer ağır beslenme bozukluğuna sahip değilse beslenme durumunun süt miktarı üzerindeki etkisi ihmal edilebilir düzeydedir.
 
Güncel görüşler
      Özel bir besin tüketmesine gerek yoktur.
      Fazla sıvı tüketmesine gerek yoktur.
      İlave vitamin ve mineral desteği almasına gerek yoktur.
      Bebekte alerjik durum olmadıkça besin kısıtlamasına gerek yoktur.
      Yeterli ve dengeli bir beslenme yeterlidir.

 
Anne sütünün salgılanması ve volümü kısa süreli sıvı artışı ya da azlığından etkilenmez. İdeal olan günde 2.5-3.5 L sıvı tüketmektir (her emzirme sonrası 1 bardak su tüketmek).

Laktasyonda enerji gereksinimi annenin bazal metabolizma hızına, yaşına, aktivite düzeyine, ürettiği sütün miktarına ve diğer faktörlere bağlı olarak değişir. Üretilen 100ml sütün enerji maliyeti 80 kaloridir. Ciddi enerji sınırlamasında sütün miktarı azalır, kalitesi değişmez. Laktasyondaki kadınlara önerilen ilave enerji birinci 6 ay için 475-500 kalori/gün, ikinci 6 ay için 400 kalori/gün’dür.
 
Gebelikte depolanan yağlar, büyük ölçüde, laktasyonun ilk aylarında, enerji sağlamak amacıyla kullanılır.
Negatif enerji dengesinde, plazma prolaktin düzeyi artar ve laktogenezis korunur.

Laktasyonda günlük enerji gereksinimi 170 kalori depodan, 450-500 kalori dışarıdan diyetle karşılanır.
1 su bardağı süt: 125 kalori
1 köfte: 70 kalori
1 orta boy meyve: 75 kalori
3 ince dilim ekmek: 210 kalori
Toplam: 480 kalori

Karbonhidratlar emziren annenin major enerji kaynağıdır. Düşük miktarda alınması durumunda annede yorgunluk, dehidratasyon, enerji kaybı olur. Bebek için gerekli enerjinin %40’ı karbonhidrattan gelir. Bu enerjiyi beyin gelişimi ve barsak kolonizasyonunda kullanır. Kaynaklar ekmek, tahıllar, pirinç, makarna, meyve ve sebzeler.

Anne sütündeki protein konsantrasyonu annenin protein alımı ile ilişkili değildir. Malnutrisyondaki popülasyonda da durum aynıdır. Protein annenin memesinde gen ekspresyonuna dayalı olarak sentez edilir.

Diyetten alınan kalorinin %20-35’ i  yağlardan gelmelidir. Yağlar sütün içindeki miktarı değişken olan besin öğesidir. Beslenme süresince zamanla miktarı artar. İki beslenme arasındaki zaman kısaldıkça yağ içeriği artar. Sigara içmek yağ içeriğini azaltır. Emzirmenin ilk günleri haricinde süt içindeki fosfolipid, kolesterol miktarı diyetten bağımsız stabil seyreder. Yağlar bebeğin büyüme ve gelişmesinde rol oynar. Beyin, retina, hücre membran gelişiminde yağlara ihtiyaç vardır. Sütteki yağ asitleri  bebeklerin gaitalarının yumuşak çıkmasını sağlar. Preterm doğum yapan annelerin sütünde yağ içeriği %30 daha fazladır. Kaynaklar mono ve poliansatüre yağlar tercih edilmelidir (LDL nin azalmasına yardımcı). Avakado, zeytin, ceviz, ayçiçek yağı, kanola yağı, zeytinyağı, balık.
Satüre ve trans yağlar az tüketilmeli (LDL i arttırdığı için). Kırmızı et, krema, tam yağlı süt ürünleri, hindistan cevizi yağı, fastfood, patates kızartma, margarin, işlenmiş gıdalar.
Trans yağ asitleri annede kardiyovasküler hastalık riskini arttırır, bebeklerdeki risk hakkında bilinen az. Laktasyon süresince yapılan düzenli egzersizin sütteki esansiyel yağ asitlerini arttırdığı gösterilmiştir.
 
Anne sütündeki  omega yağ asitleri (DHA) miktarı annenin beslenmesinden ,özellikle de tükettiği yağ türünden güçlü bir şekilde etkilenir. Vejeteryan annelerin sütlerinde DHA düzeyi düşüktür. Kaynaklar somon, DHA ile zenginleştirilmiş yumurta, morina balığı, ringa balığı, karides, yengeç, ıstakoz. Ağır metal içermeyen balık yağı takviyesi (gebelikte, emzirme döneminde, infantlarda risk ve yararı net bilinmiyor) diyetle yeterli Omega 3 alamayanlara önerilir. Haftada 2 gün balık veya kabuklu deniz ürünü tüketilmeli. Somon, karides, yağsız tuna, hamsi, sardalya uygun. Kılıç balığı, köpek balığı yenilmesi önerilmiyor. Balıklardan ağır metal alımı beyin gelişimine zarar verebilir.

Anne sütündeki demir miktarı annenin diyetindeki demir miktarı ile ilşkili değildir. Kaynaklar kırmızı et, balık, kümes hayvanları, bakliyat, kurutulmuş meyveler. Term infantların ilk 4-6 ay yeterli demir deposu vardır.

Anne sütündeki kalsiyum miktarı annenin depolarına, kemiklerden mobilize olan kalsiyuma bağlıdır. Diyetle alınan kalsiyumdan etkilenmez. Kaynaklar yağsız veya az yağlı süt, peynir, yoğurt, zenginleştirilmiş portakal suyu. Süt, sıvı, protein, vitamin D, B grubu vitaminleri için iyi bir kaynaktır. Emziren anne yeterli kalsiyum alsa bile kemik kaybı oluşuyor, kaybolan kemik dansitesinin geriye dönüşümü emzirmeyi kestikten 3-6 ay sonra gerçekleşiyor. Diyetinde süt ve süt ürünü alamayan annelere kalsiyum takviyesi yapılmalıdır.

D vitamini açısından riskli anne eve bağımlı, koyu tenli, örtülü, düşük sosyoekonomik durum ve eğitimsiz grup anneler. Endokrin dernekleri annelere 1500-2000 IU Vitamin D  takviyesi öneriyor.

İyot yenidoğanın tiroid hormon depoları ve nörolojik gelişim için önemli. Sigara içen annelerin  sütünde  iyot  miktarı daha az. Vejeteryan anne sütünde eksik olma riski fazla. Anne diyetindeki miktar ile süt içeriğindeki miktarı yakından  ilişkilidir. Kaynaklar iyotlu tuz, deniz ürünleri ve süt ürünleri.

Selenyum antioksidan enzim ve tiroid fonksiyonlarında önemli. Kaynaklar selenyumdan zengin topraklarda yetişen bitkiler, bazı et ve balıklar.

Çinko immün sistem, göz, karaciğer, kas, deride bulunur. Kaynaklar et, kümes hayvanları, midye, karides, yumurta, çekirdek.
 
Anne sütündeki Vitamin B6 miktarı annenin diyeti ile çok yakından ilişkilidir. Yüksek doz Vitamin B6  alımından kaçınılmalıdır. Prolaktin seviyesini baskılayarak süt üretimini azaltabilir. Günlük alımı  25mgr/gün sınırı aşılmamalıdır. Kaynaklar et, kabuklu deniz ürünleri, kümes hayvanları, muz, yumurta, fasulye, tam tahıl.

Vejeteryan annelerin süt içeriği diğer anne sütlerine benzer içeriktedir ve besin olarak yeterlidir. Et, süt, yumurta yemeyenler yetersiz kalori alabilirler. Süt ve süt ürünü tüketmeyenlerde kalsiyum, protein, vitamin D, vitamin B12, vitamin B2, folat, DHA eksikliği olabilir.

 
Emziren anneye rutin olarak multivitamin desteği yapmaya gerek yoktur. Çok kısıtlı beslenen özellikle vegan annelere ve günlük kalorisi 1800 kalorinin altında olan annelerde kalsiyum ve multivitamin desteği faydalı olmaktadır.

Bira ve şarabın süt salgısı ve volümünü arttırdığına inanılır. Alkol süt salınımını bozar ve süt volümünü azaltır. Alkol süte geçer, anne sütünün tadını ve kokusunu değiştirir. Sütteki pik seviye aç karna alındıysa 30-60 dk sonra tok karına alındıysa 60-90 dk sonradır. Alkol sütten alımından 2-3 saatte temizlenir sağmakla temizlenmez.

Sigara süt salınımını bozar, süt volümünü düşürür. Erken sütten kesilmeye neden olur.

Kafein 300 mg altındaki doz genellikle bebeklerde problem yaratmaz. Diğer kafein kaynakları soda, yeşil ve siyah çay, çikolata. Erişkinde vücuttan 3-5 saatte atılır, yenidoğanlar 20 ve daha fazla saatte metabolize ederler. Kafein bebekte irritabilite ve uyanıklık yapar.
 
Soğan, sarımsak, bulgur, brokoli, bakliyatlar vb besinlerin koliğe neden oldukları belirtilir. Yapılan çalışmalarda besinlerle bebeğin distresi arasında ilişki gösterilmemiştir. Anneler bebeklerine sorun yaratan besinleri elimine edebilirler. Alerji yaptığı düşünülen besinler 10-15 gün süreyle beslenmeden çıkarılır, bulgular geçtikten sonra tekrar denenir.
 
Ağır bir egzersiz sonrasında anne sütünün laktik asit içeriği artar ve sütün tadı değişir. Bazı bebekler bu tattan hoşlanmazlar. Böyle durumda anneye ya egzersiz öncesi ya da egzersizden 90 dakika sonra emzirme önerilir. İdeal olan haftada 3 gün 30 dakika orta derecede egzersizdir. Laktasyon döneminde yapılan egzersiz annenin kardiyorespiratuar sağlığını iyileştirir, anne sütündeki esansiyel yağ asitlerinin artmasına neden olur.

Besin piramidi
Çeşitlilik: Tüm besin grupları ve alt grupları tüketilmeli.
Orantı: Bazı gıdaları daha çok (sebze, meyve, tam tahıl, düşük kalorili yağ) bazı gıdalar daha az (doymuş, trans yağ, alkol, tuz, eklenmiş şeker) tüketilmeli.
Aktivite: Her gün fiziksel olarak aktif olunmalı.

 


Tüketilmesi gereken servis sayısı
Sebze, meyve: En az 6 servis.
Ekmek ve kahvaltılık gevrek: En az 7 servis.
Süt ve süt ürünleri: En az 3 servis.
Et, yumurta, baklagiller: En az 2 servis.
 
Süt arttırıcı öneriler
      Lohusa şerbeti
      Süt boncuğu,taşı
      Bebeğin boynuna sabır taşı
      Tavuk suyu çorbası
      Dereotu
      Tahin-pekmez
      Malt içeceği
      Maden suyu (gazı kaçırılmış)
      Çörek otu ile ısırgan otu balla karıştırılır

Annelerde süt sekresyonunun başlamasını ,devamını ve miktarını arttırmak suretiyle toplamda anne sütü miktarını arttıran ilaç yada bitkisel (herbal) ürünlere galaktogog denir. Bu etkilerini  genellikle laktasyonda etkili hormonlar üzerinden gösterirler. Galaktogoglar ile ilgili çalışmalar oldukça sınırlıdır. Bu ilaçların uzun dönemde çocuklar üzerindeki etkileri bilinmemektedir.

Bitkisel Galaktogoglar
      Asparagus racemosus (Hint kuşkonmazı)
      Rezene (Fennel)
      Isırgan otu
      Keçi sedefi otu(Goat’s rue)
      Anason
      Silimarin(Milk thistle ,Deve Dikeni Tohumu)
      Peygamber Dikeni (Blessed Thistle)
      Çemen otu (Fenugreek)

Bitkisel galaktogogların etkinlik, standart doz ve güvenlik açısından daha çok randomize kontrollü çalışmalara ihtiyaç var. Anne sütünden bebeğe transfer olan bu bitkilerin ileride bebekler üzerinde nasıl etki yapacağı konusunda bilgilerimiz eksik, bu nedenle ilk seçenek olmamalıdır.