Zaman zaman bu tip haberler yayınlanıyor. Mesleğimiz tüm sıkıntılarına rağmen hala en gözde… Polikliniğe gelen çocuklarda en gözde meslek doktorluk, tabi ailelerin yönlendirmesiyle, bir de hastanede olunca… Düşünüyorum da bizim de çevremizde durum çok farklı değil. Dora için bir meslek tercih etmem gibi bir durumu düşünemiyorum ama Ayhan sık sık doktor olması yönünde hayaller kuruyor. Bizim ailelerimizde de çok farklı değildi. Annemin çocuk doktoru olmamı çok istediğini biliyorum, branşı bile seçmişti. Biz küçükken bilmediği bir şehirde doktor ararken çok zorlanmış, bu yüzden çocuk doktoru olmamı istemiş hep… Onu mu dinledim, bilinçaltı mı bilmiyorum ama istediği oldu. Ailenin daha gerisine bakıldığında uzak kuzenlerde doktorluk oranı oldukça fazla, bir hastane kuracak kadar hekim var ailede, benim kuşağımda, sanırım hepsi söz dinlemiş.
Ayhan’ın ailesinde de durum farklı değil, babası iki çocuğunun da doktor olmasını istemiş, ablası olamayınca Ayhan’ın tıp kazanması onları da mutlu etmiş. Onlarda branş tercihi, ablası fizyoterapist olduğundan ve fizyoterapistler ortopedi doktorlarının yanında çalışabildiğinden ortopedi yönündeydi ama Ayhan daha idealist davranıp zor bir branş seçerek kardiyolog oldu.
Çocuk
için meslek seçmek, onu eğitim için yönlendirmek bizim toplumumuzda çok yaygın,
tabi bir de üniversite sınavı insanların istediği mesleği yapmasını engelliyor.
Bu gibi nedenlerle yaptığı işte mutsuz, fırsatını bulduğunda seveceği alanlara
kaymanın hayalini kuran birçok insan var. Bunun için başarı da kriter değil, yeterince
başarılı olamadığı için istediğin mesleği yapamayanların yanında, aritmetik
başarısı iyi olduğu için üniversite giriş puanları yüksek olan bölümleri tercih
etmek zorunda kalıp mutsuz olanların sayısı da az değil. Önemli olan çocuğu iyi
tanıyıp yeteneklerini ve tercihlerini iyi gözlemlemek ve mutsuz olmaması için
yaşayacağı hayatı kendi seçmesine yardımcı olmak diye düşünüyorum…
Meslek Seçimi ve Meslek Seçiminde
Anne-Babalara Öneriler
Kendi
hayatlarından ve etrafındaki dünyadan memnun olmayan insanlarla her gün
karşılaşırız. Bu insanlardan bir kısmı ilköğretim, bir kısmı ortaöğretim(lise),
diğer bir kısmı ise üniversite mezunudur. Hatta bu insanlar arasında yüksek
lisans ve doktora eğitimi almış olanlar bile vardır. Kendi dünyalarından tatmin olmayan 100
kişiden 98’inin nasıl bir dünya istedikleri hakkında zihinlerinde oluşmuş net
bir resim yoktur. Daha iyi bir hayat için hedefleri yoktur. Sonuçta değiştirmek
için çaba sarf etmedikleri bir dünyada yaşamayı sürdürürler. Bu da onları
mutsuz kılmaktadır (Maxwell;Dornan, 1998:146). Çünkü mutluluk için temel şart,
uğrunda fedakârlık yapılabilecek önemli bir hedefe sahip olmaktır. Hedefsizlik
çalışmamayı, yani tembelliği beraberinde getirmektedir. Tembelliğin olduğu
yerde de asla mutluluktan söz edilemez. Kişiyi hedefsizliğe, dolayısıyla
severek ve isteyerek çalışmamaya iten en önemli sebeplerden birisi de kendi
imkan ve kabiliyetleriyle uyumlu olmayan, severek ve isteyerek seçmediği bir
mesleğe sahip olmasıdır (Atkinson&Atkinson, 2010:493).Meslek seçimiyle ilgili olarak hepimizin bildiği güzel bir fıkra vardır: “Öğretmen öğrencilerine, ileride hangi mesleğe sahip olmak istediklerini sorar. Ali bu soruya şöyle cevap verir: Annem doktor, babam mühendis, abim avukat, ablam mimar, dayım ise öğretmen olmamı istiyor”. Aslına bakılırsa bu fıkra, ülkemizdeki meslek seçimiyle ilgili durumu farklı bir açıdan özetlemektedir. Çağdaş bir toplumda özgür bir bireyin önemli gelişim görevlerinden biri de özgür iradesiyle mesleğini seçmesidir (Tan, 1992:123). Bir kimsenin herhangi bir konuda doğru bir seçme işlemi yapılabilmesi, ya da başka bir deyişle, sağlıklı karar verebilmesi için, her şeyden önce, neler istediğini ve bunları elde edebilmek için ne gibi olanaklara sahip olduğunu bilmesi gerekir (Yeşilyaprak, 2005:193). Bu işlemden sonra, daha iyisi bununla beraber yapacağı işlem, çeşitli seçenekleri inceleyip, her birinin isteklerine ve koşullarına ne derece uygun olduğunu değerlendirmektir. Çarşıya çıkmadan önce alacağı şeylerin listesini yapan ve bunlar için yeterli parası olup olmadığını yoklayan, çarşıdaki malların kalite ve fiyatlarını inceleyerek gereksinmelerine ve parasına uygun bulduklarını alan bir kimsenin davranışı buna örnek olarak gösterilebilir Bu işlemleri dikkatli ve özenli şekilde yapmayan kimselerin hayal kırıklığı ile karşılaşmaları kaçınılmazdır. Bu noktada birey kendi kişiliğini ve yapısını çok iyi tanımalıdır (Senemoğlu, 2011: 72). Bazı gençlerin, meslek seçimi gibi önemli bir kararı oluştururken yukarıda belirtilen gelişim görevini gerektiği ölçüde yerine getiremedikleri ve bu yüzden mutsuz oldukları gözlenmektedir.
Her insanın doğuştan getirdiği kendisine özgü imkan ve kabiliyetleri vardır. İnsanlar hayatları boyunca bunları ortaya koymak, kullanmak ve geliştirmek ister. Bize bütün bu olanakları sağlayacak olan ise mesleğimiz, yani işimizdir (Robbins, 1995:42). Diğer bir ifadeyle bizim doğuştan getirdiğimiz yeteneklerimizin ve daha sonra öğrenme yoluyla kazandığımız bilgi ve becerilerin en iyi şekilde kullanılabilmesi, bizim için en doğru olan meslek alanının seçilmesiyle mümkün olabilecektir. Bu sayede kişi, kendini gerçekleştirebilecek, yaptığı işi, mesleğini severek yapacak ve kişinin benlik kavramı sağlıklı ve kuvvetli şekilde gelişecektir (Yeşilyaprak, 2005:191). Netice itibariyle birey, yaptığı meslekten sadece maddi bir kazanç elde etmeyecek, aynı zamanda ruh sağlığı için de çok önemli olan psikolojik doyum (kazanç) elde etmiş olacaktır.
Bu ifade ettiklerimizi daha iyi anlayabilmek için, meslek ve meslek seçimi kavramları üzerinde durmamız faydalı olacaktır. Meslek, “bir kimsenin yaşamını sürdürmek, geçimini temin etmek için seçtiği sürekli iş alanı” olarak tanımlanabilir. Meslek kendine özgü az ya da çok bilgi beceri sahibi olmayı gerektiren bir “hizmet” veya “üretim” alanı olabilir. Meslek sadece para kazanma, geçimi sağlama yolu değil “bireyin kendini gerçekleştirme” yoludur. Bireyler diğer çeşitli etkinliklerle birlikte, mesleki etkinlikler yolu ile psikolojik gereksinimlerini karşılamaya, kendini gerçekleştirmeye çalışırlar (Özgüven, 2007:128).
“Meslek seçme”, olası meslekler, seçenekler arasından bireyin kendisine uygun ve istenilir olan mesleği belirlemesidir. Bir süreç olarak, meslek seçiminde birey kendisine açık meslekleri çeşitli yönleriyle değerlendirip, kendi gereksinmeleri yönünden istenilir yönleri daha çok olan birine yönelmektedir. Meslek seçme kararı, bireyin yaşamı boyunca verdiği “öğrenim seçimi”, “eş seçimi” gibi yaşam akışını etkileyecek önemli üç karardan birisidir.
Seçilen bir meslek, bireyin yaşamı boyunca devamlı olarak yapacağı meşguliyetini, başarılı veya başarısız olmasını, devamlı temasta bulunacağı arkadaşlarının türünü, eş seçimini, hayat boyu yaşayacağı çevre koşullarını ve olası yerleri, ailenin kazancını, geçim tarzını ve işini hoşlanarak yapıp yapmamasını, dolayısıyla mutluluğunu da belirleyen önemli bir etmendir. Meslek seçme insanların sevgi, başarı, takdir edilme, beğenilme, güvenlik, bir gruba ait olma, yönetme, yönetilme ve yeni bilgiler edinme ve öğrenme gibi bireysel ve sosyal çeşitli temel gereksinimlerine doyum sağlamaktır (Özgüven, 2007:128).
Kendine uygun meslek seçmiş olan kimseler işlerini severek yapmakta, mutlu ve verimli kişiler olarak meslek yaşamlarını sürdürmektedirler. Buna karşın seçtikleri meslekler, yetenek ve ilgilerine uygun olmayan kimseler ise; çalışmaya karşı isteksizlik duymakta ve iş hayatında verim düşüklüğü yaşamaktadırlar (Tan, 1992:74).
Meslek seçimi konusunda bireyle birlikte aileye de büyük sorumluluklar düşmektedir. Hayatın en kritik anlarından biri olan meslek seçimi konusunda ailelerin son derece dikkatli olmaları gerekmektedir. Bu noktada ailelerin kesinlikle gözden kaçırmamaları gereken nokta, seçilecek meslek kendilerinin değil, çocuklarının mesleğidir (Tan, 1992:122). Dolayısıyla böyle önemli bir konuda aileler çocuklarına rehberlik etmeli, yardımcı olmalı ancak kesinlikle zorlayıcı olmamalıdır. Yukarıda da ifade edildiği gibi, severek ve isteyerek seçilmemiş ya da kişinin imkan ve kabiliyetleriyle uyumlu olmayan bir meslek kişiye gerçek başarıyı, huzur ve mutluluğu vermez. Aksine kişiyi sıkıntıya sokar ve bunaltır. Hiç kimse sevmediği bir işle her gün karşılaşmak istemez.
Ne yazık ki bazı aileler, kendi yaşamlarında gerçekleştiremedikleri arzularını çocuklarının yaşamlarında gerçekleştirmek isterler (Gordon, 2005:150). Baba veya anne gençliğinde giremediği bir iş alanında, çocuklarının okuyup meslek sahibi olması için çocuklarına baskı yapar ve onları zorlar. Gencin ilgi ve yetenekleri bu noktada pek göz önünde tutulmaz. Baba otoritesinin egemen olduğu ve baba mesleğini sürdürme çabası içinde olan ailelerde çocukların başarısı ve mutluluğundan çok baba mesleğinin desteklemesi ve sürdürülmesi istenir. Birey, küçük yaştan itibaren baba mesleğini seçecek şekilde koşullandırılır. Genç isteyerek veya istemeyerek baba mesleğine yönelir. Bazı durumlarda ise çocuk ailesine başkaldırır, çocuk-aile ilişkileri bozulur ve bazen de kopar.
Tüm bu ve buna benzer olumsuz durumlarla karşılaşmamak için ve bireyin başarı ve mutluluğu yakalayabileceği bir mesleği seçmesi adına ailelerin şu noktalara dikkat etmesi faydalı olacaktır:
Meslek seçimi konusunda doğru tercih yapabilmek için, kişi öncelikle kendisini çok iyi tanımalıdır. Kişi ancak, imkan ve kabiliyetleriyle paralel, kendisinin severek ve isteyerek seçtiği bir meslekte başarı ve mutluluk elde edebilir, doyum sağlayabilir. Bundan dolayı aileler meslek seçiminde çocuklarına karşı rehberlik etmeli, yardımcı olmalı ancak zorlayıcı olmamalıdır. Son kararı aileler değil, çocuklar vermelidir.
Anne babalar şu ifadelerden özenle kaçınmalıdır; “Ben olamadım sen olacaksın”, “Komşunun çocuğu oldu ama…”, “Bak kardeşin…”, “Ancak senin gibi bir tembel bu alanı seçer…”. Bu ve buna benzer olumsuz ifadeler her zaman için faydadan çok zarar getirir. Aileler ile çocuklar arasındaki iletişimi koparır ve mutsuzluğa neden olur.
Anne babalar, mümkün olduğunca çok teşvik edici sözleri kullanmaya çalışmalıdır. “Çaba gösterdikçe başarılı olduğunu görüyorum.”, “Bu işi yapabileceğini biliyorum.”, “Yaptıklarını takdir ediyorum.”, “Eminim ki bu şekilde çalışmaya devam edersen başarılı olacaksın.”. Teşvik edici sözler ile ulaşılacak nokta; çocuğumuzun kendi geleceğine sahip çıkması, çaba ve gelişmelerinin fark edilmesi ve olumlu yönlerinin vurgulanmasıdır.
Meslek
seçimi; yaşamın belli bir alanında verilen bir karardan çok, yaşam boyu devam
eden bir süreçtir. Dolayısıyla bu seçim çok dikkatli, itinalı ve özenli şekilde
yapılmalıdır. Aceleye getirilmemeli ve birilerinin hatırı için meslek seçimi
yapılmamalıdır. Toplumca “kariyeri” yüksek olduğu belirtilen meslekten çok;
kişinin kendini gerçekleştirebileceği, mutlu ve başarılı olabileceği bir
mesleği seçmesine imkan tanınmalıdır.
Kaynaklar:
Yrd. Doç. Dr. A. AVCI, Fatih Sultan
Mehmet Vakıf Üniversitesi
Atkinson,
Rita; Atkinson, Richard (2010). Psikolojiye Giriş Çev. Yavuz Alogan.
İst.:Arkadaş Yayınları.
Gordon,
Thomas (2005). Etikili Anne-Baba Eğitiminde Uygulamalar Çev. Birsen Özkan.
İst.:Sistem Yayınları.
Maxwell,
John; Dornan, Jim (1998). Etkili İnsan Olmak, Çev. Demet Dizman. İst.:Sistem
Yayınları.
Özgüven,
İbrahim Ethem (2007). Psikolojik Danışma ve Rehberlik. Ankara: PDREM Yayınları.
Robbins,
Anthony (1995). İçindeki Devi Uyandır, Çev. Belkıs Çorakçı. İst.:İnkılap
Yayınları.
Senemoğlu,
Nuray (2011) . Gelişim Öğrenme ve Öğretim. Ankara:PegemA Akademi Yayınları.
Tan,
Hasan (1992). Psikolojik Danışma ve Rehberlik. İst.:MEB Yayınları.
Yeşilyaprak,
Binnur (2005). Eğitimde Rehberlik Hizmetleri. Ankara:Nobel Yayınları.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder