25 Şubat 2013 Pazartesi

Uykusuz her gece...


Ben uyumayı çok severim, Ayhan da benden aşağı kalmaz bu konuda… Uykumu alamazsam sinirli oluyorum, etrafa sarıyorum, bu konuda da benden aşağı kalmaz… Ama bizim bir tanecik kızımız, minik prenses bize hiç benzemiyor, tam bir gece kuşu. Güneş batınca gözlerini faltaşı gibi açıyor, sabah yeniden doğana kadar bıcır bıcır… Bir gece, iki gece dayanılır, hatta eğlenceli bile ama bir aydır böyleyiz, 50 günlük hayatında. Kırkı çıksın umudu vardı herkeste ama bir değişiklik olmadı, Dora hala gecelerin insanı. Öyle ağlayıp, bağırması yok ama sürekli ilgi istiyor, o mızırdansın biz ona sürekli bir şeyler anlatalım keyfi yerinde, ama yatağına bırakırsak hiç hoşlanmıyor. Bir noktadan sonra da bünyemiz dayanmıyor, uykusuzluktan saracak yer arıyoruz. Arada annem gece kalıyor da karanlıkta uyumak nasıl bir şeydi hatırlıyorum…
 
Dora’ya istemediği bir şeyi yaptırmak daha şimdiden imkansız, buna uyumak da dahil. Tüm gece uyutmaya çalışıyorum, gözünü kırpmıyor, saat 6 olduğunda ise pıt diye uyuya kalıyor, kolları havada. Çok şirin, çok sevimli ama bir o kadar da yorucu. Biz daha doğmadan Dora’yı uyutmak için sallamamayı kafamıza koymuştuk, zaten doğmadan plan yapmak çok kolaydı. Şimdiye kadar ihtiyacımız olmadı, bir beşiği var elektrikli, o sallanıyor, sakinleşip uyumasına yetiyor. Ara sıra da odasındaki sallanan sandalyede beraber mayışıyoruz o kadar, sonra yatağında devam ediyor, tabi sabaha karşı. Arkadaşlarımdan ayakta sallayanları, battaniye içinde sallayanları, aynı yatakta yatanları duydukça korkmuyor değilim aslında, bir de gece uykumuz olmayınca önümüzdeki gecelere pek de umutla bakamıyorum. Belki biraz daha büyüdüğünde kızım geceyle gündüzü ayırabilirse gündüz biraz beraber zaman geçiririz, ben de gece uykularıma kavuşurum, evimize de sükûnet ve huzur gelir…
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder