Tüm hazırlıklar
yapılmış, dokuz ay beklenmiş, bebek doğmuş, her şey yolunda… En mutlu olması
gereken zamanda annenin hüzünlü hali, ağlama krizleri kendini bile şaşırtıyor
elbette. Bir de daha önce kimseden böyle bir şey duymamış olmak insana kötü
anne olduğunu bile düşündürebiliyor. Ben bu konuda şanslıydım tabi, hem bu
durumu biliyorum hem de yaşadığını çekinmeden anlatan arkadaşlarım var. Az çok
kendimi bildiğim için doğum sonrası sıkıntı yaşayacağımı tahmin ediyordum. Yine
de içinde bulunmak zor ve sıkıntılı. Söylenen her şeye alınmak, olur olmadık
yerde ağlamak, hayatımdaki değişiklere alışamamak, uykusuzluk, yorgunluk, bir
de etrafımdakilerin sanki her şey çok kolaymış da bir ben beceremiyormuşum gibi
davranması… Annemin “biz de böyle büyüttük, Ece’de/Arda’da şöyle yaptık” demesi
bile beni çok zorluyor, herkesin kolayca yaptığını yapamadığım hissine
kapılmama sebep oluyordu. Sürekli Ayhan’a sarıyordum, o da küçük çaplı bir
depresyon yaşadığından benden geri kalmıyordu. Zor günlerdi zor…
Uzun
süredir devam ettirdiğim bir düzenim olması, işim, arkadaşlarım, tatillerim,
seyahatlerim… Sanki keyif aldığım her şeyin sonu gelmiş gibiydi. Üstüne Dora’nın
emme sorunları, uyumaması, çocuk doktoru olduğum için herkesin benden
beklentilerinin fazla olması… Kolay olmadı düzene sokmak. Sadece ben Dora’ya
karşı kötü şeyler hissetmedim. Bebeği reddetmek ya da tüm sıkıntıların
sorumlusu olarak onu görmek de bu dönemde sık olan davranışlar. Ben ilk
dakikalarda yabancılık hissetsem de hemen sonra Dora her şeyin merkezine
yerleşti, hatta bu dönemi en zorlaştıran şeylerden biri de onun için aşırı
endişelerim oldu. Kabullenememek gibi bir duygu yaşamadım. Bir süre sonra geçti,
sıkıntılarım, endişelerim azaldı, Dora’yla dışarı çıkmaya başladık, iletişimimiz
arttı, gülmeleri, agucukları başladı. Şimdi her şey daha keyifli, yazması da
daha kolay.
Baby
blues ya da lohusalık hüznü, doğumdan sonraki birkaç günde başlıyor, ilk
haftalarda zirveye ulaşıyor. Duygusal dalgalanmalar, endişeler ve ağlama
krizleri ile devam ediyor. Sebepleri arasında hormonal değişiklikler, bebek
sahibi olmanın getirdiği psikolojik baskılar, uykusuzluk ve yorgunluk yer
alıyor. Normal bir durum olarak kabul edilmesi gerekiyor. Kendi kendine düzeliyor
ama kolaylaştırmak için her fırsatta dinlenmek gerekiyor. Gün içinde kısa da
olsa kendine zaman ayırmak önemli. Tabi bunlar için yardım birilerinin olması
şart. Bir anda bebeğe alışmak, doğum travmasından sonra tüm bakımını karşılamak
oldukça zor, alışmak için zaman şart. Bir süre sonra kendiliğinden düzelmez ya
da ilerlerse lohusa depresyonu ortaya çıkabilir ki bu durumda psikiyatrik
destek gerekiyor.
Bu durumun
normal olduğunu kabul etmek için sanırım paylaşmak önemli, herkes az ya da çok
yaşıyor. Bizim gibi planlı ve kontrollü yaşayan, her şeyi bir anda ve mükemmel
yapmak isteyen annelerin hayatlarındaki bu büyük değişimle bocalamamaları
mümkün görünmüyor. Neyse ki bir süre
sonra geçiyor ve yeni bir düzen kuruluyor...
düşündükçe yoruluyorum hala,5 ay bitmesine rağmen,hala düşündükçe üzülüyorum,kırgınlıklarım bitmemiş onu da anlıyorum,şimdi olsa daha iyi atlatacağımı düşünüyorum,yaşayıp herşey düzene oturduktan sonra belki de çözüm bulması kolaylaşıyor...tek başıma,yardım almadan,yardım kabul etmeden,hüznümü de mutluluğumu da ağlamalarımı da kendi başıma yaşadım,yalnızdım çok...minnacık kızımla...2.gün başladı ağlama krizleri,bir bebek,minnacık bir bebek 1 saat aralıksız uyumaz mıydı,uyumadı,ben de uyumadım,emzirmekten helak oldum,vücudum yorgundu,dinlenmem lazımdı elbette 9 ayın sonunda ama olmadı,1 ayın sonunda zirve yaptı kızımın ağlamaları,sab simplexle azaldı ya da gerçekten büyüklerin dediği gibi 40'ı çıkınca...bilemiyorum...benden bir ben gitti,ama hiç ben de kızımı garipsemedim,belki anlam veremedim olanlara ama canımdı,kanımdı işte her annenin hissettiği gibi...o günü şöyle özetliyorum ben...''evet herkes doğuruyor ama sanki dünyada bir tek ben doğurmuşum gibi hissediyorum,tekim'' zordu ama atlattık,kızım ve ben...şimdi oynaşıyoruz artık :)
YanıtlaSilÇok güzel anlatmışsınız ama en güzeli sonunda bitiyor olması değil mi?
SilGerçekten zordu ve çok güzel özetlemişsiniz. Bundan 2.5 ay once oğlum doğduğunda ilk iki gün ağrılara sancılara rağmen hastanedeyken herşey çok güzeldi çok özeldim kendimce. Ama eve çıktıktan sonra başlayan ağlama krizleri, yetersizlik hissi, bebeğe gerektiği gibi bakamama korkusu, eşlerinde geçirdikleri depresyon sonucu yeteri kadar manevi destek sağlayamayışları, evin kalabalığı, aç bu çocuk dırdırları... Daha neler neler 40 gün hergün ağladım, en büyük yardımı sadece annemden alabildim, 33 yaşında olsamda hala onun minik kızıydım...
YanıtlaSilAnnelerimizin varlığına ne kadar şükretsek az, ben de en büyük desteği annemden görmüştüm, hala da öyle...
SilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSil