24 Kasım 2011 Perşembe

Çocuk sahibi olmak...

Yaşım geçiyor/Herkesin var/Kocam istiyor/Annem, babam istiyor/Evliliğim monotonlaştı… Ya da;
Daha gencim/Yapacak çok işim var/Dünya büyük, gezecek daha çok yer var/Daha evlenmemiş birçok arkadaşım var/Ailemin zaten torunu var/Biz böyle çok iyiyiz, mutluyuz, bir düzenimiz var…
İki uç arasında sürekli bir devinim halinde gidip gelmek… Bazen birkaç gün bir uçta kalmak, bazen de gün içinde sürekli fikir değiştirmek… Ama sonuçta gün içinde birçok defa bu konuyu düşünmek, konuşmak…
Daha hazır olmadığım için böyle gidip geldiğimi düşünürken fark ettim ki tam olarak “çocuk sahibi olmaya hazır olmak” diye bir şey yok. Bunun için dokuz ay kadar bir süre var. Şimdilik benim durumum için “istiyor olmak” yeterli. Peki, istiyor muyum? Evet, hayatımın bir döneminde bir çocuğum olmasını istiyorum ama o dönem şimdi mi buna karar verme aşamasındayım.
Hayatımı sürekli “5 yıllık kalkınma planları” ile düzenleyen ve şimdiye kadar “şans mı, çalışmak mı, yapılabilir hedefler koymak mı bilmiyorum ama” bu planlar dahilinde yaşayan biri olarak plandaki “çocuk sahibi olma” döneminin geldiğinin farkındayım. Bu bile istememe sebep oluyor; “plana sadık kalmak”…
İnsanın daha önce bilmediği, yaşamadığı bir şeyi “çok istemesi” fikri de bana anlaşılmaz geliyor. Zaten hayattaki köklü değişiklikler beni her zaman korkutmuştur. Ben rutinlerini seven, alışkanlıklarına bağlı biriyim sanırım. Tüm bunlarla birlikte kendimde bazı değişiklikler fark etmiyor da değilim. Yıllardır çocuklarla çalışmama, onlarla iletişimimin hep iyi olmasına, birlikte eğlenmeme karşın bu aralar, özellikle bebeklere, daha farklı ilgi gösterirken, “benim de olsa” diye aklımdan geçerken yakalıyorum kendimi…  Hamile olduğunu, doğum yaptığını duyduğum yakınlarım, arkadaşlarım bir süredir ilgimi çekiyordu zaten ama bu aralar hamile giysilerini bile incelemeye başladım.
Eminim birçok kadın bu hissettiklerim seviyesine bile gelmeden hamile kalmaya, çocuk sahibi olmaya karar vermiş ve olmuştur ama her konuda en ince ayrıntıya kadar kontrolü elinde tutmaya, her zaman planlı yaşamaya bu kadar alışmış olan benim gibi biri için bu halim oldukça normal. Mecburi hizmet yapacağımız yerler kura ile belirlenirken, Ayhan ile aynı yere, ve tabi iyi bir yere, gidebilmek için aylarca planlama yapan, sonuçta tam istediğimiz gibi bir sahil kasabasında çalışmaya başlayan (tabi şansımız da hep yanımızda oldu) biri hayatında oluşacak böyle büyük bir değişiklik için elbette günlerce, aylarca, yıllarca plan yapacaktır. Tabi ki Ayhan benim bu çılgınca plan yapan halimi çok sevmiyor ama aslında böyle yaşamanın konforuna alıştı, tatil de bile ufak bir aksilik aslında en çok onun keyfinin kaçmasına sebep oluyor.
Aslında ben beş yıl önce zaten çocuk sahibi olma planlarını yapmıştım, şimdi bu duruma kendimi adapte etme çabalarından başka bir şey değil bu. Ve tabi ki planlı bir hamilelik için yapılması gereken her şeyi yaptığıma emin olmaya çalışmak. Yoksa son dönemde hayatıma katılan minik meleklerin; Arda’nın, Zeynep’in, Ege Deniz’in, Duru’nun, Berat’ın yanında kendi bebeğimin olduğunu görmeyi, onlarla yaşadığımız mutluluğu kendi bebeğimizle yaşamayı istiyorum.
Şimdilik bu konunun psikolojik yanlarıyla ilgili okuyorum, yakında fiziksel bir hazırlık dönemi de başlayacak elbet. Her konu da olduğu gibi bu konuda da yavaş ama emin adımlarla ilerlemeyi tercih ediyorum…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder