Kafede, restoranda ailelerinin yanında sakince
oturup yemek yediğini gördüğüm küçük çocuklar beni hep mutlu etmiştir. Özenirim
de onlara... Annelerinin beslemeye çalıştığı ya da masada durmayıp ortalıkta
koşuşturan çocuklardan ürktüğüm gibi... Sofra adabına önem veriyorum, ailemle
yaşadığımız dönemde hep beraber yemek yedik, belki bundan kaynaklı, belki de
ikimiz de tercih ettiğimizden Ayhan'la da her zaman sofra düzenimiz oldu, ne
kadar yorgun olsak da beraber oturduk masaya akşam yemeklerinde.
Dora henüz yemeklerde bize eşlik edemiyor. Önce
onu besliyorum, sonra biz yemeğe oturduğumuzda, o da mama sandalyesinde oluyor,
bisküvi ya da meyve yemeğe çalışıyor. Parmak gıdalarını ilk verdiğimde yemesi
gerektiğini bile anlamamıştı, oyuncakları ağzına götüren çocuk, muzu tatmadan
sıkıp parçalamıştı. Yeni şeyleri çok çabuk öğrendiğinden artık küçük
parçaladığım yiyeceklerle kendini beslemeye çalışıyor. Tabi ki doyacak kadar
değil ama öğrenmesi bile şu an için çok güzel. Her şeyi kendi yapmak
istediğinden biz masadayken bir şeyler yemek onu da çok mutlu ediyor, en
azından sıkılmadan oturabiliyor. Küçücük parmaklarıyla meyveleri alıp ağzına
götürmesi, düşenleri alıp eliyle ağzının içine itmesi, dört minik dişiyle
çiğnemeye çalışması, yutunca başarmanın mutluluğuyla gülümsemesi o kadar şirin
ve güzel ki, yemek yerken onu izlemeye doyamıyorum.
Ben çocukken yemek konusunda sorunsuzmuşum ama
kardeşim hep iştahsız bir çocuk olmuş. Ayhan da annesine çok çektirdiği için
yemek konusu benim için hassas bir konu oldu her zaman. Bebeklerin, çocukların
her konuda eğitilebileceğini düşünüyorum. Uyku ve beslenme bunların başında
geliyor. Eğer çocuk düzgün yetiştirilirse bu temel ihtiyaçların düzene
koyulabileceğine inanıyorum. Tabi ki çocuğun karakteri de önemli, bazı çocuklar
çok zor karakterli oluyor, onlar için çok daha fazla çaba harcamak gerekiyor
ama Dora uysal bir çocuk olduğu için umutluyum. Uyku konusunda kendi
tercihlerim nedeniyle tavizlerim oldu ama beslenme ilk yıllarda çok önemli
olduğundan bu konuda taviz vermeyi düşünmüyorum. Elimden geleni yapmaya
çalışacağım. Bu dönemde daha çok annemin yanında ama annem de benimle aynı
fikirde olduğundan ve söylediklerimi birebir uyguladığından sorun olacağını
düşünmüyorum. Umarım istediğim gibi yetiştirebileceğim kızımı...
İlk yıllarda beslenme
Çocuklarda beslenmenin
amacı
Çocuklarda
beslenmenin en önemli amacı büyümenin en uygun koşullarda sürdürülebilmesini
sağlamaktır.
Her
çocuk genetik büyüme potansiyeli ile dünyaya gelir. Ne yaparsak yapalım, çocuğu
neyle beslersek besleyelim bu genetik büyüme potansiyelinin üzerine
çıkaramayız. Ancak yeterli ve dengeli beslenemeyen çocuk yeterli büyüyemez,
yeterli boy ve kilo artışı gösteremez. Bunun yanında olumsuz çevre koşulları,
geçirilen akut ya da kronik hastalıklar sebebiyle de çocuk genetik
potansiyelinin belirlediği büyümeyi gerçekleştiremeyebilir.
Erişkinler
olarak eksik olarak aldığımız besin öğeleri ile ilgili depolarımız nedeniyle
yaşamımızı belirli bir süre problem olmadan sürdürürüz. Çocuk yaşlarda ise,
özellikle bebeklerde, bu depolar yetersizdir. Bu yüzden çocuk beslenmesinde
besin öğelerini karşılayıp üzerine de ek yapmak gerekir, böylelikle depolama
sağlanabilir.
Beslenme
çocukluk yaşlarında yetersiz olduğunda özellikle belirli bir besin grubunun çok
kısa süre için bile alınmaması daha fazla risk içermektedir. Çocuklarda risk
tabloları çok çabuk ortaya çıkar. En önemlisi büyümenin etkilenmesi ikincisi de
klinik tabloların ortaya çıkmasıdır.
Beslenmede ilk 1 yıl kritik
• İlk 6 ay sadece anne sütü
dönemidir.
• 4 aydan önce kesinlikle ek
besine başlanmamalıdır. Alerjik reaksiyon geliştirme sıklıkları
araştırıldığında 4. aydan önce ek besine başlayan bebeklerde atopinin (alerjik
reaksiyon geliştirme sıklığı) arttığı görülmektedir.
• Anne sütü eğer yetersizse,
bu dönemde 1 numaralı formül ürünler/ biberon mamalar verilmelidir.
• İkinci 6 ay anne sütünün
devamlılığı ile birlikte ek besin dönemidir.
• İkinci 6 ay beyinde lezzet
kütüphanesi yaratılması, artan miktarda ek besinlere alıştırılması, damak
lezzetinin geliştirilmesi ve giderek artan sertlikteki besinlerle beslenme
becerileri için en önemli dönemdir.
• Öğürmeden pütürlü
yiyecekler için en ideal aylar 5.- 7. aylardır.
• Isırma, çiğneme ve yutma
becerileri için en önemli aylar 8.-10. aylardır.
Anne
sütü harikalar yaratsa dahi ilk 1 yılda sadece anne sütü alanlar 6-12 aylık
dönemde bazı beslenme becerilerini geliştirememiş olurlar.
Beslenme ve büyüme
arasındaki ilişki
Beslenme
ve büyüme arasında çok ciddi bir ilişki vardır.
Büyümeyi
etkileyen faktörler;
Beslenme: İlk 5 yıl içerisinde büyümeyi etkileyen en
önemli faktör beslenme kaynaklıdır. Özellikle ilk 1000 gün beslenmenin büyümede
tek faktör olduğu dönemdir.
Hormonlar: Hormonlar anne karnından itibaren büymeyi
etkiler, özellikle de tiroid hormonu. Tiroid hormonu dışındaki hormonların
büyümede etkisi ilk 5 yıl beslenmenin yanında oldukça azdır. 5 yaşından sonra
ise beslenme büyüme hormonu kadar etkili değildir. Özellikle lineer büyüme
dediğimiz boy artışını büyüme hormonu sağlamaktadır.
Hastalıklar: Akut ya da kronik hastalıklar da büyümeyi hastalık
dönemlerine göre değişik oranlarda etkiler.
Genetik ve çevresel faktörler de büyümeyi etkileyen
önemli ve diğer faktörlerdir.
Büyümeyi izlemek
• Büyüme anne karnında
başlar. En hızlı büyüme süreci anne karnında yaşanır. Büyüme bebek doğduktan
sonra da hızlı bir şekilde devam eder ancak ilk 2-3 yılda giderek azalır.
Örneğin bebek ilk aylarda 900- 1000 gr alırken kilo alımı gittikçe azalır, ayda
100 -150 gr kilo almaya başlar.
• Çocukta büyüme 6-8 ya da
8-10 yaşlarda hızlanır. Büyümenin hızlandığı tek dönem budur.
• Büyüme devam ettiği sürece
çocuk, erişkin özelliklerini kazanmamıştır. Erişkin olmak büyümenin sona
ermesidir.
Hekim olarak duruşumuz 0-18 yaş arasında
büyümeyi izlemektir.
• Büyüme ve gelişme
birbiriyle birlikte ve hatta aynı anlam için kullanılsa da hekimler için büyüme
ölçülebilir parametrelerdeki değişkenliklerdir. Baş çevresi, boy, kilo, göğüs
çevresi gibi.
• İlk yıl içerisinde
büyümenin izlenmesi yaklaşımı ile aynı hekim ya da aynı sağlık kurumu
tarafından aylık mukayese önemlidir. Eğer çocuğun önceki bilgileri bilinmiyorsa
hata yapılabilir.
• WHO (Dünya Sağlık Örgütü)
1. yıl her ay, 2. yıl içerisinde 2 ayda bir, sonrasında ise 6 ayda 1 izlemeyi
önermektedir.
• Gelişme ise büyümeden tamamen farklıdır. Gelişme çocuğun ayına ya da
yaşına uygun biyolojik fonksiyonlarını yapıp yapamaması ile ilgilidir. Örneğin
4-6 ayda dişinin çıkması, 6. ayda desteksiz oturması, daha sonra emeklemesi,
yürümesi, merdiven inip çıkması vb. hepsi gelişmedir. Bunları yapamıyorsa
gelişme geriliği var demektir.
• Çocuk büyümüş olabilir ama gelişememiş olabilir. Ya da gelişmiş olabilir
ama büyümemiş olabilir. Bazı özel durumlarda ikisi birlikte seyreder ki bunlar da özel tıbbi
durumlardır.
İlk 1 yıl içerisindeki
büyüme
• Bir bebeğin kilosu ilk 6 ayda 2 katına çıkar. İkinci 6 ayda doğum
ağırlığı kadar kilo alır çünkü büyüme hızı düşer. İştah azalır. Büyüme hızının
da iştahın da azalması ikinci 6 ay için normaldir.
• Bebek 1 yaşına geldiğinde kilosu doğum ağırlığının 3 katına ulaşır ve
boyu 24-25 cm uzamıştır.
• Bazı bebekler düşük doğum
ağırlıklı doğarlar. Bu bebekler doğum sonrasında 8-10 kat daha hızlı büyüme
gösterirler ki anne karnında yapamadıkları büyümeyi doğduktan sonra gerçekleştirsinler.
Genelde 3-6. aylık döneme catch up growth denir. Yani bebek büyümeyi yakalar ve
bu büyümesi için önemli bir fırsattır. Eğer bebek büyümeyi yakalayamıyorsa,
akranlarından geri kalıyorsa hekimle konuşulmalıdır.
Besleme sorunları
Besleme
sorunları 5 ana grupta incelenebilir.
Katı beslenmeye geçemeyenler: Çocuk devamlı sıvı gıdaları
tercih eder ve mümkünse biberonla içer. Bu gruptaki çocuk genellikle 5 yaş
altındadır.
Çok
süt içer. Anne “Bari süt içsin” diye süt verir çünkü çocuk katıyı reddetmektedir.
Ancak çocuk süte ulaşmak için katı gıdayı reddeder.
Bu
tip çocuklarda fazla süt tüketimi olduğundan farklı fiziksel sorunlar da
meydana gelir. Örneğin bağırsak kanamaları oluşur, kansızlık kaçınılmazdır.
Bu durumdaki çocuğun acıkmasını beklemek gereklidir.
Öğün
arasında bir şey yemek isterse öğünü bekletin. Acıkan çocuğa öğünde katı
gıdalar verin. İlk başta zorlansanız da bu tutumu devam ettirerek çocuğun katı
gıdaya geçmesini sağlayın.
İştahsızlar: Çocuk devamlı olarak az besin almaktadır. 1-2
lokmadan sonra yemek istemez. Hemen hemen sevdiği hiçbir yiyecek yoktur. Gün
içerisinde yemek yemek aklına gelmez. Buna rağmen neşesi ve enerjisi
yerindedir.
Bu
gruptaki çocuğun dikkat eksikliği ve hiperaktivite başlangıcında olması
mümkündür.
Eğer
bu gruptaki çocuğun nefesi sabahları kokuyorsa, yediği besinlerle ilgisi
olmayabilecek bir karın şişliği varsa, kabızlık eşlik ediyorsa ve çocuk kustuğu
taktirde bir önceki öğünde sindirilmemiş besinler varsa mide tembelliği vardır.
Mide tembelliği var ise (önce mide tembelliği ispatlanır) özel diyet ve
ilaçlarla sorun çözülebilir.
Yaşına uygun yemek yemeyenler: Katı besin alması gereken
yaş grubunda olmasına rağmen çocuk katı besin ve pütürlü gıda yemez. Bu grupta olan çocuğa 6 aylık bebeğe
öğretiyormuşçasına pütürlü gıda yemeyi baştan öğretmek gereklidir. Genel
olarak da beslenme becerilerinin öğretilmesi gerekir ki yemesi gereken
yiyeceklerle beslenebilsin. Bazısı kaşıkla beslenmeye direnç gösterir ancak
eliyle yemek yiyebilir.
Masa adabı geliştiremeyenler: Annenin peşinde koştuğu,
yemeyi oyun gibi gören, yeme adabı geliştirmemiş aktif çocuktur. Özellikle
çalışan annenin çocuğunda bu problem görülmektedir. Bu durum tamamen bir davranış sorunudur. Bu sebeple adaptasyon
süreci gereklidir. Kural olarak masada yemek yenmelidir, çocuk buna
alıştırılmalıdır.
Aşırı seçiciler: Çocuk yoğurdun markası
değiştiğinde anlar. Israrla tercih ettiği besini ister. Çocuğun sosyal
ortamlarda beslenmesi çok zordur. Bu
grup en zor gruptur çünkü neden bu noktaya geldiği çoğu zaman bilinmemektedir.
Aşırı
seçicilik doğuştan metabolik hastalıklar ile ilişkili olabilir. Çocuk özellikle
belirli bir besin grubunu yiyemiyorsa bu önemlidir. Çocuk eğer bir besini yiyor
ve kusuyorsa bundan dolayı da aşırı seçici olup yemiyor olabilir. Bu durumlarda
besin alerjisi düşünülebilir. Tetkiki yapılmalıdır.
Ayrıca; gerek iştahsızlıkta gerekse seçicilikte
ailevi yatkınlık da önemlidir. Çocuğun anne ve/veya babasının da çocuklukta
benzer problemleri olma olasığı % 40'dır. Bunların dışında yukarıdaki
problemlere neden olabilen travma, baskı karşısında geliştirilen yeme korkusu,
kritik periyodun kaçırılması, otonomi ve kontrol mücadelesi, özgürce yeme
fırsatı verilmeyişi diğer etkenlerdir.
Baskı ile yemek yedirmeyin
• Her canlı acıkınca yer. Çocuğun acıkmasına fırsat verin.
• Yemek konusunda çocuğa
baskı yapmayın. Hem anne hem de mükemmelliyetçi kadınlarda çocuğa yemek
baskısının daha fazla olduğu görülmektedir.
• Her baskı (etki) tepki
geliştirir. Etki ve tepki durumunda çocuk ve anne arasında güç dengesi
mücadelesi yaşanır. Anne yedirmek çocuk ise yememek ister.
• Beslenme ilişkisindeki
hakim duygu eziyet olduğunda çocuk psikolojik travma yaşar. Çocuğun kilosu
100-200 gr. eksik olsun ancak çocuk o travmayı yaşamasın. Bu önemlidir.
• Yemek yemenin psikolojik ve
davranışsal boyutu da olduğu bilinmelidir.
• Çocukla güç mücadelesine giren her anne önce kısa vadede sonra uzun
vadede kaybeder.
• Çocuğun ne yiyeceği, ne
zaman yiyeceği, nerede yiyeceğine ortak karar vermek gerekir. Çocukla beraber
yemek önemlidir. Anne yemiyorsa çocuk da yememelidir. Aksi halde çocuk bunu
ceza gibi algılar.
• Çocuk büyükse “hangisinden”
yiyeceği sorulmalıdır.
• Aşırı baskıcı annelerin çocuklarında iştahsızlık yaşanmaktadır. Empati yaparak çocuğun
yerine geçin. O zaman iştahsızlık problemi azalır.
• Çocuğu her zaman daha
fazlası için zorlamayın. Artık yemeyeceğini ifade eden çocuğa “Son lokma
kaldı”, “Tamam artık yedirmiyorum” demeyin. Sessizce yedirmeyi sonlandırın.
• Çocuk yaygara çıkardığı
için “ Tamam” demeyin. O zaman anne otorite kaybeder. Çocuk “bağırırsam geri
adım atıyor”u algılamamalı.
• Sevgi ile yemeği
birbirinden ayırın. Yemek sonlandığında “Yiyemedin ama ben seni seviyorum”
deyin.
• “Yeter ki yesin” diye yemek
yedirmeyin.
• Çocuğun yediklerini tercih hakkı vardır, unutmayın.
Prof.
Dr. Benal Büyükgebiz