31 Ağustos 2012 Cuma

Doğal yaşam

Dönem dönem bazı “tarzların” popüler olduğunu görüyoruz dünya üzerinde. Şu sıralar bir “doğal yaşam” modası var yaygın olarak. Doğal beslenme, doğal ebeveynlik, doğal doğum… Elbette her şeyin doğal olanı en doğrusu, keşke her açıdan öyle yaşayabilsek ama bunu bir zorunluluk, bir zorlama haline getirmek de beni rahatsız ediyor.
Yeni birkaç blog keşfettim, doğal olmak konusunda. Yazılanların birçoğuna katılmamak elde değil, organik besinleri seçmek, kimyasallardan uzak durmaya çalışmak önemli ve yararlı elbette ama doğal yaşamak adına modern tıbbı reddetmek ne kadar kabul edilebilir, bilmiyorum. Kolay ilaç kullanmayı ben de asla onaylamıyorum, mümkün olduğunca, anneler ısrar etmedikçe, ilaç önermemeye çalışıyorum ama aşılara, vitaminlere(özellikle yenidoğana K vitamini yapılmasına), demir desteğine karşı olmak için “ben doğal yaşamayı seçtim” demekten daha fazlasına sahip olabilmek gerekir bence. Çocuğun haklarını savunacağım derken onun sağlıklı yaşam hakkını elinden alabileceğinin farkında olmamak ürkütücü. Günümüzün popüler konularında biri de “tıbba ve doktorlara karşı savaş” olduğu için böyle bir yaklaşımın da ortaya çıkması normal tabi. Klasik tıp dönemlerinde insanların ne basit hastalıklardan öldüğünü bilmeden modern tıbbı aşırı teknoloji kullanmakla suçlamak, basite kaçmak oluyor biraz. Defansif tıp gerçeği elbette var ama insanların artık doktorların da insan olduğunu, ne kadar diğer mesleklerden farklı/üstün yanları olsa da, bu işi yapanlarında normal insan dürtülerine sahip olduğunu, kendisine saldırıldığında ya da böyle bir ihtimal ortaya çıktığında savunmaya geçmek durumunda olabileceklerini kabul etmeleri gerekiyor. Bir taraftan doktorlardan “mükemmel” olmalarını beklerken diğer taraftan yapılan işi küçümsemek, “ben daha iyi bilirim”, “ben daha iyi yapabilirim”, “ben de doktor kadar oldum” ya da direk “ben de doktorum” diyebilenlerin yanına “benim içgüdülerim doğal olarak daha doğrusunu söyler”cileri eklemek gerekiyor artık. İçgüdülerimizle yaşamak birçok açıdan belki çok eskilerde kaldı ama şu sıralar “her şeyi bilip de içgüdülerle yaşıyor gibi yapmak” popüler durumda.
 
Çocuk yetiştirmek konusunda doğal yaklaşım da bu dönemde popüler konulardan biri. “Doğal ebeveynlik” isimli kitabı okumaya başladım ama sonunu getiremedim hamileliğimin ilk başlarında. Katı kurallar, erken dönemde sıkı disiplin, çocuğu hayatımıza adapte etmek bana da çok mantıklı gelmiyordu ama çocuğu onun isteklerine göre yetiştirmek, tüm taleplerine koşulsuzca, istediği yönde cevap vermek de en az diğeri kadar kabul edilemez geliyor. Bunun ortası yok mu, elbette var. Amaç bir çocuğu sadece “büyütmek” değil, aynı zamanda “yetiştirmek” olmalı, hayvanlar gibi “içgüdüsel ve doğal olarak” değil, bir birey olacak şekilde “akılcı ve doğal olarak” olması daha anlamlı diye düşünüyorum. Evet, o minik canlı kendisi için birçok doğruyu zaten gösterecek, onun taleplerine açık olmak şart ama onun bilmediği birçok şey de çıkacak karşısına, o durumda ona yardımcı olmak için bilimden ve tecrübelerden yararlanmak da önemli diye düşünüyorum.
 
Çocuk yetiştirmek ile ilgili konular her zaman kafamda olsa da bebeğime yaklaştıkça daha ön plana çıkıyor. Birçok konuda net bir duruşum var, Ayhan’la da birçok somut olayda fikir alışverişi yapıyoruz, neyse ki tavrımız benzer, zaten ister istemez bana öncelik tanıyor ama bebeğimizle yaşamaya başladığımızda fikirlerimin daha belirginleşeceğine eminim. Bir süre daha gebeliğin bilmediğim (ya da az bildiğim) sularında debelenmeye devam edeceğim, yeni yılda teorik bilgilerimi ve “içgüdülerimi” yaşama şansım olacak, sabırsızlanıyorum…


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder