2 Kasım 2013 Cumartesi

İlk yıllarda beslenme

Kafede, restoranda ailelerinin yanında sakince oturup yemek yediğini gördüğüm küçük çocuklar beni hep mutlu etmiştir. Özenirim de onlara... Annelerinin beslemeye çalıştığı ya da masada durmayıp ortalıkta koşuşturan çocuklardan ürktüğüm gibi... Sofra adabına önem veriyorum, ailemle yaşadığımız dönemde hep beraber yemek yedik, belki bundan kaynaklı, belki de ikimiz de tercih ettiğimizden Ayhan'la da her zaman sofra düzenimiz oldu, ne kadar yorgun olsak da beraber oturduk masaya akşam yemeklerinde.
Dora henüz yemeklerde bize eşlik edemiyor. Önce onu besliyorum, sonra biz yemeğe oturduğumuzda, o da mama sandalyesinde oluyor, bisküvi ya da meyve yemeğe çalışıyor. Parmak gıdalarını ilk verdiğimde yemesi gerektiğini bile anlamamıştı, oyuncakları ağzına götüren çocuk, muzu tatmadan sıkıp parçalamıştı. Yeni şeyleri çok çabuk öğrendiğinden artık küçük parçaladığım yiyeceklerle kendini beslemeye çalışıyor. Tabi ki doyacak kadar değil ama öğrenmesi bile şu an için çok güzel. Her şeyi kendi yapmak istediğinden biz masadayken bir şeyler yemek onu da çok mutlu ediyor, en azından sıkılmadan oturabiliyor. Küçücük parmaklarıyla meyveleri alıp ağzına götürmesi, düşenleri alıp eliyle ağzının içine itmesi, dört minik dişiyle çiğnemeye çalışması, yutunca başarmanın mutluluğuyla gülümsemesi o kadar şirin ve güzel ki, yemek yerken onu izlemeye doyamıyorum.
Ben çocukken yemek konusunda sorunsuzmuşum ama kardeşim hep iştahsız bir çocuk olmuş. Ayhan da annesine çok çektirdiği için yemek konusu benim için hassas bir konu oldu her zaman. Bebeklerin, çocukların her konuda eğitilebileceğini düşünüyorum. Uyku ve beslenme bunların başında geliyor. Eğer çocuk düzgün yetiştirilirse bu temel ihtiyaçların düzene koyulabileceğine inanıyorum. Tabi ki çocuğun karakteri de önemli, bazı çocuklar çok zor karakterli oluyor, onlar için çok daha fazla çaba harcamak gerekiyor ama Dora uysal bir çocuk olduğu için umutluyum. Uyku konusunda kendi tercihlerim nedeniyle tavizlerim oldu ama beslenme ilk yıllarda çok önemli olduğundan bu konuda taviz vermeyi düşünmüyorum. Elimden geleni yapmaya çalışacağım. Bu dönemde daha çok annemin yanında ama annem de benimle aynı fikirde olduğundan ve söylediklerimi birebir uyguladığından sorun olacağını düşünmüyorum. Umarım istediğim gibi yetiştirebileceğim kızımı...
İlk yıllarda beslenme
Çocuklarda beslenmenin amacı
Çocuklarda beslenmenin en önemli amacı büyümenin en uygun koşullarda sürdürülebilmesini sağlamaktır.
Her çocuk genetik büyüme potansiyeli ile dünyaya gelir. Ne yaparsak yapalım, çocuğu neyle beslersek besleyelim bu genetik büyüme potansiyelinin üzerine çıkaramayız. Ancak yeterli ve dengeli beslenemeyen çocuk yeterli büyüyemez, yeterli boy ve kilo artışı gösteremez. Bunun yanında olumsuz çevre koşulları, geçirilen akut ya da kronik hastalıklar sebebiyle de çocuk genetik potansiyelinin belirlediği büyümeyi gerçekleştiremeyebilir.
Erişkinler olarak eksik olarak aldığımız besin öğeleri ile ilgili depolarımız nedeniyle yaşamımızı belirli bir süre problem olmadan sürdürürüz. Çocuk yaşlarda ise, özellikle bebeklerde, bu depolar yetersizdir. Bu yüzden çocuk beslenmesinde besin öğelerini karşılayıp üzerine de ek yapmak gerekir, böylelikle depolama sağlanabilir.
Beslenme çocukluk yaşlarında yetersiz olduğunda özellikle belirli bir besin grubunun çok kısa süre için bile alınmaması daha fazla risk içermektedir. Çocuklarda risk tabloları çok çabuk ortaya çıkar. En önemlisi büyümenin etkilenmesi ikincisi de klinik tabloların ortaya çıkmasıdır.
Beslenmede ilk 1 yıl kritik
      İlk 6 ay sadece anne sütü dönemidir.
      4 aydan önce kesinlikle ek besine başlanmamalıdır. Alerjik reaksiyon geliştirme sıklıkları araştırıldığında 4. aydan önce ek besine başlayan bebeklerde atopinin (alerjik reaksiyon geliştirme sıklığı) arttığı görülmektedir.
      Anne sütü eğer yetersizse, bu dönemde 1 numaralı formül ürünler/ biberon mamalar verilmelidir.
      İkinci 6 ay anne sütünün devamlılığı ile birlikte ek besin dönemidir.
      İkinci 6 ay beyinde lezzet kütüphanesi yaratılması, artan miktarda ek besinlere alıştırılması, damak lezzetinin geliştirilmesi ve giderek artan sertlikteki besinlerle beslenme becerileri için en önemli dönemdir.
      Öğürmeden pütürlü yiyecekler için en ideal aylar 5.- 7. aylardır.
      Isırma, çiğneme ve yutma becerileri için en önemli aylar 8.-10. aylardır.
Anne sütü harikalar yaratsa dahi ilk 1 yılda sadece anne sütü alanlar 6-12 aylık dönemde bazı beslenme becerilerini geliştirememiş olurlar.
Beslenme ve büyüme arasındaki ilişki
Beslenme ve büyüme arasında çok ciddi bir ilişki vardır.
Büyümeyi etkileyen faktörler;
Beslenme: İlk 5 yıl içerisinde büyümeyi etkileyen en önemli faktör beslenme kaynaklıdır. Özellikle ilk 1000 gün beslenmenin büyümede tek faktör olduğu dönemdir.
Hormonlar: Hormonlar anne karnından itibaren büymeyi etkiler, özellikle de tiroid hormonu. Tiroid hormonu dışındaki hormonların büyümede etkisi ilk 5 yıl beslenmenin yanında oldukça azdır. 5 yaşından sonra ise beslenme büyüme hormonu kadar etkili değildir. Özellikle lineer büyüme dediğimiz boy artışını büyüme hormonu sağlamaktadır.
Hastalıklar: Akut ya da kronik hastalıklar da büyümeyi hastalık dönemlerine göre değişik oranlarda etkiler.
Genetik ve çevresel faktörler de büyümeyi etkileyen önemli ve diğer faktörlerdir.
Büyümeyi izlemek
      Büyüme anne karnında başlar. En hızlı büyüme süreci anne karnında yaşanır. Büyüme bebek doğduktan sonra da hızlı bir şekilde devam eder ancak ilk 2-3 yılda giderek azalır. Örneğin bebek ilk aylarda 900- 1000 gr alırken kilo alımı gittikçe azalır, ayda 100 -150 gr kilo almaya başlar.
      Çocukta büyüme 6-8 ya da 8-10 yaşlarda hızlanır. Büyümenin hızlandığı tek dönem budur.
      Büyüme devam ettiği sürece çocuk, erişkin özelliklerini kazanmamıştır. Erişkin olmak büyümenin sona ermesidir.
Hekim olarak duruşumuz 0-18 yaş arasında büyümeyi izlemektir.
      Büyüme ve gelişme birbiriyle birlikte ve hatta aynı anlam için kullanılsa da hekimler için büyüme ölçülebilir parametrelerdeki değişkenliklerdir. Baş çevresi, boy, kilo, göğüs çevresi gibi.
      İlk yıl içerisinde büyümenin izlenmesi yaklaşımı ile aynı hekim ya da aynı sağlık kurumu tarafından aylık mukayese önemlidir. Eğer çocuğun önceki bilgileri bilinmiyorsa hata yapılabilir.
      WHO (Dünya Sağlık Örgütü) 1. yıl her ay, 2. yıl içerisinde 2 ayda bir, sonrasında ise 6 ayda 1 izlemeyi önermektedir.
      Gelişme ise büyümeden tamamen farklıdır. Gelişme çocuğun ayına ya da yaşına uygun biyolojik fonksiyonlarını yapıp yapamaması ile ilgilidir. Örneğin 4-6 ayda dişinin çıkması, 6. ayda desteksiz oturması, daha sonra emeklemesi, yürümesi, merdiven inip çıkması vb. hepsi gelişmedir. Bunları yapamıyorsa gelişme geriliği var demektir.
      Çocuk büyümüş olabilir ama gelişememiş olabilir. Ya da gelişmiş olabilir ama büyümemiş olabilir. Bazı özel durumlarda ikisi birlikte seyreder ki bunlar da özel tıbbi durumlardır.
İlk 1 yıl içerisindeki büyüme
      Bir bebeğin kilosu ilk 6 ayda 2 katına çıkar. İkinci 6 ayda doğum ağırlığı kadar kilo alır çünkü büyüme hızı düşer. İştah azalır. Büyüme hızının da iştahın da azalması ikinci 6 ay için normaldir.
      Bebek 1 yaşına geldiğinde kilosu doğum ağırlığının 3 katına ulaşır ve boyu 24-25 cm uzamıştır.
      Bazı bebekler düşük doğum ağırlıklı doğarlar. Bu bebekler doğum sonrasında 8-10 kat daha hızlı büyüme gösterirler ki anne karnında yapamadıkları büyümeyi doğduktan sonra gerçekleştirsinler. Genelde 3-6. aylık döneme catch up growth denir. Yani bebek büyümeyi yakalar ve bu büyümesi için önemli bir fırsattır. Eğer bebek büyümeyi yakalayamıyorsa, akranlarından geri kalıyorsa hekimle konuşulmalıdır.
Besleme sorunları
Besleme sorunları 5 ana grupta incelenebilir.
Katı beslenmeye geçemeyenler: Çocuk devamlı sıvı gıdaları tercih eder ve mümkünse biberonla içer. Bu gruptaki çocuk genellikle 5 yaş altındadır.
Çok süt içer. Anne “Bari süt içsin” diye süt verir çünkü çocuk katıyı reddetmektedir. Ancak çocuk süte ulaşmak için katı gıdayı reddeder.
Bu tip çocuklarda fazla süt tüketimi olduğundan farklı fiziksel sorunlar da meydana gelir. Örneğin bağırsak kanamaları oluşur, kansızlık kaçınılmazdır.
Bu durumdaki çocuğun acıkmasını beklemek gereklidir. Öğün arasında bir şey yemek isterse öğünü bekletin. Acıkan çocuğa öğünde katı gıdalar verin. İlk başta zorlansanız da bu tutumu devam ettirerek çocuğun katı gıdaya geçmesini sağlayın.
İştahsızlar: Çocuk devamlı olarak az besin almaktadır. 1-2 lokmadan sonra yemek istemez. Hemen hemen sevdiği hiçbir yiyecek yoktur. Gün içerisinde yemek yemek aklına gelmez. Buna rağmen neşesi ve enerjisi yerindedir.
Bu gruptaki çocuğun dikkat eksikliği ve hiperaktivite başlangıcında olması mümkündür.
Eğer bu gruptaki çocuğun nefesi sabahları kokuyorsa, yediği besinlerle ilgisi olmayabilecek bir karın şişliği varsa, kabızlık eşlik ediyorsa ve çocuk kustuğu taktirde bir önceki öğünde sindirilmemiş besinler varsa mide tembelliği vardır. Mide tembelliği var ise (önce mide tembelliği ispatlanır) özel diyet ve ilaçlarla sorun çözülebilir.
Yaşına uygun yemek yemeyenler: Katı besin alması gereken yaş grubunda olmasına rağmen çocuk katı besin ve pütürlü gıda yemez. Bu grupta olan çocuğa 6 aylık bebeğe öğretiyormuşçasına pütürlü gıda yemeyi baştan öğretmek gereklidir. Genel olarak da beslenme becerilerinin öğretilmesi gerekir ki yemesi gereken yiyeceklerle beslenebilsin. Bazısı kaşıkla beslenmeye direnç gösterir ancak eliyle yemek yiyebilir.
Masa adabı geliştiremeyenler: Annenin peşinde koştuğu, yemeyi oyun gibi gören, yeme adabı geliştirmemiş aktif çocuktur. Özellikle çalışan annenin çocuğunda bu problem görülmektedir. Bu durum tamamen bir davranış sorunudur. Bu sebeple adaptasyon süreci gereklidir. Kural olarak masada yemek yenmelidir, çocuk buna alıştırılmalıdır.
Aşırı seçiciler: Çocuk yoğurdun markası değiştiğinde anlar. Israrla tercih ettiği besini ister. Çocuğun sosyal ortamlarda beslenmesi çok zordur. Bu grup en zor gruptur çünkü neden bu noktaya geldiği çoğu zaman bilinmemektedir.
Aşırı seçicilik doğuştan metabolik hastalıklar ile ilişkili olabilir. Çocuk özellikle belirli bir besin grubunu yiyemiyorsa bu önemlidir. Çocuk eğer bir besini yiyor ve kusuyorsa bundan dolayı da aşırı seçici olup yemiyor olabilir. Bu durumlarda besin alerjisi düşünülebilir. Tetkiki yapılmalıdır.
Ayrıca; gerek iştahsızlıkta gerekse seçicilikte ailevi yatkınlık da önemlidir. Çocuğun anne ve/veya babasının da çocuklukta benzer problemleri olma olasığı % 40'dır. Bunların dışında yukarıdaki problemlere neden olabilen travma, baskı karşısında geliştirilen yeme korkusu, kritik periyodun kaçırılması, otonomi ve kontrol mücadelesi, özgürce yeme fırsatı verilmeyişi diğer etkenlerdir.
Baskı ile yemek yedirmeyin
      Her canlı acıkınca yer. Çocuğun acıkmasına fırsat verin.
      Yemek konusunda çocuğa baskı yapmayın. Hem anne hem de mükemmelliyetçi kadınlarda çocuğa yemek baskısının daha fazla olduğu görülmektedir.
      Her baskı (etki) tepki geliştirir. Etki ve tepki durumunda çocuk ve anne arasında güç dengesi mücadelesi yaşanır. Anne yedirmek çocuk ise yememek ister.
      Beslenme ilişkisindeki hakim duygu eziyet olduğunda çocuk psikolojik travma yaşar. Çocuğun kilosu 100-200 gr. eksik olsun ancak çocuk o travmayı yaşamasın. Bu önemlidir.
      Yemek yemenin psikolojik ve davranışsal boyutu da olduğu bilinmelidir.
      Çocukla güç mücadelesine giren her anne önce kısa vadede sonra uzun vadede kaybeder.
      Çocuğun ne yiyeceği, ne zaman yiyeceği, nerede yiyeceğine ortak karar vermek gerekir. Çocukla beraber yemek önemlidir. Anne yemiyorsa çocuk da yememelidir. Aksi halde çocuk bunu ceza gibi algılar.
      Çocuk büyükse “hangisinden” yiyeceği sorulmalıdır.
      Aşırı baskıcı annelerin çocuklarında iştahsızlık yaşanmaktadır. Empati yaparak çocuğun yerine geçin. O zaman iştahsızlık problemi azalır.
      Çocuğu her zaman daha fazlası için zorlamayın. Artık yemeyeceğini ifade eden çocuğa “Son lokma kaldı”, “Tamam artık yedirmiyorum” demeyin. Sessizce yedirmeyi sonlandırın.
      Çocuk yaygara çıkardığı için “ Tamam” demeyin. O zaman anne otorite kaybeder. Çocuk “bağırırsam geri adım atıyor”u algılamamalı.
      Sevgi ile yemeği birbirinden ayırın. Yemek sonlandığında “Yiyemedin ama ben seni seviyorum” deyin.
      “Yeter ki yesin” diye yemek yedirmeyin.
      Çocuğun yediklerini tercih hakkı vardır, unutmayın.

Prof. Dr. Benal Büyükgebiz

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder