25 Mayıs 2013 Cumartesi

Demir eksikliği anemisi

Anemiyle çok sık karşılaştığımdan benim için fobi haline geldi. Gebelik planlarken kendime ciddi bir demir takviyesi yaparak hemoglobin düzeyimi 15gr/dl’ye kadar yükseltmiştim. Bu sayede hiç destek almadan doğum yapana kadar anemi düzeyine düşmedi. Böylece Dora için de iyi bir depo oluşturduğumu düşünüyorum. Demir eksikliğine bağlı erken dönemde oluşan kayıpların geri dönüşünün olmadığını bildiğim için bu durumu önemsiyorum.

Sağlık Bakanlığı ve ulusal çalışmalar dördüncü ayda demir desteğinin başlanmasını öneriyor. Çalıştığım popülasyonlarda bunun ne kadar önemli olduğunu gördüm, anne sütü alan bebeklerin neredeyse tamamında altıncı ayda anemi gelişmişti. Sindirim sistemi üzerine yan etkileri ve tolere edilmesindeki güçlükler nedeniyle anneler zaten demir replasmanına hiç sıcak bakmadıkları için onları vazgeçirecek en ufak bir etken hemen demiri bırakmalarına ve aneminin kronikleşmesine neden oluyordu. Sonra da iştahsız, büyümesi geri, başarısız çocuklar…

Dora anne sütü yanında formül mama da aldığından ve mamalardaki demir oranı yüksek olduğundan ona dördüncü ayını tamamladığında demir replasmanı başlamadım. Altıncı ayını bitirmeden önce kızamık için antikor baktırmayı planlıyorum. Kızamık salgını nedeniyle aşı 6. aya çekildi ancak etkinliği ile ilgili sıkıntılar olduğu için koruyucu antikorları azaldıysa aşı yaptıracağım. O dönemde tetkik için kan alınırken hemogram ve demir düzeyi kontrolü yaptırıp sonucuna göre gerekirse demir başlayacağım. Aslında en doğrusu bu ancak sağlık politikaları bireysel olmadığı ve genelde replasmana ihtiyaç duyulduğu için hemogram kontrolü yapılmadan demir replasmanı başlanmasına da asla karşı değilim, hatta sonuçları bu kadar önemliyken destekliyorum.
Bebeklerde beslenmeye bağlı demir eksikliği anemisi
Demir eksikliği bütün dünyada süt çocuklarında sorun oluşturmaya devam etmektedir. Anne sütü bile alsalar, 6 aydan sonra süt çocuklarına demir vermek gerekliliği çok iyi bilinmektedir. Erkenden inek sütü eklenen süt çocuklarında demir desteği daha da erken, hatta 4 aydan itibaren olmalıdır. Demir, yaşayan organizmaların en önemli elementidir. Demirin vücutta tüm hücrelerin çalışmasında ve birçok nörolojik işlevde gerekli olduğu bilinmektedir. Beynin büyük kısmı demir eksikliğinin yaygın olduğu ilk yıllarda miyelinize olmaktadır. Sağlıklı süt çocukları ilk yıl içinde demir desteğinden, daha sonra da demirden zengin gıdalardan gelişimsel ve davranışsal olarak etkilenebilirler.
Demir çok sayıda nörolojik işlevde önemlidir. Anemi olmasa da demir eksikliğinde apati, iritabilite, letarji, konsantrasyon bozukluğu, anksiyete, hipoaktivite, kognitif işlevlerde azalma ve dikkat eksikliği görülebilir. Bu belirtiler için beyin demirinde azalma, hipomiyelinizasyon, dopaminerjik işlev azalması ve gecikmiş nöromatürasyon suçlanmaktadır (1,2,3). Hatta neonatal demir eksikliğinin geriye dönüşümsüz değişikliklere neden olduğu gösterilmiştir(4). Ancak çok uzun sürmemiş demir eksikliklerinde demir tedavisi ile kognitif fonksiyonlar geriye dönebilir(5). Demir eksikliği olan çocuklarda anemi varsa anemik olmayanlara göre nörolojik sorunlar daha ağır ve uzun sürmektedir(6). Büyüme çağında demir desteği çocukların davranış ve büyümelerine pozitif yönde etki etmektedir (7).
Demir aynı zamanda bağışıklık sisteminde de önemli görevler üstlendiği uzun zamandır bilinmektedir(8). Demir eksikliğinde çocuklar daha sık hastalanırlar ve tedavi ile bu durum düzelir (9).
Gıdalardaki demir miktarı değişkendir. Gelişmiş ülkelerde besinlerle günlük demir alımı 10-20 mg iken gelişmemiş ülkelerde 4-5 mg’a kadar düşmektedir (10). Diyetle alınan demirin yaklaşık üçte biri hemoglobin ve miyoglobin içindeki hem demiridir. Gıdalarla alınan diğer demir çeşitleri besinlerin pişirilmesiyle veya işlenmesiyle açığa çıkan demir tuzları ve demir-aminoasit bileşikleri şeklinde olur. Büyümenin hızlı olduğu çağlarda demir gereksinimi de artar. Bu durum süt çocuklarında demir konusunun önemini arttırmaktadır.
Demir emilimi onikiparmak barsağı ve üst jejunum epiteli tarafından hem, ferrik ya da ferröz formda emilir. İnsanlarda hem mukoza hücresinden direk olarak az miktarda plazmaya geçebilmektedir (11,12). Eğer besinle alınan demir miktarı gereğinden fazla olursa o zaman barsak hücrelerinde ferritin olarak saklanır. Bu hücrelerin süresi dolunca da villuslardan barsak lümenine dökülürler. Ancak bu fizyolojik mekanizma zehirlenme gibi durumlarda aşırı demirle karşılaşınca çalışmaz ve emilim artar. Oksalat, fitat ve fosfatlar demir ile bileşim oluştururlar ve emilimini azaltırlar. Askorbat, laktat, piruvat, süksinat, fruktoz ve sorbitol demir emilimini arttırırlar.
Süt çocuklarında demir eksikliği genellikle yetersiz alım ile ilgilidir. Yaşamın ilk yılında süt çocuğu 160 mg demire gereksinim duyar. Bu miktar prematürelerde 240 mg’a çıkar. Bu miktarın 50 mg’ı yenidoğan dönemindeki fetal eritrositlerin yaşamın ilk haftasında yıkılmasından sağlanırsa da geri kalan diyetle alınmalıdır. Annede ağır demir eksikliği olduğunda yenidoğanın demir desteği gereksinimi de doğal olarak artacaktır(13). Bebek beslenmesinde ilk 6 ayda ana besin anne sütüdür. Anne sütü alan süt çocuklarında demir eksikliği görülmez. Ancak 6′ncı aydan sonra sadece anne sütü almakta olan süt çocuklarında da demir eksikliğine bağlı anemi tespit edilir (14). Emzirme süresince anne sütünün demir içeriğinin de zamanla azaldığı gösterilmiştir (15). Günümüzde 1 yaşın altında inek sütü tercih edilmese de anne sütü olmaması halinde demir ile takviye edilmemiş inek sütü kullanıldığında demir eksikliği daha erken gelişmektedir ve bu çocuklarda 4′üncü aydan sonra demir takviyesi önerilmektedir.(16, 17)
Günümüzde bebek dostu olmanın koşutu ilk 6 ay sadece anne sütü vermektir. Ama 6′ncı aydan itibaren sadece anne sütü vermek doğru kabul edilmez, çünkü çocuğun gereksinimi olan kaloriyi karşılamakta yetersiz kalır. Ayrıca 1 yaşındaki hedefimiz çocuğun sofraya oturması ve gıdaları çiğneyerek kendisinin yemesidir. Yani çiğnemeyi öğretmek için ilk dişlerin çıktığı 5. aydan itibaren eğitmemiz gerekir. Pratikte pek çok annenin sorunu budur. Bir yaşına kadar çocuğuna beslenme eğitimi vermeyen ya da veremeyen anne daha sonra elinde tabakla oda oda hatta parklarda bebeğinin peşinde dolaşır durur. İşte inek sütü de bu açıdan yani kolaylığı açısından sık tercih edilen bir gıda olmuştur. Oysa inek sütünün içindeki maddeleri çocuk tam olarak hazmedemez. Ayrıca içine şeker katmamızın nedeni de budur. Bu şekilde bebeği daha erken yaşta şekere de alıştırıyoruz. Dolayısı ile herhangi bir işlemden geçirilmemiş, katkısız inek sütü insan bebekleri için doğru bir beslenme kaynağı değildir. Birincisi inek sütünde demir miktarı yetersizdir. İkincisi demir başka gıdalarla verilirse onların içindeki demiri bağlar ve işe yaramaz hale getirir. Üçüncüsü de alerjik nedenlerle onikiparmak barsağında kanama yapar. Bu da gizli bir kan kaybıdır.
Bebeğe yoğurt peynir gibi süt ürünlerini vermek de demir eksikliğine neden olur, bu gıdalar da besinlerdeki demirin emilimini azaltır. Bu gıdalar demirli gıdalardan ayrı bir zamanda verilmelidir. Demir emilimini azaltan durumlar: Mideden asit salgısının azalması (tok olmak), antiasit kullanımı (gaz damlalarının bazılarında antiasit var), kalsiyum (inek sütü kalsiyumu tam danaların gereksinimlerine göredir), çay kahve, barsak hareketlerinin hızlanması, yeşil gıdalardaki bazı fitatlar ve oksalatlar. Sabah kahvaltısında aslında demir içeren bir gıdamız olmadığı için peynir vermekte demir açısından bir sorun yoktur. Ama diğer öğünlerde su yerine süt verilmesi gıdalardaki demiri kullanılmaz hale getirir.
Demir eksikliği anemisi nörolojik etkileri nedeniyle hastanın günlük yaşantısını etkileyecek kadar önemli bulgular verebilir. Halsizlik, iritabilite, başağrıları gibi belirtiler dışında anemiye bağlı solukluk gibi bulgular da eşlik eder. Anemisi olmayan demir eksikliği olan kişilerde bu belirtiler görülmediğinde bile egzersiz toleransları bozulmuştur. Pika, yani kil, kireç, kül gibi alışılagelmemiş şeyleri yeme arzusu demir eksikliğinin klasik bir bulgusudur ve tedaviyle kaybolur. Bazı süt çocuklarında demir eksikliği ile birlikte dalak büyümesi görülebilir.
Ülkemizde demir eksikliği ile ilgili çok sayıda araştırma yapılmıştır ancak sağlık bakanlığının yaptığı geniş bir tarama mevcut değildir. Bütün bu çalışmalar belirli illerde ve merkezlerde rastgele örnekleme ile yapılmış araştırmalardır (18,19,20,21). Ancak yine de çalışmaların yapıldığı dönem için bize bir fikir verebilmektedirler. En sık anemi görülme yaşı 6 ay 2 yaş arasında bulunmaktadır ve bir yaş civarında en fazla sayıya ulaşmaktadır. Bu çalışmalarda süt çocuklarında anemi sıklığı %31-75 arasında değişmektedir. Bazı çalışmalarda neredeyse araştırmaya alınan çocukların dörtte üçü anemik bulunduğundan demir eksikliğinde aneminin buzdağının görünen ucu olduğunu kabul edersek çocukların tamamına yakınında demir eksikliğinin az ya da çok bulunabileceğini kestirmek mümkündür. Ancak bu çalışmaların Sağlık Bakanlığı’nın 4 aydan sonra düzenli demir profilaksisi uygulamasından önce yapıldıklarını, ülkemizde geniş kapsamlı yeni çalışmalara gerek olduğunu söyleyebiliriz. Gelişmiş ülkelerde bu oranlar karşılaştırılamayacak kadar düşüktür. Amerika Birleşik Devletlerinde bu oran bazı eyaletlerde %7’ye kadar düşmüştür(22). Gelişmekte olan ülkelerde bildirilen oranlar bizdeki oranlara benzemektedir.
Bebek beslenmesini takip ederken anne sütünün tek başına yeterli olduğu ilk 6 aydan sonra eğer bebek erkenden inek sütüne başlatılmışsa, ek gıda olarak günde en az 40-50 gr kırmızı et almıyorsa, iki aydan fazla süreyle demir takviyesiz süt ürünü verilmişse, prematüre doğduğu halde gerekli demir replasmanı yapılmamışsa incelenmeli ve demir takviyesi ya da gerekirse tedavisi yapılmalıdır. Demir takviyesi prematürelerde 2m/kg, miadında doğanlarda 1mg/kg olarak günlük miktar 15 mg’ı geçmeyecek şekilde bölünmüş dozlarda ve aç karnına verilmelidir. Demir takviyeli mama kullanan bebeklerde ilave demir verilmesine gerek yoktur ancak bebekler yakından takip edilmelidir. Düzgün et takviyesi yapılamayan bebeklerde demir ilavesi bir yaşından sonra da devam edebilir. Demir profilaksisi ferrik ya da ferröz demir tuzu içeren ilaçlarla yapılabilir. Ferröz demir preparatlarının etkinliği daha yüksektir. Ancak yan etkileri daha belirgin olabilir ve ilaca uyumluluğu etkiler. Ferrik demir preparatlarının yanında C vitamini verilmesi ile de etkinlikleri artar. Annenin demir preparatını düzenli kullanıp kullanmadığı yakından incelenmeli ve gerekirse tedavi değiştirilmelidir.
Anne sütü ilk altı ay mutlaka tek başına tavsiye edilir. Ama çoğul gebelik ya da başka nedenlerle anne sütü yetmiyorsa bebeğin ayına uygun mamalar tercih edilmelidir. Bu mamalarda bebeğin gereksinimi olan demir gibi ek gıdalar da düzenlenmiştir. Altıncı aydan itibaren bebeklere anne sütü veya mama yanında çiğnemeyi öğrenene kadar değişik sebze çorbaları da verilmelidir. Meyve, sebze ve ete ikinci altı ayda alışmalıdırlar. Günümüzde mamalar mümkün olduğu kadar bebeğin gereksinimlerine göre düzenlenmişlerdir. Geçiş döneminde anne sütü yanında ek mamaların da alıştırılmasıyla bebeğin yeterli gıda alırken beslenme terbiyelerinin de geliştirilmesi tavsiye edilir.
Kaynaklar
Prof. Dr. Hilmi Apak
(1) Larkin E,Crao G. İmportance of fetal and neonatal iron: adequacy for normal development of central nervous system. In: Brain, behaviour and iron in infant diet (Dobbing J ed), pp43-63. Springer Verlag, London, Uk.
(2) Yu GS, Steinkirchner TM, Rao GA, Larkin EC. Effect of prenataliron deficiency on myelinationin rat pups. AM J Pathol 125: 620-24, 1986.
(3) Roncagliolo M, Garrido M, Walter T,Peirano P, Lozoff B. Evidence of altered central nervous system development in infants with iron deficiency anemia at 6 mo: delayed maturation of auditory brainstem responses. Am J Clin Nutr 68:683-90, 1998.
(4) Beard J, Erikson KM, Jones BC. Neonatal iron deficiency results in irreversible changes in dopamine in rats. J. Nutr. 133:1174-1179, 2003.
(5) Murray-Kolb LE, Beard JL. Iron treatment normalizes cognitive functioning in young women Am. J. Clinical Nutrition, 85(3): 778 – 87, 2007.
(6) Grantam S,M, Ani C. Iron defiency anemia: Reexamining the nature and magnitude of the public health problem. Journ Nutr. Suppl, 649-68, 2001.
(7) Lozoff B, Andraca ID, Castillo M, Smith JB et al. Behavioral and developmental effects of preventing iron deficiency anemia in health full term infants. Pediatrics, 112: 846-54, 2003.
(8) Dallman PR. Iron deficiency and the immune response. American Journal of Clinical Nutrition, Vol 46, 329-34, 1987.
(9) Silva A, Atukorala S, Weerasinghe I, AhluwaliaN. Iron supplementation improves iron status and reduces morbidity in children with or without upper respiratory tract infections: a randomized controlled study in Colombo, Sri Lanka. Am J Clin Nutr, 77; 234-41, 2003.
(10) Rodriguez SC, Hotz C, Rivera JA. Bioavailable Dietary Iron Is Associated with Hemoglobin Concentration in Mexican Preschool Children. J Nutr 137(10): 2304 – 10, 2007.
(11) Weintraub R, Weinstein MB, Huser HJ, Rafal S. Absorbtion of hemoglobin iron: the role of heme-splitting substance in the intestinal mucosa. J Clin Invest 47:531, 1968.
(12) Turnbull A, Cleton F, Finch CA. Iron absorbtion. IV. The absorbtion of hemoglobin iron. J Clin Invest. 41:1897, 1962.
(13) A. Kumar, A. K. Rai, S. Basu, D. Dash, and J. S. Singh. Cord Blood and Breast Milk Iron Status in Maternal Anemia. Pediatrics, 121(3): e673-7,2008.
(14) Saarinen UM. Need for iron supplementation in infants on prolonged breast feeding. Jpediatr. 93:177-80, 1978.
(15) Siimes MA, Vuori E, Kuitunen P: Breast milk iron: A declining concentration during course of lactation. Acta Pediatr Scand 68(1):29-31, 1979.
(16) Walter T, Dallman PR, Pizarro F, Velozo L, Pena G et al. Effectiveness of iron fortified cereal in prevention of iron deficiency anemia.
(17) Calvo EB, Gnazzo N. Prevalence of iron deficiency in children aged 9-24 mo from large urban area of Argentina. Am J Clin Nutr 52:534-40,1990.
(18) Çetin E, Aydın A. İstanbul’da Yaşayan Çocuk ve Adolesanlarda Anemi Prevalansı ve Anemilerin Morfolojik Dağılımı: Çocukların Yaş, Cinsiyet ve Beslenme Durumu İle Anne-Babaların Ekonomik ve Öğrenim Durumunun Anemi Prevalansı Üzerine Etkileri. Turk Ped Ars (34); 1-5, 1999.
(19) Revanlı M, Tosun SY, Tanyeli F. Manisa İlinde Cocuk Doneminde Demir Eksikliği Anemisinin Karşılaştırılması. İzmir Ataturk Eğitim Hastanesi Tıp Dergisi 40(1): 59-62, 2002.
(20) Şukru A, Genel F, Atlıhan F, Serdaroğlu E. 6 ay – 15 yaş Arası Cocuklarda Demir Eksikliği Anemisi Sıklığı. Ege Pediatri Bulteni 7(4): 175-80, 2000.
(21) Soylu H, Ozgen U, Babalıoğlu M, Aras Ş, Sazak S. Iron Deficiency and iron Deficiency anemia in: Infants and Young Children at Diferent Socio Economic Groups in İstanbul. Turkish Journal of Haematology 18(1): 019-025, 2001.

(22) Sherry B, Mei Z, Yip R. Continuation of the decline in prevalence of anemia in low-income infants and children in five states. Pediatrics 107:677—82, 2001.

17 Mayıs 2013 Cuma

Huysuz kızım

Dora’nın dördüncü ay aşılarını yaptırdık, ikinci ayda olduğu gibi kolay geçmedi. Proflaktik olarak fitil kullanmadım, ateşi oldu, huysuzlandı. Annelerden çocuklarının dördüncü ay aşılarıyla birlikte huy değiştirdiğini duymuş ama pek de ciddiye almamıştım. Yanılmışım sanırım, kızımın da sanki huyu değişti. Benim pamuk şekerim tam bir cadı oldu. Bağırarak uyanıyor, emmek istemiyor, kucakta durmuyor, arabada huysuzlanıyor… Hasta olduğunu sanmıyorum, yaptığımız şey hoşuna giderse, mesela kucakta dolaştırmaya başlarsak sakinleşip bir anda susabiliyordu. On gün sonra neyse ki biraz daha sakinleşti ama sanırım büyümenin verdiği bir şeyler de var, tamamen geçmeyecek gibi…


Huysuz bir bebekle yaşamak gerçekten zormuş, biz bu hafta duyduk diyebilirim Dora’nın sesini… Sürekli bir mızmızlanma, bir ağlama hali. Uyanırken gözünü açmadan bağırmaya başlıyor, sakinleşmek bilmiyor. Düşmesine bağlayıp endişelendim, aşıya bağlayıp geçiştirdim, evde sıkıldı diye dışarı çıkardım, büyüdü huyu değişti dedim… Bitmedi bir türlü, sakinleşmek bilmedi. Biraz daha iyi iki gündür ama bakalım nasıl gidecek…

Dördüncü ay aşıları, ikinci aydakilerle aynı, verem yok sadece. Beşli karma ve pnömokok. Bu derece huysuzluk yapacak bir etkisi olduğunu düşünmüyorum ama kızımın bu halini de açıklayamıyorum. Bundan sonra bana böyle bir şey anlatan annelere karşı daha hassas olacağıma eminim ama…

Beşli karma aşı
Halk arasında karma aşı diye de bilinir ve tek enjeksiyon beş aşıyı birden içerir. Karma aşı 2-4-6. aylarda 3 kez uygulanır, 18. ayda ve 4-6 yaş civarında 2 kez hatırlatma dozları yapılır.

Difteri
Solunum yolları, sinir sistemi ve kalbi etkileyen ciddi bir hastalıktır. Sinir sistemi ve kalbi etkileyen toksinleri üreten bir bakteriden kaynaklanır. Ölümle sonuçlanabilir. Bugün yoğun aşılama sayesinde nerdeyse artık hiç görülmemektedir.

Boğmaca                                
Bakterilerin yol açtığı diğer bir ciddi hastalıktır. Özellikle bir yaşın altındaki bebekler için tehlikelidir. En önemli belirtisi boğulur tarzda şiddetli öksürüktür. Son yıllarda erişkin boğmaca vakalarının artışı ile yeniden gündeme gelmiştir.

Tetanoz
Özellikle paslı metal, kirli toprak ile olan yaralanmalarda gelişen ve sinir sistemini etkileyerek kas kasılmalarına sebep olan bir toksinden kaynaklanır. İyi tedavi edilemezse ölüme yol açabilir.

Poliyomiyelit (Çocuk felci)
Aşı uygulaması sayesinde dünyadan yok edilmesi planlanan 2. hastalıktır. Aşı kampanyaları sayesinde ülkemizde de son 6-7 yıldır çocuk felci vakası görülmemektedir. Ancak bir süre daha ağızdan canlı aşı uygulanması yerinde olacaktır. Aşının sık görülen bir yan etkisi yoktur. Aşıda sonra 1 saat boyunca ağızdan bir şey verilmemesi gerekir. Karma aşılara birlikte 2-4-6 ve 18. aylarda bir de 4-5 yaşında uygulanırdı. Ancak Sağlık Bakanlığı beşli karma aşı takvimine geçtikten sonra damla aşı sadece 6 ve 18. aylarda iğneye ek olarak uygulanmakta.

Hemophilus influenza tip B aşısı( Hib veya menenjit aşısı)
Menenjit, sakatlık, zeka geriliği, sağırlık ve körlük gibi birçok eksiliğe hatta iyi tedavi edilmezse ölüme bile yol açabilecek bir hastalıktır. Hib aşısı halk arasında menenjit aşısı diye bilinir. Haemophilus influenzae tip b (Hib) ilk 5 yaşta menenjit, sepsis, pnömoni ve epiglottit gibi ağır durumlara yol açtığı için aşısı bu yaştaki çocuklara önerilir. 2-6 ay arası görülen menenjitlerin büyük çoğunluğunda sebep Hib’dir. Bu aşının diğer menenjit mikroplarına karşı koruyucu bir etkisi yoktur.

Karma aşı yan etki açısından yıllarca en çok endişe uyandıran aşı olmuştur. Çocukluk çağı aşılarında ateş ve yapılan bölgede şişlik yapma olasılığı en yüksek olan aşı karma aşıydı. Ancak günümüzde uygulanan beşli karma aşının içindeki boğmaca aselüler denilen hücresiz yapıda üretildiğinden ateş, şişme reaksiyonları çok nadir hale gelmiştir. Ayrıca bu yeni tip aşılarla, yüksek ateşe bağlı nöbet geçirme ihtimali hiç yoktur. Nadiren reaksiyon olursa yine ağrı kesici-ateş düşürücü ilaçlar kullanılabilir.

Pnömokok aşısı
Pnömokok denilen bakteri pnömoni, menenjit, otit, sinüzit, kardit, osteomyelit, beyin abselerinin en önde gelen nedenidir. Okul öncesi çocukların yarısı boğazlarında pnömokok taşır. İki tip pnömokok aşı vardır. Bunlar Prevenar ve Pnömo23'dür.

Prevenar iki yaşından önce yapılabilir. Aşı en yüksek oranda ilk yaş grubunda etkilidir. Ömür boyu bağışıklık sağlar. Sağlık ocaklarında iki aylıktan itibaren ücretsiz yapılmaya başlamıştır. İki yaşından sonra yapıldığında tek doz yapılır ve ömür boyu koruyuculuğu vardır.

Pnömo 23 aşısı iki yaşından büyüklerde yapılabilmektedir. Beş yılda bir tekrarlanmalıdır. Otiti engellemez. Bu aşının koruyuculuğu %50-70’dir. Bu iki aşı da kistik fibroz, kronik akciğer hastalığı ve ağır astımı olan tüm hastalara önerilmektedir. 

Aşı yerinde ağrı, kızarıklık ve şişlik gibi yan etkiler çocukların yarısında görülür ve 48 saat sürebilir. Ateş ve myalji, anaflaksi bildirilmiştir. Bu nedenle hastanede yapılmalıdır ve yapıldıktan sonra 30 dakika hastanede kalınmalıdır.

 

Dora’nın Aşı Takvimi
http://www.asidanisma.com/images/1.gif
7 Ocak 2013
Doğumda
Hepatit B aşısı
1. doz
http://www.asidanisma.com/images/1.gif
7 Şubat 2013
1nci ay 
Hepatit B aşısı
2. doz
http://www.asidanisma.com/images/1.gif
7 Mart 2013
2nci ay 
BCG - Verem Aşısı
 
Karma Aşı
(Difteri, aselüler Boğmaca, Tetanoz, İnaktif Polio, Hemofilus influenza tip B)
1. doz
Konjuge Pnomokok aşısı
1. doz
Rotavirüs
1. doz
http://www.asidanisma.com/images/1.gif
7 Mayıs 2013
4ncü ay 
Karma Aşı
(Difteri, aselüler Boğmaca, Tetanoz, İnaktif Polio, Hemofilus influenza tip B)
2. doz
Konjuge Pnomokok aşısı
2.doz
Rotavirüs
2. doz
http://www.asidanisma.com/images/1.gif
7 Temmuz 2013
6ncı ay 
Hepatit B aşısı
3. doz
Karma Aşı
(Difteri, aselüler Boğmaca, Tetanoz, İnaktif Polio, Hemofilus influenza tip B)
3. doz
Konjuge Pnömokok aşısı
3.doz
Grip
Her yıl
http://www.asidanisma.com/images/1.gif
7 Ocak 2014
1 yaşında  
MMR (Kızamık, Kızamıkçık, Kabakulak)
1.doz
Hepatit A aşısı
1. doz
http://www.asidanisma.com/images/1.gif
7 Nisan 2014
15nci ay 
Suçiçeği
1.doz
http://www.asidanisma.com/images/1.gif
7 Temmuz 2014
18nci ay 
Karma Aşı
(Difteri, aselüler Boğmaca, Tetanoz, İnaktif Polio, Hemofilus influenza tip B)
4. doz
Hepatit A
2.doz
Konjuge Pnömokok
Rapel
http://www.asidanisma.com/images/1.gif
7 Ocak 2015
2 yaşında 
Polisakkarit Pnömokok
1.doz
http://www.asidanisma.com/images/1.gif
7 Ocak 2017
4 - 6 yaş arasına 
MMR (Kızamık, Kızamıkçık, Kabakulak)
Rapel
Karma Aşı
(Difteri, aselüler Boğmaca, Tetanoz, İnaktif Polio)
Rapel
Suçiçeği
2.doz

 

12 Mayıs 2013 Pazar

İlk...

Bu gün anne olarak geçirdiğim ilk anneler günü… Aslında ben pek sevmem bu günü, annesi olmayan çocuklar, çocuğu olmayan anneler aklıma gelir, içim acır. Elbette her gün özel, anneyle, çocukla geçen her gün güzel, önemli olan her anın kıymetini bilebilmek, mutlu olabilmek…

Bu günün özelliği daha önce sadece annemi düşünürken bu defa kızımı da düşünüyorum. Güzelmiş “böyle” olmak, anne olmak. Çok sevdim. Her ne kadar “annelik endişe demek” sözüne katılsam da aynı zamanda çok mutluluk demekmiş. Mutluydum, Dora’yla daha da mutluyum. Umarım onunla ve annemle birlikte daha birçok anneler günü geçirebiliriz.

Ben sadece bu günü hatırlamak isterdim, küçücük Dora’dan özel bir şey bekleyecek halim yok ama babacık kızıma agularla seçtirerek bana çok şık bir hediye almış, her baktığımda bu günü hatırlayacağım, ilk anneler günümü…

9 Mayıs 2013 Perşembe

Yer çekimi

Polikliniğe “bebeğim düştü” diye gelen annelere içten içe kızardım yeterince dikkat etmedikleri için. Başıma geldi, Dora daha küçücük bir bebekken, 4 aylıkken koltuktan düştü. Annemin evinde, zaten kazalar genelde başka evlerde olur, uyutup koltuğa yatırdıktan sonra kötü bir çığlıkla odaya girdiğimizde Dora’yı yerde yüzüstü yatarken bulduk. Koltuğun yönüne dik bir şekilde uzanıyordu. İlk başta anlayamadım ama sanırım ayaklarıyla kendini ittirip önce başını sarkıttı sonra da ayaklarını kaldırıp takla attı. Çünkü henüz dönemiyor bile…

Yaşadığımız tam bir kabustu. Ağlaması uzun sürmedi, alnında hafif bir kızarıklık vardı, kısa sürede geçti, başka bir sıkıntısı yoktu. İki saat uyutmadık, tepkileri normaldi, sonra 24 saat boyunca aralıksız gözlemledik, O unuttu ama benim unutmama imkan yok. Düştüğü yükseklik 40 cm kadar, yer parke ve üzerinde halı var, çok riskli değil ama dört aylık bir bebeğin o şekilde düşmesi çok üzücü. Öğrendim ki bebeklerin düşmesi için dönmeye başlamaları gerekmiyor. Çok hızlı büyüyorlar ve onlara adapte olmak gerçekten zor. Artık daha sık kontrol ediyoruz, karyolasının seviyesini de alçalttık. Evi Dora’ya uygun şekilde düzenlemek için yazı bekliyordum ama biran önce başlamak gerekiyor sanırım…

Bebeklerde yüksekten düşme

Bebeklerde yataktan ya da yüksek bir yerden düşme olasılığı, hareketlenmeye ve dönmeye başladıkları zaman artış gösterir. Özellikle ilk düşüşler, bebeğin ilk dönmesini gerçekleştirdiği ve henüz ebeveynleri tarafından dönebildiğinin bilinmediği evrede gerçekleşebilir. Genellikle rastlanan, bebeğin ebeveynlerin yatağının ortasına konulmasına rağmen, bir şekilde kendini kaydırarak zemine düşmesidir. Bu durumda bebeğin düştüğü mesafe önemlidir. Düşülen mesafe 60 santimin üzerinde olduğu zaman, bebeğin zarar görme ihtimali daha yüksektir. Düştükleri mesafe 60 santimin altında ise, önemli olan, bebeğin ağlayıp ağlamadığıdır. Bu durumda bebeğin ağlaması ve kusması normaldir. Çünkü bebekler ağlamanın şiddetinden dolayı da kusabilirler. Bu nedenle bebeğin kusması, mutlaka bir kafa travması geçirdiği anlamına gelmez. Eğer bebeği kucakladıktan sonra ağlaması kesiliyorsa, bu ağlama normal kabul edilmelidir.

Bebek düştükten sonra yapılacak ilk muayene için doktor olmak gerekmez. Öncelikle bebeğin üzerindeki giysiler çıkartılır. Eğer neresinin üzerine düştüğü görülmüşse, orada yoğunlaşarak muayene edilir. Yok, eğer görülmemişse, kafasından başlayarak kolları, köprücük kemikleri, vücudun diğer yerleri ve bacaklarına parmaklarla dokunarak, elleyerek noktasal bir hassasiyet olup olmadığı kontrol edilir. İlk muayenede bir şey görülmeyebilir. Ancak daha sonra, özellikle de kafa vuruşlarında darbe alan bölge morarmaya başlar. Bu bölgeye soğuk kompres uygulamak, deri altı kanamasını durdurur ve morluğun ilerlemesini frenler. Eğer bebeğin genel halinde uykuya eğilim, kolunu bacağını oynatmama, herhangi bir yerinde güçsüzlük, dalgınlık gibi durumlar görülüyorsa, mutlaka bir sağlık kuruluşuna götürülmelidir.

3 Mayıs 2013 Cuma

Günden güne

Günler hızla geçiyor, Dora dördüncü ayını bitirmek üzere. Artık onunla zaman geçirmek çok daha keyifli olmaya başladı. Beni çok iyi tanıyor artık, kimin kucağında olursa olsun beni gördüğünde yüzünün aldığı ifade, o kocaman gülümsemesi o kadar güzel ki içim eriyor. Bir aydır daha aktif emiyor, sonunda pompadan uzaklaşabildim, günde en fazla bir defa sağmam gerekiyor. Belki de bu nedenle artık bana daha düşkün, kaçırdığı üç ayın acısını çıkarmak için sürekli emmek istiyor.

Başını rahatça tutabiliyor, sese doğru çevirebiliyor artık. Çok büyük bir özgürlük onun için, bakabileceği şeyleri kendi seçiyor. Yüzüstü yatınca da omuzlarını kısa süreli de olsa kaldırabiliyor, dünyayı düz görmek hoşuna gidiyor. Kucağımızda dik oturabiliyor, sırtüstü yatmayı sevmiyor artık.

Geveze kızımın dili iyice açıldı. “Agu”ların yanına kendi çapında “buuu”lar, “püff”ler eklendi. Ses çıkarınca kendi de mutlu oluyor ama asıl bizi nasıl mutlu ediyor. Sohbete katılmaya çalışıyor, gülümsüyor. Artık aktif bir birey oldu kuzucuk. Şarkı duyunca ritim tutar gibi sesler çıkarması o kadar şirin ki.

Yeni keşfi elleri, daha fazla hakim artık ellerine, sürekli emmek istiyor. İki elini birleştirebiliyor. Ufak ufak oyuncaklarını tutmaya başladı, iki eliyle yakalayıp ağzına götürebiliyor. Tatlarına bakmayı çok seviyor. Ayaklarına da daha hakim artık, sürekli bir tekmeleme çabası içinde. Tam dönemese de gövdesini bir tarafa çevirebiliyor, sırtüstü yatarken yatakta yer değiştirebiliyor.

Bu ayın en büyük zaferi de beşikten kurtulduk, henüz yatağına geçemedi ama sürekli sallanan o beşiğe de ihtiyacımız kalmadı. Yazlık için bir park yatak aldık, bir haftadır onun içinde uyuyor, bizim odamızda. İlk iki gece çok zor oldu, sürekli uyandı, sallanmak istedi, sonra alıştı. Artık sallanan sandalyede birkaç dakikada uyuyor, yatağa koyuyorum, uzun süre uyuyabiliyor. Beşik çok rahattı ama Dora’yı sallanarak uyumaya alıştırdığı için sıkıntılı olmaya başladı, artık boyutları da küçük geliyordu. Uzun süre park yatakta uyumasını istemiyorum, sonuçta yatağı pek de ortopedik değil ama odayı ayırmayı da göze alamıyorum. Aslında bir aylıkken birkaç günlüğüne de olsa odasında yatırmıştım ama sonra uyku düzeni karışınca yine yanımıza aldım, şimdi de ben ayrılamıyorum. Böyle gözümün önünde iyi geliyor. Şimdiki hedef kendi kendine uyumaya alıştırmak, bakalım onu ne zaman yapabileceğiz, henüz uykusu gelse de kısa süreli de olsa kucakta uyuyabiliyor.

Dördüncü ay daha rahat ve keyifli geçti, ona iyice alıştık, tabi o da bize… Artık hayatımız da düzene girdi. Bahar geldi, açık havada zaman geçirmeye başladık. Küçük küçük bize oyunlar yapmaya başladı. Herhalde en zor zamanları geçirmiş sayılırız, umarım bundan sonra daha keyifli günler bekliyordur bizi…

4.ay bebek gelişimi

Her gün biraz daha büyüyen bebeğin fiziksel gelişimi de hızla devam etmektedir. Saç rengi ve şekli de muhtemelen değişmeye başlamıştır. Geçen birkaç hafta boyunca bebeğin doğumdaki saçları dökülmeye ve yerine yeni ve kalıcı saçlar çıkmaya başlamıştır. Göz rengi de bu dönemde değişebilir. Çoğu bebeğin doğum sonrası mavimsi olan göz rengi koyulaşmaya başlar. Eğer 6. ayda hala mavi gözlü ise, gözlerinin renkli kalacağından emin olunabilir.

Bu ayın sonunda bebek kafasını tamamen dik tutabilir ve karnının üstünde yatarken 90 derecelik açıyla kafasını yerden kaldırabilir. Ayrıca kafasını her yöne çevirebilir ve sırtüstü yatarken kaldırabilir. Çenesini omuzlarına dayayarak ayaklarına bakabilir. Kasları gelişip güçlendikçe, bebeğin vücudu da toparlanmaya başlar. Karnı üzerinde yatarken, tek kolunun üzerinde başını kaldırabilir. Bu ve bundan sonraki iki ay boyunca beden kısmındaki kaslar daha da güçlenecektir. Tam olarak ters dönemese de, bebek bu ay en azından bir yana doğru dönebilecektir; diğer tarafa dönmek içinse biraz daha gelişmesi gerekmektedir. Birçok bebek bu gelişmeden sonra, tam olarak dönmeye başlar.

Artık sırtüstü yatarken ellerinden tutulduğunda kafasını ve bacaklarını kaldırıp oturmaya çalışır. Şimdilik tek başına oturamasa da ufak bir yardımla bunu becerir ve buna bayılır. Yine de, hala sırtından destek vermek gerekir, çünkü şu an ancak kafasını dik tutabilmektedir. Ay sonunda, gövde kasları sayesinde ufak bir destekle kucakta dimdik oturabilecektir.

Bebekler tekme atmaktan çok hoşlanır; bacaklarını elleri ile ayaklarına veya dizlerine dokunabilecek kadar havaya kaldırabilir. Daha sonraki aylarda ise bu bacaklar tüm ağırlığını kaldırabilecek güce erişir. Ayakları yere basacak şekilde dik tutulursa, belki ayakta bile durabilir. Bebek giderek daha istemli hareket etmeye başlar, “yeni doğan refleksleri”nin çoğu artık kaybolur. Yorgun olduğu zamanlar hariç, pek çok hareketi daha akıcı ve daha kontrollüdür.

Tükürük akmasının genelde diş çıkarmayla bağlantılı olduğu düşünülür. Ancak bu çok kesin bir bağlantı sayılmaz. Bazı bebeklerin bu ay bir dişi patlayabilir, ancak genelde ilk diş 6. aydan önce çıkmaz.

Bu ay mutluluk verici bir başka gelişme de bebeğin nihayet gece boyunca uyumaya başlamasıdır, gece uykuları 10-11 saate çıkacak, gün içinde de iki-üç saat uyuyacaktır. Bebeğin uykuya daha kolay dalabilmesi için, yorgunluk belirtisi göstermeye başlayınca yatağına yatırmak gerekir. Gözlerini ovuşturmak ve oyuna karşı isteksiz tavırlar bu belirtilerin başında gelir. Yalnız, yorgunluk bazı bebekleri daha hareketli ve heyecanlı yapabilir. Parmak emme, sinirli tavırlar, genel huzursuzluk uykulu bebekte hemen fark edilir.

Bebeğin duyuları da düzenli olarak gelişmektedir. Ay sonunda artık her şeyi renkli görmeye başlar. Bakışlarını kolayca odaklayabilir ve 3 metrelik görüş alanı içindeki her şeyi görebilir, ancak yine de 50 cm önüne bakmayı tercih eder. Bakışlarındaki şaşılık azalmıştır ve hareket halindeki bir nesne veya insanı çok rahat takip edebilir. Bebeğin el-göz koordinasyonu da gelişmektedir. Bir nesneye bakarken ellerini ona doğru uzatır ve parmaklarını olabildiğince açar. Tutma isteği son derece güçlüdür ve eline geçirdiği her nesneyi daha ustalıkla tutabilir.

Kulağı ise artık neredeyse bir yetişkin kadar net duyar. Zayıf ses ile güçlü olanı ayırt eder ve müzik sesine cevap verir. Ayrıca artık ses çıkarmaya da isteklidir. Bazı sesleri sanki unutmamaya çalışırmış gibi tekrar eder. Bunların çoğu tek sesli hecelerdir ve aylar sonra bu sesler birer kelimeye, gurultular ise, kıkırdamaya, gülücüğe ve çığlıklara dönüşür. Ayrıca gıdıklandığında yüksek sesle gülecektir. Bu ‘gıdıklanma tepkisi’ daha önceki dönemde görülmez, bu yüzden bazı uzmanlar bunu sosyal bir gelişim olarak kabul eder. Bebekler bu dönemde her türlü uyarıya açıktır, bu yüzden bulunduğu çevreyi zenginleştirin. Koku duyusu onlar için oldukça önem taşır. Çiçek, sabun, meyve gibi şeyleri kokladığında vereceği tepkileri izlemek de oldukça keyifli olacaktır.

Bebeğin gülüşü de geçen aydan beri gelişmiştir. Artık aile bireylerini veya diğer tanıdığı yüzleri gördüğünde sevinç gösterileri yapar. Anneyle veya tanıdığı diğer kişilerle “konuşmak” en sevdiği şeylerden biridir. Yaptığı her yeni numaranın onaylanması çok hoşuna gidecektir. Etrafındakilerin farklı bir birey olduğunuzu anladıkça ilişkiler de yavaş yavaş yeniden biçimlenecektir. Artık her istediğinin yerine getirilemeyeceğini öğrenmektedir.

Bebeğin kendisini ve çevresindeki dünyayı keşfederken, onun bu yeni çabalarını sabırla izleyip ve bu güzel dönemin tadını çıkarmak gerekir. Onunla oynamak, şefkat göstermek önemlidir. Anne ve bebeğe yakın olan diğer kişiler bebeğin ruhsal gelişiminde önemli bir yer tutar. Oyuncakla oynamak ne kadar hoşuna giderse gitsin oyuncak hep aynı tepkiyi verir. Oysa insanlar değişkendir ve o bundan çok şey öğrenir.