Dora doğduktan hemen sonra ona hissettirmeye çalıştığım hep aynı tarafta olduğumuz. Her zaman en çok istediğim şeyin bana güvenmesi olduğunu söylerim. Öyle bir bilinç yerleştirmek istiyorum ki, ergenlik döneminde dahi, her zaman “annem benim için iyi olanı yapar” diye düşünsün. Aslında korktuğum dönem o zaman, onun için kendime pek güvenmiyorum ama zaten iki yaş içinde “küçük ergenlik” denmez mi?
Çabalarım
işe yaradığından mı, yoksa herkesin söylediği gibi Dora iyi huylu bir çocuk
olduğundan mı bilmiyorum ama çok sert geçmiyor bizim evde bu dönem. Bence Dora’nın
da sivri köşeleri var, ama ben onları törpülemek için çok uğraşıyorum, çok
kontrollü davranmaya çalışıyorum. Sinirlendiği oluyor, kendini yerlere atmadan
önce tepkisini küserek gösteriyor benim kızım. Evet, biraz naif davranıyor,
başını eğiyor, yüzünü asıyor, bir köşeye gidip arkasını dönüp oturuyor ama asla
cevap vermiyor. Benim bu dönemdeki tepkim onun seveceğini, ilgileneceğini
bildiğim herhangi bir şeyi ortaya atmak oluyor. Önce göz ucuyla bakıyor, sonra
gülerek geri dönüyor. Sarılıp barışıyoruz.
Son bir
kaç haftadır yarıyıl tatili nedeniyle kuzeniyle fazla zaman geçiriyor. Ne yazık
ki Arda istediklerini ağlayarak yapmayı öğrenmiş bir çocuk oldu. Dora’da ondan
taktikleri öğrendi, hatta anneme uygulamaya çalışıyor ama eve geldiğinde
sökmediğini fark edince yine normale dönüyor. Son günlerde sorduğum her soruya "hayır" diyerek cevap vermeye başladı, sanırım zamanı geldi. Bu durumun en kolay çözümü de seçenek sunmak, seçmesi gerektiğinde cevap "hayır" olamayacağı için kendiliğinden çözülmüş oluyor. O da, kendi istediğini yapmanın mutluluğunu yaşıyor.
Her
yerde yazan ama uygulamanın çok zor olduğu yöntemler bu konuda kesinlikle
geçerli. Bu dönemin geçici olduğunu bilmek, çocukla inatlaşmamak ve seçenek
sunmak... Kesin sonuç için bir çok kez denenmiş ve kanıtlanmış yöntemler.
Psikolojik olarak sağlıklı çocuklar yetiştirebilmek için farkındalık sahibi ve
kontrollü olmak gerekiyor. Bu dönem elbette geçecek ve on yıl sonraki ergenlik
dönemi çok daha zor olacak...
İki yaş sendromu
Çocuklar bazı dönemlerde gelişimsel özelliklerinden dolayı, anne-babalarının
isteklerine karşı çıkabilir, kendi istekleri doğrultusunda davranmak konusunda
inatçı olabilirler. Bu dönemlerin ilki yaklaşık 18ay-30 ay arasındaki dönemdir.
Çocuklar bu
dönemde anne-babanın kontrolünden çıkmaya çalışır ve kendilerini var etme
çabasına girerler. Büyüdüklerini ispat etmek isterler. Kendini ve isteklerini
çevresindeki herkese kabul ettirmeye çabalarlar. Başka davranış yöntemi
bilmediklerinden saldırgan ve inatçı tavırlar sergiler.
Her çocuk
kendine özgü özelliklerle dünyaya gelir ve büyüdükçe bu özelliklerine göre
kişiliği gelişir. 0-1 yaş arasında geçen dönemde çocuğun ruh hali, o andaki
fiziksel ihtiyaçlarına ve anne-babasına göre şekillenir. İstekleri çoğunlukla
fiziksel ihtiyaçlarının giderilmesi yönündedir ve bu ihtiyaçlarının
giderilmesinde elbette ki anne-babasına bağımlı durumdadır. Duygularını yaşarken
de anne-babaya bağlıdır, bebeğin duyguları annenin duygularının yansıması gibidir. Bir yaşından
sonra bebek hızla gelişir ve bazı şeyleri anneye ihtiyaç duymadan kendi başına
yapmaya başlar. Bebek bağımsız yürümeye başladığında, annenin onun elinden
tutmasına ve onu yönlendirmesine giderek daha az ihtiyaç duyar. Böylece ilk
kez, kendi istediği yönde yürümeye ve annenin onu sınırlandırmasına itiraz
etmeye başlar. Bu dönem, gelişimin çok hızlı olduğu, hem anne hem de bebek
açısından çok heyecanlı bir dönemdir. Bebek artık kendi seçimini kendi yapma
konusunda inat eder. Bu dönemin en belirgin özelliği bebeğin artık her şeye
itiraz etmesi ve “hayır” sözcüğünü çok sık kullanmasıdır. Bu nedenle bebek ve
anne arasında ilk “çatışmalar “ başlamış olur. Bu çatışmayı hemen hemen her
alanda gözlemlemek mümkündür. Yemek yeme, uyuma, giyinme artık bir savaş haline
gelmiştir. Üstelik anne-baba bu konuda ısrarcı oldukça çocuk daha fazla direnir
ve sonuçta işin içinden çıkılmaz bir duruma girilir.
Anne
ve babaya yardım etme isteği ve hayal kurma gücü de bu dönemde artış gösterir. Çocuklar
bir yaşından sonra çevresindeki her şeyle daha çok bağlantı kurar adeta keşif
yapmaya başlarlar. Sosyalleşmenin ilk adımlarını atarlar. Etrafını ve
kendi becerilerini kontrol edebileceklerini
fark ettiklerinde de bu becerilerini kullanmak isterler. Bu süreç içinde
dışarıdan yapılan müdahalelerden rahatsızlık duyarlar. Her şeyi
yapabileceklerini zannederler. Becerilerinin kısıtlı olduğunun farkında
değildirler ve dış kontrole ihtiyaçları vardır. Çevreden gelen uyarılar onları
fazlasıyla rahatsız eder. Ebeveynlerinin tutumlarına karşı gelmeye başlarlar. Kendilerine yetmedikleri zaman
bile yardım almayı reddedebilirler. Yaşadıkları iç çatışma ve huzursuzluk iki yaş
sendromunu ortaya çıkarır.
Çocuklar artık olaylar arasında basit ilişkiler kurabilme
düzeyine gelmiştir. Bu dönemde, anne-babaların tüm isteklerini yaptırmaya çalışmamaları, çocuklarla
inatlaşmamaları çok önemlidir. Çocukların inatlaşmaları ve direnmeleri
konusunda, anne-babaların tutumlarını esnetmeleri, çatışmaların azalmasına
yardımcı olacaktır. Uyku ve yemek saati gibi net kurallar olmalıdır ancak basit
konular değişebilir. Anne-babalar kuralları esnettikleri zaman kendilerini
yenilmiş hissetmemelidirler.
Anne-baba
olarak çocuklar, istenilen davranışları sergilemediği zaman onlara öfkeli
davranılmamalıdır. Kısa, net bir dil
kullanarak, kararlı bir tavırla çocuğa kuralı hatırlatmak başarılı
olacaktır. Çocuk öfke krizine girdiğinde ona bağırmak yerine, duygusunun anlaşıldığını
ifade edip ve ağlamasına izin vermek iki tarafı da rahatlatacaktır. Kriz anında
ağlamasını ve inatlaşmasını engellemek için tehdit
ve rüşvet yollarını kullanmak ilişkiye zarar verir. Çocukla iletişim kurarken,
olumsuz sıfatlar kullanmamaya özen göstermek, olumlu davranışlarını sözel
olarak pekiştirmeye çalışmak, çocuğun doğal davranışlar sergilemesine fırsat
vermek, gelişimine fayda sağlayacaktır. Bu dönemde çocukların kişiliklerinin
gelişmeye başladığı unutulmamalıdır. En iyi çözüm,
çocuğa 2-3 seçenek sunmak ve kontrolün kendisinde olduğu duygusunu hissetmesini
sağlamaktır. Anne-babanın kendi dediğini yaptırmak için ısrar etmeleri ve bu
nedenle çocuğu cezalandırmaları, baskı uygulamaları durumu daha kötü bir hale
getirebilir.
Bu dönemde
gözlenebilecek bir başka önemli sorun “öfke nöbetleri” ve” tutturmalar”ın
sıklığının artmasıdır. Çocuk istediği bir şey olmadığında veya bir şeyi
yaptırmak istediğinde şiddetle ağlayabilir, kendisini yerden yere atabilir,
oyuncakları atabilir, anneye babaya vurabilir, hatta bazen kendisine zarar
vererek isteğini yaptırmaya çalışır. Bu
durumda anne-babanın yapması gereken ağlayarak, kendisine veya çevresine zarar
vererek istediği şeyi elde etmesine asla izin vermemek, böyle davrandığında
görmezden gelmek, mümkünse yanından uzaklaşıp, susmasını beklemek olmalıdır. Bu
sırada onunla konuşmaya, onu susturmaya çalışılmamalıdır. Sustuktan sonra
onunla konuşulabilir, ilgi gösterilebilir. İstediği şey olabilecek ve makul bir
istekse ağlamaya, tepinmeye başlamadan isteğini yerine getirmek, her şeyi
ağlayarak isteme davranışı yerleşmesini engelleyebilir. Önemli bir noktada, “hayır
denilen şeyleri gözden geçirip, hayırları olabildiğince azaltmaya çalışmak, onun
yerine seçenekler sunmaktır.
Bu dönemden çocuktan çok ailenin tutum ve davranışlarını
düzeltmek önemlidir. Öncelikle anne-babanın bu dönemin geçici bir dönem
olduğunu, çocuğun göstermekte olduğu olumsuz davranışların nedeninin aslında
çocuktaki gelişmenin bir sonucu olduğunu kabul etmesi gerekir.
Blogunuzu yeni gördüm ve bir çok post u okuma fırsatım oldu. Ellerinize sağlık : :) ... Birçok insanın faydalanabileceği, sıradan bir "anne bebek" blogu dışında bir blog. Emeğinize, ellerinize sağlık.
YanıtlaSil