Bir çok
kişiden duyduğum gibi “kurcalarsan bir şeyler bulursun” savı yine gerçek oldu. Hemogram,
demir, biyokimya normal, kızamık IgG ne yazık ki negatif, kızamığa karşı koruyuculuğu
yok. Buna üzülürken IgA düzeyinin alt sınırda, IgM’nin normalin altında
olduğunu fark ettim. İmmun yetmezlik aklımdan hızla geçti tabi ama yaşı küçük
ya, değildir diye düşündüm. Bir de klinik bulguları olur mutlaka,
enfeksiyonlar, büyüme-gelişme gerilikleri, döküntüler, hepatosplenomegali,
abseler… Neyse ki Dora’da hiç biri olmadı. Peki ya daha klinik oturmadıysa… Biraz
araştırdım, referans aralıklarını ayına göre vermişler, IgA 8-80, IgM 35-102
arası 4-6 ay için normal değerler. Dora’nın IgA:8, IgM:29…Düşünüyorum, IgA
eksikliği gördüm, sık enfeksiyona yakalanıyorlar ama IgM eksikliği hiç görmedim.
Biraz literatür tanıdım, görmemiş olmam normal, görülenler yayın olmuş zaten,
çok seyrek rastlanıyor, sık ve dirençli enfeksiyonlarla seyrediyor beklediğim
gibi ama değerler Dora’nınkilere yakın, tabi yaşları çok daha büyük. Zaten bu
10. kromozomun neyi etkilediği bilinmiyor, her patoloji kafamda bir “acaba?”
oluşmasına neden oluyor, yine yıkıldım tabi…
Biraz
literatür karıştırıp canımı iyice sıktıktan sonra aklıma Mehmet abiyi aramak geldi,
Göztepe’den allerji uzmanı Mehmet Özdemir. Zaten çok iyidir, çok severim,
tezime de inanılmaz yardımcı olmuştu. Üzüldü duyunca, yanlış bakılmış
olabileceğini, takip, belki antibiyotik proflaksisi gerekebileceğini, hayatında
bir defa gördüğünü, çocuğun baş edemediği enfeksiyonları olduğunu anlattı. Kızımın
böyle bir sıkıntısı olmaması onu da rahatlattı. Allerjiye yoğunlaştığı için immünoloji
açısından daha iyi olan Öner beyin telefonun verdi, ona sormamı istedi. Doç. Dr.
Öner Özdemir ben bitirdikten sonra Göztepe’ye başlamış, çok başarılı bir
immunolog. Bir de Haluk hocayla da görüşmemi önerdi. Prof. Dr. Haluk Çokuğraş Cerrahpaşa’dan
bir hoca, birkaç defa Göztepe’de seminerine katılmıştım. Önce Öner beyi aradım,
çok iyi karşıladı, kliniğin olmamasının iyi olduğunu ama referans aralığını
farklı hatırladığını, yanında kitap olmadığını, endişelenmememi söyledi. Ardından
Haluk hocadan randevu almak istedim, sekreteri doktor olduğumu söyleyince
telefonunu verdi. Hoca daha temkinliydi ama o da IgA’nın sınırda olduğunu, IgM’in
ise uyarı almadığı için düşük olabileceğini söyledi. Gerçekten de Dora’yı o
kadar koruyarak büyüttüm ki enfeksiyon etkenleriyle karşılaşıp IgM üretecek durumu
olmadı. Biraz daha rahatlamışken ertesi gün Öner bey aradı, unutmamış,
üşenmemiş, kitaplarına ulaşınca bakmış ve beni aramış. Referans aralıklarının
değiştiğini, bizdeki değerlerin eski olduğunu, yeni çalışmalarda IgA eksikliği
için 7’nin altı olması gerektiği, IgM normal değerlerinin 10-80 olarak yazdığını
söyleyerek beni çok ama çok mutlu etti. Endişelerim tamamen olmasa da geçti. Obsesyonlarım
sıkıntısını bir kez daha yaşamış oldum. Birkaç ay sonra tekrar kontrol baktırıp
yükseldiğini görmek istiyorum, ancak o zaman tamamen rahatlayabilirim.
İmmun yetmezlik
İmmün
sistem bir arada çalışarak vücudu istilacılardan koruyan, organlar, dokular,
hücreler ve bu hücrelerin ürettiği salgılardan oluşan bir mekanizmadır. İmmün
sistem vücudu dış etkenlerden (virüsler, bakteriler, mantarlar) ve içte ortaya
çıkan hastalıklardan (kanser) korur. Ancak bazen immün sistemin kendisi,
hastalık nedeni olabilmektedir.
İmmün
sisteme dâhil olan hücrelere lökosit denir (akvuyar). Lökositler istilacı dış
etkenleri arar, bulur ve tahrip eder. Lökositler vücutta çeşitli organ ve
dokularda depolanmış halde beklemektedir. Mesela dalak, timus, lenf bezleri ve
kemik iliği. İşte bu nedenle bu organlara “lenfoid dokular” denir. Lökositlerin
bir kısmı da kan ve lenf damarları boyunca dolaşımda keşif halinde olup sorun
yaratabilecek istilacıları arama halindedir.
Kabaca
2 çeşit lökosit vardır. Lenfositler: Yabancı hücrelerin tanınması, daha önce
karşılaşılan yabancı hücrelerin “hatırlanması” ve yok edilmesine yardım
edilmesi görevi üstlenirler. Fagositler: Yabancı maddeleri doğrudan “yerler”. Birkaç
çeşit fagosit vardır. Bunlardan en bilineni nötrofil hücreleridir ki ana
görevleri “bakterileri yemek”tir. Bundan dolayı bakteriyel enfeksiyonlar
sırasında nötrofil sayısı artmaktadır. Kan sayımlarında artan nötrofil sayısı,
bakteri enfeksiyonunun göstergesi olup bağışıklık sisteminin doğru düzgün
çalıştığını anlatır.
Lenfositlere
gelince: 2 çeşit lenfosit vardır: B ve T lenfositleri. İlk olarak kemik
iliğinde kök hücrelerden türeyen lenfositlerin farklılaşması sonucu B ve T
lenfositleri oluşur. Timüse gidenler T lenfositi olur ve asker görevi
üstlenerek doğrudan istilacılarla savaşır. Kemik iliğinde kalarak B lenfositine
farklılaşanlar ise “askeri istihbarat” görevi üstlenir yani yabancı hücreleri
tanır, onlara yapışır ve onların immün sistemin diğer hücreleri tarafından
tanınmasını sağlar.
Aşılamada
da esas olay vücuda zayıflatılmış veya öldürülmüş mikropları vererek immün sistemin
bunları tanımasını, daha sonra gerçek mikrop vücuda girdiğinde hemen bertaraf edilmesini
sağlamaktır.
Vücutta
bin antijen varlığı bağışıklık hücrelerince fark edildiğinde (mesela zararlı
bir mikrop veya aşıyla verilen virüs) birçok hücre birlikte çalışmaya başlar.
Mesela daha önce bu hücreyle vücut karşılaşmışsa “hafıza hücreleri” devreye
girer ve B lenfositlerini uyarır. B lenfositleri de antikor üreterek mikrobun öldürülmesini
kolaylaştırır. Antikorlar mikrobun üzerini kaplar, T lenfositleri de antikor
kaplı mikropları da “yer”. Antikorlar aynı zamanda mikropların ürettiği
toksinleri de bertaraf etmeye yararlar.
Üç
tür bağışıklık vardır: Doğumsal, edinsel ve pasif immünite. Doğumsal İmmünite: Mesela
deri bariyeri doğal savunmadır. Tükürük ve gözyaşındaki bazı maddeler, kulak
kirindeki doğal antibiyotikli yapışkan salgı, midenin asidi de doğal
bağışıklığın parçalarıdır. Ayrıca bazı virüslere ve canlılara da insan “doğal
olarak” bağışıktır.
Edinsel
İmmünite: Yaşam boyu karşılaşılan mikroplarla hastalanarak edinsel bağışıklık
gelişmektedir. Ana sınıfına başlayan çocuğun sık sık hasta olması ama zamanla
hastalık sayı ve sıklığının azalması gibi. Aynı şekilde aşılamayla da edinsel
olarak hastalıklara karşı bağışıklık gelişmektedir.
Pasif
İmmünite: Başka yerden “ödünç” alınan immünitedir. Anne sütüyle geçen
antikorlar anneden bebeğe geçen, “annenin” immünitesidir. Ayrıca yılan
sokmasında kullanılan serumdaki antikorlar da başka kişilerin kanından elde
edilen antikorlardır.
İmmün
sistemin başlıca 4 tür hastalığı vardır:
İmmün
yetmezlikler: İmmün sistemin değişik komponentlerinin bozukluğudur. Doğuştan
olabildiği gibi AIDS veya kanser tedavisinde kemoterapi ilaçlarının etkisiyle
sonradan da olabilir. Hücrelerde sayı eksikliği, hücrelerde işlev bozukluğu,
antikor üretim eksikliği vs. değişik hafif veya ağır çok sayıda immün yetmezlik
tanımlanmıştır.
İmmünglobülin
A Eksikliği: En sık rastlanan immün yetmezliktir. Toplumda her 700 kişiden
birinde rastlanmaktadır. B lenfositlerinin ürettiği antikor çeşitlerinden biri
olan A tipi immünglobulini değişik derecelerde eksikliği görülür.
İmmünglobülinin eksiklik düzeyine göre hastalığın şiddeti de ağırlaşır. IgA ne
kadar düşükse hastalıklar o kadar sık ve ağır olur. Bu bebeklerde 6. aydan
itibaren sık sık ateşli enfeksiyon geçirme, sık bronşiolit geçirme hikayesi
vardır.
Otoimmün
hastalıklar: Bu hastalık grubunda bağışıklık sistemi, değişik vücut dokularını
“yabancı” olarak algılamakta ve vücut kendi kendine zarar vermektedir. Neden ve
nasıl olduğu bilinmeyen bu hastalık grubu hala tam olarak anlaşılmamıştır.
Çocukluk çağında en sık rastlanan otoimmün hastalıklar lupus ve juvenil
romatoid artrittir.
Alerjik
hastalıklar: Çevredeki bazı maddelere bağışıklık sisteminin aşırı
reaksiyonudur. Mesela ev tozu akarı her yerde olduğu halde sadece bazı
kişilerde ev tozu alerjisi çıkmaktadır. Aynı şekilde inek sütü proteini
alerjisi de bazı çocuklarda çok ağır bazılarında hafif olmakta, ama birçok
kişide hiç görülmemektedir. Ev tozunun veya inek sütünün bazı kişilerde neden
alerji yaptığı tam bir muammadır.
İmmün
sistem kaynaklı kanserler: Lösemi ve lenfomalar…
Kolay anlaşılır ve bilgilendirici bir yazı olmuş, teşekkürler..
YanıtlaSilBeğenmenize sevindim, teşekkür ederim...
SilMerhaba 4 yaşındaki kizimdada iga dusuklugu mevcut yükselebileceğini söyledi doktorlar yukselemeyebileceginide okudum malesef, 4 aydır immunolojide takipte 2ayda bir immunogloblunleri kontrol ediliyor seviyesi ortalama aynı devam ediyor su an 16.4, alt sinir 27 baya altındayız sınırın, belkide iyi şeyler tecrübe edinmiş annelerden iyi haberler duymaya ihtiyacim var
YanıtlaSiloğlum 10 aylık ve iga değeri 10. ikinci kez bronşit geçirdiğimiz için kan tahlili yapılınca ortaya çıktı.doktorumuz tıp fakültesine yönlendirdi takibi için. eskişehirdeyim iyi bir immunologa ihtiyacım var.
YanıtlaSilÇok güzel bir yazı teşekkürler öncelikle. Beş aylık oğlumda Ig değerleri 5. ayda IgG 144, IgM: 26.6 ve IgA: 8,8 olarak çıktı. Siz daha sonraki dönemlerde kan sonuçları paylaşmadınız sanırım? Daha sonrasında düzelme oldu mu? (Umarım olmuştur)
YanıtlaSil