Pediatrist olsam da ben anaç biri değilim, çığlık atarak sevmem çocukları, pek öyle “çocuğum olsun” hayalleri de kurmazdım. Hamile olmak fikri beni korkuturdu, karnımda bir canlı olması, hareket etmesi fikri sevimli değil ürkütücü gelirdi. Otuz yıldan fazla süredir sadece bana ait olan bu bedende misafir ağırlamak, 9 ay kadar beraber yaşamak, tuhaf duygular hissettiriyordu, korkutuyordu. Etrafımda sürekli çocuklar olduğu için erteledim zaten çocuk sahibi olmayı…
Şimdi 26. haftadayız, gebeliğimin ilk dönemlerinde bu hareket hissetme olayını çok düşünmemiştim, 18. haftadan sonra kafama takılmaya başladı, hem merak ettim, hem de bebeğimin hareketlerinin onun iyi olduğunu gösterdiğini bildiğim için sabırsızlandım. Çevremdekiler hareketlerini hatta tekmelerini sordukça endişelenmeye başladım. Neyse ki doktorum 22. haftaya kadar pek hissetmeyeceğimi ama sonra hissetmem gerektiğini söyledi ve 22. hafta bitince kıpırtıları farketmeye başladım. İlk günlerde “acaba hareket mi etti, benim nabzım mı?” diye düşünerek geçti, sonra genetik sonuçlarını beklerken o hareketlerin beni üzdüğü bile oldu. Şimdi ise hayatım bu hareketlerin üzerine kurulu resmen… Hareket hissettiysem mutluyum, hissetmezsem endişeli, sürekli dikkat kesilmiş durumdayım, uyanınca aklıma ilk gelen bu oluyor ve o ilk hareketle yumuşuyorum, gevşiyorum, mutlu oluyorum… Bazen minik kıpırtılar, bazen güçlü tekmeler, çalkantılar; arada sanırım zıplıyor, çünkü 730 gramlık bir cücenin beni bu kadar sarsmasına inanamıyorum. Pelvis tabanına vurduğunda sanırım, tüm karnım sarsılıyor. Henüz ağrı ya da acı oluşturmuyor, sadece çok eğlenceli. Keyfi yerindeyse coşuyor, arka arkaya birçok hareket, resmen içimde dans ediyor, göbeğimden izlenebiliyor bile, çok ilginç ama bir o kadar da harika bir duygu. Bu aralar klasik müzik dinliyorum kitap okurken, bu onu sakinleştiriyor, hareketler yumuşuyor gibi geliyor bana, eğleniyoruz birlikte...
Annenin bebek hareketlerini hissetmesi önemli, bebeğin “iyi olduğunu” gösteren bir belirteç. Sürekli takip etmek zor tabi, açlık, yorgunluk, uykusuzluk gibi faktörler hareketlerin azalmasına sebep oluyor. Azaldığı hissedildiğinde bir şeyler yiyip sessiz bir odada bir süre dinlenmek gerekiyor. İki-üç saatte on hareket, en azından 4-5 güçlü hareket hissedilmezse bebeğin iyi olduğunu kontrol ettirmek için hastaneye başvurmak gerekiyor. Nadir görülen bazı nöromüsküler (sinir kas sistemleri ile ilgili) hastalıklarda ise anne karnında bebek hareketleri göreceli olarak daha az hissedilebiliyor. Son aylarda uterus içindeki alan daraldığı için hareketlerde bir azalma gözlenmesi normal bir durum elbette. Tüm bu faktörler de benim çılgınca “hareket” peşinde olmama sebep oluyor, bir süre daha böyleyiz, şu anda aramızdaki tek iletişim bu… Doğduktan sonra bebeğinin karnında olmasını, hareketlerini özlediğini söyleyen arkadaşlarım oldu, sanki bana onun yanında olmasının güzelliği bunu aratmaz gibi geliyor ama bakalım, umarım göreceğim. Şimdilik bu şekilde iletişim kurmaya devam edeceğiz…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder