Tüm aktivitelerde olduğu gibi Dora’nın
uyku ve beslenme saatlerini düşünerek öğleye doğru gittik. Önce müzeyü gezdik.
Sunay Akın’ın ailesinden kalma beş katlı eski bir köşk, çok etkileyici bir
bina, masal gibi. Dora’dan çok biz etiklendik. Çocukluğumuzu hatırlatan
oyuncakların benzerlerini görmek heyecan vericiydi. Dora meraklı meraklı bakıp
sorular sordu. Oyuncak olduklarını algıladı ama çok da oynamak istemedi,
sergilenenlerin değerli olduğunu anladı sanki... En komiği “müze” kelimesi onun
için bir şey ifade etmediğinden ses çağırışımıyla müziği hatırlatmış. Ne
söylesem fark etmedi, sürekli “anne müzik niye yok?” diye sorup durdu.
Müzedeki oyuncakların sayısı ve çeşidi
konusunda sınır bulunmuyormuş. Oyuncak müzesinden içeri adımınızı attığınız
anda sizi masalsı bir dünya bekliyor. Evcilik oynadığınız bebeğiniz, kurşun
askerleriniz, metal arabalarınız, çocukluğunuz, anılarınız... Sunay Akın, yurt
içinden ve yurt dışından yaklaşık dört bin adet antika oyuncak toplamış. En
eski oyuncak 1817 yılına ait, Fransa`da yapılan bir oyuncak keman… 1820 yılında
Amerika`da yapılan bir bebek, yine aynı ülkeden 1860 yılına ait misketler,
Almanya`da yapılan yüz yaşında teneke oyuncaklar ve porselen bebekler müzenin
en eski eserleri arasında.
Müzeyi gezdikten sonra katıldığımız
oyuncak boyama atölyesinde kendimize birer tahta oyuncak alıp keyfimizce
boyadık. Dora bu kısımdan çok hoşlandı. Kendi boyadağı oyuncağı elinden
bırakmadı, tüm gün. Böyle şeylere değer vermesi beni çok mutlu ediyor. Beraber
keyifli bir gün geçirmek için harika bir fikirmiş...
gitmeyi çok istiyorum ama elleyemeyecek diye tedirginim..bakalım yakındır ziyaretimiz :)
YanıtlaSilhttp://loveandsmile.wordpress.com/